29 Nisan, 2010

142 - Dolmabahçe'ye Gecikmiş Bir Gezi

Perşembe, Nisan 29, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok

İnsanlar genelde büyüdükleri şehrin birçok özelliğini görmezden gelir. Ben de maalesef bir İstanbullu olarak şehrin birçok yerini gezmedim. Bu açığı kapamaya çalışırken de yolum Dolmabahçe Sarayı'ndan geçti. 

Saray hakkında birkaç kısa bilgi vereyim. Öncelikle, Osmanlı'da Batılı tarzda inşa edilmiş ilk saraymış. 45,000 metrekarelik bir alana sahip. Sayılardan hatırımda kalanlar 68 tane banyosu olduğu, en büyük halısının 125 metrekare ve en büyük avizesinin de 4.5 ton ağırlığında olduğu. Sarayın giriş bahçesinin fotoğrafını yanda görebilirsiniz. İnşa edilirken, denizin bir kısmı doldurularak bahçe haline getirildiği için saray, dolmabahçe adını almış.

Sarayda mavi, pembe, kırmızı salon gibi bölümler var. Bu odaların isimleri içlerinde ağırlıkla kullanılan renklerden kaynaklanıyor. Kırmızı renk, gücü temsil ettiğinden padişahın konuklarını karşıladığı odalarda kırmızı hakim. Pembe salon da Atatürk'ün en çok sevdiği, çalışmalarını sürdürdüğü odaymış. Sarayı bir rehber eşliğinde grup halinde geziyorsunuz, tek başınıza gezmenize izin verilmiyor. İçeride fotoğraf çekmek yasak. Şu an halen törenler, yemekler için kullanımda olan bir salon varmış, burası da bahsettiğim en büyük halı ve avizenin bulunduğu, iki katlı bir salon. Salonun ısıtılması zor olduğu için, ilginç bir çözüm bulunmuş bu soruna. Salondaki sütunların dibine ızgaralar konmuş ve bir alt katta yakılan ateş ile salonun ısıtılması sağlanmış.


Rehberli tur bittiğinde kendi başınıza Camlı Köşk, Saat Müzesi ve Harem'i gezebilirsiniz. Camlı Köşk'ün bahçesinde başta tavuskuşu olmak üzere tavuk, horoz, ördek gibi çeşitli kuşlara rastlayabilirsiniz. 

0 yorum: