06 Eylül, 2012

438 - Edirne'ye bir gezi


Edirne'ye gitmek uzun süredir aklımdaydı. İstanbul'a otobüsle 2.5 saatlik uzaklıkta bulunan bu Osmanlı şehrini merak ediyordum. Geçtiğimiz haftasonlarından birinde gitme imkanı bulduk ve bu sevimli ve güzel şehri oldukça sıcak bir havada gezip dolaştık.

Öncelikle Edirne'de görülecek birçok tarihi eser ve müze bulunuyor. İki günü dolu dolu geçirebilirsiniz. Şehir merkezine geldiğinizde en çok merak ettiğiniz yer Mimar Sinan'ın ustalık eserim dediği Selimiye Camii olabilir. Selimiye'nin yakınlarında bulunan Eski Camii ve burgulu minaresiyle dikkat çeken Üç Minareli Camii de görülmeye değer. Selimiye yerli turist akınına uğramış vaziyette ve diğerlerinden daha kalabalık. Avlusunda ayakkabılarınızı koymanız için poşetler satılıyor, ancak bunlara aslında ihtiyacınız yok. 


Selimiye'nin kubbesi Ayasofya'nın kubbesine büyüklük olarak eşmiş. Biçim olarak ise yarımküre şeklinde ve bu yarımküre Sinan'ın mimari buluşu olan 8 dayanak noktasına dayanmakta. Bu camii içinde çok insan olması ve devamlı fotoğraf çekilmesi onun güzelliğini anlamamı engelledi sanırım. Daha sakin olan camiileri incelemeyi tercih ettim.

Selimiye'nin uzaktan görünüşü
Camiilerden sonra Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'ne gittik. Bu müzede Edirne'deki eski hayata dair izler (giysiler, kilimler gibi) ve arkeolojik bulgular bulmak mümkündü. Kapsamlı bir müzeydi, özellikle arkeolojik buluntular oldukça fazlaydı. 

Elbette Edirne'ye her gelen gibi biz de Edirne ciğeri ve köftesinin namını duymuştuk. Ciğer konusunda oldukça ünlü olan Ciğerci Kazım'ın yerine gittik. Lezzetli bir yemekten sonra da dolaşmaya devam ettik. Akşam olunca Meriç Irmağı'nın kıyısına gidelim dedik. Bu kıyıda yer alan ve oldukça büyük bir alan kaplayan bir restoranın nehir kıyısına doğru olan bölgesine oturduk. Masalarda sinek kovucu sprey olmasına ilk başta anlam veremesek de sonradan bunun gerekliliğini anladık. Bu kadar çok sivrisineği hayatımızda bir arada görmemiştik. Sinekler ve sinek kovucu sprey bende birleşip alerjik reaksiyon yaratınca ertesi günü her tarafımda 3-4 santimlik şişliklerle geçirdim =)


İkinci günümüzde gezi boyunca en çok beğendiğimiz yeri gezme fırsatımız oldu: Sultan II. Beyazıt Külliyesi Sağlık Müzesi'ni. Burası oldukça geniş bir alana yayılmış olan zamanının  şifahanesi. Günümüzün ise ödüllü bir müzesi. Burada özellikle akıl hastaları tedavi edilirmiş. Musiki tedavileri sıkça kullanılan bir yöntemmiş. 

Canlandırmalardan biri
Başhekim ve öğrencilerinin kaldığı ve eğitim aldığı odalarda mankenler ve dekorlar ile ilgi çekici canlandırmalar yapılmış. Vakıf sistemi çökünce burasının şifahane görevi sona ermiş ve maalesef akıl hastalarının zincirlendiği ve kötü muamele gördükleri bir yere dönüşmüş. Burada bir de camii bulunuyor. Bu camii, iç açan renkleriyle avlusunu en çok beğendiğim camii oldu Edirne'de, fotoğrafı aşağıda:



İkinci gün Köfteci Osman'a gittik yemek için. Burası neden bu kadar ünlü olmuş bilemedim. Birkaç kattan oluşan binanın katlarında televizyon var ve Türkçe pop açık. Köftesi de bildiğimiz köfteydi bence. 


Bunun dışında Edirne'nin merkezinde bulunan alışveriş ve gezme caddesi -Saraçlar Caddesi- çok sevimliydi. İki tarafında genelde iki kattan oluşan binalar var ve araç trafiğine kapalı. Şehirde heykel sayısı da oldukça fazlaydı. Ayrıca Kapalıçarşı havasını yakalayabileceğiniz bedestenler de bulunuyor şehirde.

Bir bedestenin içi
Biz iki günümüzü böyle tamamladık. İsterseniz Edirne'de görülecek başka yerler de var: Türk İslam Eserleri Müzesi, Lozan Anıtı, Şükrü Paşa Anıtı ve Balkan Savaşları Müzesi, Kırkpınar gibi.

Edirne'den dönüşte hediyelik veya hatıra olarak meyve şeklindeki kokulu sabunları, ufak süpürgeleri, Edrine bebeklerini ve yiyecek olarak da ünlü badem ezmesini getirebilirsiniz.


Edirne otel yönünden biraz sıkıntılı görünüyor. Biz Efe Otel'den çok memnun kaldık, tavsiye ederiz. Bir de ufak not: Öğretmen evinin odaları hoş değildi, ayrıca çift kişilik odalarda ayrı ayrı uyumak zorundasınız =)


3 yorum:

Ozlemaki dedi ki...

çok keyifli bir bölge. Ben de Kavala dönüşü Keşan'da çok iyi vakit geçirdim. Şahane bir parkları var merkezde. Keşan'a yerleşen Yunan bir heykeltraşın yaptığı muhteşem heykellerle süslü bir park. Erikli sahiline bayıldım. Bir de Keşan'a beş dk. mesafede olağanüstü güzel bir Bulgar köyü var "Yenimuhacir" orada yediğim satır eti hayatım boyunca unutamayacağım.

BBÖ dedi ki...

Umarım anlattığın yerleri de görme fırsatımız olur. Yenimuhacir'in de adını bir kenara yazdım =)

Ozlemaki dedi ki...

evden bozma, yüzüne bakmayacağın bir bina, lokanta. yer bulamayıp 20 dk. bekledik ama kesinlikle değdi!