14 Eylül, 2012

445 - Özgüvenli Çocuk Yetiştirme Saplantısı

Cuma, Eylül 14, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , yorum yok

Günümüzün şehirli ve eğitimli anne-babalarının en büyük isteklerinden biri özgüvenli çocuk yetiştirmek. Bunu ben biraz Amerikan kültürünün etkisine, biraz da kişilerin kendi yetiştiriliş tarzlarından memnun olmamalarına bağlıyorum. 

Eminim anne-babaların çoğunun "çok bilmiş" diye tabir edebileceğimiz çocuklarıyla gurur duyduklarını ve çocuklarının bu tip davranışlarını desteklediklerini farketmişsinizdir. Özgüvenin nerede bitip kendini beğenmişliğin nerede başladığını kestirmek her zaman çok kolay olmuyor. Özgüvenli çocuk yetiştirme saplantısı, ABD'de tartışılan bir sorunken, bu tartışma henüz ülkemize yansımadı. 

Dikkat ettiyseniz anaokullarının bir kısmı, isimleriyle zeka gelişimine ve dehaya atıfta bulunuyor, "minik dahiler" gibi. Zekaya ve çocuklarının ne kadar zeki olduğuna fazlasıyla değer veren anne-babalar çoğunlukta gibi görünüyor. Kendilerine devamlı ne kadar zeki oldukları hatırlatılan, yani bu şekilde övülen çocuklar ise çabanın ve çalışmanın önemini kavramakta zorlanıyorlar. Örneğin, bu çocuklar hatalarıyla nasıl başa çıkacaklarını bilemedikleri için kopya çekmeye yöneliyorlar. Ayrıca, bu çocuklar üzerlerine yüklenen zeki imajını bozmamak için riskten kaçınmaya yönelik davranışlarda bulunuyorlar. Uzmanlar, zekanın övülmesi yerine çocuğun gösterdiği çabanın övülmesini tavsiye ediyor.
 

ABD'de özgüvenli çocuk yetiştirmeye vurgu en az 10 yıldır yapılıyor. Yapılan araştırmalara göre, bu eğilim çocukların okul başarısında olumlu bir etki oluşturmuyor. Bugün, en çalışkan öğrenciler bile 1960'lı ve 70'li yıllara göre daha az çalışıyor. Ama A notlarında iki kat artış görülüyor. Bu da günümüzde daha az çabayla daha yüksek notlar alınabileceğini gösteriyor.

"Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu" (ADHD) tanısını birçok çocuğa koyan ve ilaç reçete eden bir psikiyatrist, ebeveynlerin çocukların özgüvenleri konusunda saplantılı olmalarının çocuklar için çok zararlı olduğunu belirtiyor. Ebeveynlerin, çocuklarının iyi ve özgüvenli hissetmelerini istediğini, ama bazen bu isteği uç noktalara taşıdıklarının altını çiziyor. Çocukların davranışlarındaki ve okul başarılarındaki en küçük oynamaların bile ebeveynleri rahatsız ettiğini, ADHD açısından endişelendirdiğini ve ilaç kullanımına yönelttiğini belirterek anne-babaları uyarıyor.

ABD'de genç yetişkinlerde yapılan bir araştırma ise çok ilginç bulguları ortaya çıkarıyor: Üniversite öğrencilerinden çeşitli maddeleri bunları ne kadar çok yapmak istediklerine göre puanlamaları isteniyor. Bu maddeler arasında "bir arkadaşı görmek", "sevdiğin bir yemeği yemek" ve seks, alkol ya da para kazanmak gibi zevk veren maddelerin yanında "iyi not almak", "iltifat duymak" gibi özgüven yükseltici maddelere yer verilimiş. Öğrenciler ise özgüven yükseltici maddeleri daha çok tercih ediyor! Araştırmanın yürütücüsü, Amerikan toplumunun özgüveni her derdin devası olarak gördüğünü belirtiyor. Şiddetin, genç yaşta hamileliklerin, kötü notların sorumlusu olarak özgüven eksikliğinin görüldüğünü -burada Amerikan kültürünün aşırı bireysel yapısı ön plana çıkıyor sanırım- ve özgüven kavramına yanlış ve gereksiz bir şekilde yüklenildiğini söylüyor.

Bence ülkemizde bu konudaki en büyük yanlış anlaşılma, özgüven ve şımarıklık kavramlarının iç içe geçmiş olması. Şu adresteki "Özgüven mi? Şımarıklık mı?" yazısında bu konunun daha ayrıntılı bir incelemesini bulabilirsiniz.

Kaynak: http://seattletimes.com/html/opinion/2011259500_will05.html, http://www.sfgate.com/opinion/article/DON-T-DRUG-THEM-Parents-obsession-with-their-2545971.php

0 yorum: