10 Ocak, 2011

237 - Bukalemun Etkisi ve Özgür İrade (theMagger Dergisi Yazısı)

Pazartesi, Ocak 10, 2011 Gönderen Berna Arslan , 1 yorum

Ve bir önceki yazımda bahsettiğim dergi yazımı buraya da aktarıyorum:

Beraber çok zaman geçirdiğiniz birinin mimiklerini, konuşma tarzını veya bir tikini kendinize kopyaladığınız ve bunu daha sonra farkettiğiniz oldu mu?
“Bukalemun etkisi” diye de adlandırılan bu kavram, kişilerin farkında olmadan karşısındaki kişinin davranışlarını uygulaması anlamına geliyor. Bu uygulama, sıra arkadaşınızın yazı yazma stilini edinmek de olabilir, ayağını sıkça sallayan birinin tikini kapmak da.
Peki 10 liranızı bozdurmak istediğinizde herhangi birinden rica etmek yerine fırının önündeki kuyrukta bekleyen birine sormanızı tavsiye etsek? Ve yüksek bir olasılıkla paranızı bozacak birinin çıkacağını söylesek?
Bu kadar ilgisiz görünen iki olayın birbiriyle bağlantısı ne olabilir ki?
Psikoloji alanında çalışan araştırmacılar insan doğasının ilginç yönlerini keşfetmeye devam ediyor. Bunlardan biri de biz farkında olmadan, dış dünyanın davranışlarımızı güçlü bir şekilde etkilemesi. 90’ların sonunda yapılan bir deneyde katılımcılara yaşlılığı çağrıştıracak kelimeler gösteriliyor; hassas, kırışık gibi. Gösterilen kelimeler arasında yavaşlık veya zayıflık ile ilgili bir kelime yer almamasına rağmen, deneyin sonunda bu kelimeleri gören katılımcıların görmeyenlere göre koridorda çok daha yavaş yürüdükleri gözleniyor. Yani belli bir stereotipi (yaşlı) hatırlatacak kavramlara maruz kalanlar o stereotipin özelliklerini üzerlerine geçirip ona göre davranıyorlar.
Henüz ikna olmadınız mı? Bir örnek daha verelim. Yine iki grup katılımcıya kelimelerinin sırası karıştırılmış cümleler veriliyor. Katılımcılar bir yandan cümleleri sıraya sokarken bir yandan da ister istemez onlara gösterilen kelimelere maruz kalıyorlar. İlk gruba kibarlık ile ilgili, ikincisine ise kabalık ile ilgili kelimeler gösteriliyor. Bir süre sonra gerçekleştirmeleri istenen ikinci bir görev için deneyi yürüten kişinin yanına gidiyorlar. Yürütücüyü başka biriyle konuşurken buluyorlar (deney amaçlı ayarlanmış bir konuşma). Konuşma, katılımcılar tarafından bölünmezse 10 dakika boyunca sürecek şekilde ayarlanmış. Ve sonuçlar şöyle: Kibarlık ile ilgili kelimeleri görmüş olan grubun yüzde 83’ü konuşmayı bölmeyip 10 dakika boyunca bekliyor! Kabalık ile ilgili kelimeleri görmüş olan grubun ise yüzde 67’si konuşmayı bölmeyi tercih ediyor.
Yani belki de uyguladığımız kararlar, yaptığımız seçimler pek de özgür irademizi yansıtmıyor. Bize sunulan stereotiplerin içine girmeye oldukça meyilliyiz. Bilinçli bir şekilde düşünerek karar verdiğimizi sandığımız davranışlarımız, sadece çevremizden aldığımız uyaranlar sayesinde otomatik olarak gerçekleşiyor olabilir. Kısaca, önce düşünüp sonra davranmak yerine, önce davranıp sonra düşünüyor ve davranışlarımızı açıklamak için mantıklı nedenler buluyor olabiliriz.
Bu deneyler ışığında fırıncı kuyruğu örneğini tekrar gözden geçirelim. Sonuç çok basit: Güzel kokuları duyan insanlar, parasını bozdurmak isteyen birine daha yardımsever davranıyor. Yani oldukça otomatik bir şekilde, bilinçsizce karar veriyorlar.
En başta bahsedilen bukalemun etkisi de aslında ne kadar bilinçdışı etkilerle davrandığımızı gösteriyor. Eminim sizin de “bukalemunca” davrandığınız ve sonradan bunun farkına vardığınız anlar olmuştur. Kollarını göğsünde kavuşturmuş bir kişiyle konuşurken bir süre sonra sizin de kollarınızı kavuşturmanız veya bir arkadaşınızın kendine has konuşma biçimlerini ve vurgularını ara sıra kullanmanız...
Peki neden böyle yapıyoruz? Neden otomatik bir şekilde, hiç farketmeden karşımızdakinin davranışlarını kopyalıyoruz?
Belki de toplumsal iletişimin çok daha başarılı yürümesi ve birbirimize duyduğumuz yakınlığın artabilmesi için. Yapılan çalışmalar göstermiş ki, yaptığımız davranışları veya mimikleri taklit eden kişilerden taklit etmeyenlere nazaran daha fazla hoşlanıyoruz. Bir bukalemun gibi birbirimizin rengine girmemiz belki de bizi bir toplum olarak birarada tutan yapışkan bir madde görevi görüyor.
İkili ilişkilere de bir göz atmak gerekirse, uzun süredir birlikte olan çiftlerin birbirlerine fiziksel olarak benzedikleri söylenir. Bunun nedenlerinden biri de istemsiz bir şekilde birbirlerinin mimik ve hareketlerini taklit ediyor olmaları olabilir.
Son olarak, kendini karşıdaki kişinin yerine koyma becerisinin, yani empatinin orijinal anlamı da “hareket taklidi”ymiş. İnsanların hareketlerini taklit ederek kendimizi onların yerine koyuyor ve bizden farklı olanları biraz daha iyi anlıyor olabiliriz.
Dipnot: Bundan sonra size adres sormak için yaklaşan birine yardım etmeye “karar verdiğinizde”, ne kadar yardımsever biri olduğunuzu düşünüp sevinmeyin. Belki de yolda yürürken kulağınıza sevdiğiniz bir müzik çalınmıştı.

1 yorum:

vita dedi ki...

Burada benim merak ettiğim diğer şey bukalemunluğun farkedilmesi ve kontrolu. Yani farkettik ki istemediğimiz şeyler yapmaya başlamışız, mantığı kullanarak iç güdülerin yarattığı şeyleri yenmek zor olabiliyor. Ya çok bukalemunlaşmadan farketmek ya da irademize güvenmek en iyisi herhalde. Bu dediklerim tabi olumsuz renkleri için bukalemunluğun. Güzel şeyleri kalıcı yoldan kopyalamak için böyle güçlü bir özelliğimizin olması hoş.