01 Ekim, 2012

448 - Rüyaların Anlamı

Pazartesi, Ekim 01, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , 1 yorum

Rüyaların beyinde rastgele oluşan sinyallerin sonucu olduğuna beni kimse inandıramaz. Genelde laboratuvar ortamında REM uykusundan uyandırılıp, rüyalarında ne gördükleri sorulan bireylere dayanıyor bu iddialar ve bana inandırıcı gelmiyor. Sebebiyse stresli zamanlarda gördüğüm oldukça sembolik, bazı kişi veya olayların tekrar ettiği ve çözülmemiş meselelerin olduğu kendi rüyalarım. Peki psikoloji bilimi rüyalara nasıl bakıyor?

Bilindiği gibi rüyalar, Freud'un psikoloji anlayışında büyük bir yer kaplıyor. Hastası Irma'nın iyileşmemesinden kendisini sorumlu tutan Freud, bir gece rüyasında bir partide olduğunu ve başka bir doktorun Irma'ya kimyasal bir karışım vermiş olduğunu farkettiğini görüyor. Aslında Irma'nın iyileşmeyen durumundan başka bir doktorun sorumlu olduğunu görüyor. Bunun üzerine Freud, bu rüyasının onu gerçek hayatta yaşadığı suçluluk duygusundan kurtarma amacı güttüğünü anlıyor ve rüyalarla ilgili teorisini geliştiriyor: Rüyalar, egonun baskısından kurtulduğumuz uykuda bilinçaltına giden bir yol açarlar. Bilinçaltında saklanan istekler, rüyalarda farklı semboller ile ortaya çıkar. Rüyalar, bastırılmış isteklerin kılık değiştirmiş halde gerçekleşmesidir. Bu semboller herkes için aynı anlama gelmez, bilakis kişisel bir yorumlama gerektirir. Örneğin kızkardeşine oldukça kızgın olan bir kadının rüyasında bir köpeği boğduğunu görmesi, köpeğin kızkardeşi temsil ettiği ve böylece kızkardeşi boğmak durumunun yaratacağı suçluluk duygusundan kişiyi kurtardığı şeklinde yorumlanabilir.


Freud tarafından içgüdüsel, hayvani ve cinsel olarak tanımlanan bilinçaltı, Jung tarafından daha manevi (spiritüel) bir biçimde yorumlanmıştır. Jung'a göre rüyalar kişisel gelişimi ve kişinin tüm potansiyelini kullanabilmesini tetikler. Bazı sembollerin tüm kadın ve erkekler için benzer anlamlar içerdiğini savunmuştur. Örneğin, rüyada görülen korkutucu bir kimse (katil, sizi takip eden biri gibi) sizin dünyaya göstermek istemediğiniz taraflarınızı sembolize eder. Jung'a göre rüyalar, telepatik görüleri bile içerebilir.

Rüyalara oldukça farklı bir bakış açısı da mevcut. Buna göre, rüyaların içeriği önem taşımıyor, ancak rüyaların işlevi önemli. Bu işlev ise içgüdüsel davranışların rüyalarda otomatik olarak uyarılması. Örneğin, korku rüyaları kendimize yönelik tehditlere karşı savunmamızı güçlendiriyor. Benzer şekilde kişinin kendisini diğerlerinden üst ya da alt seviyede gördüğü rüyalar, kişinin toplumda yükselmeye dair olan kararlı davranışlarını uyarıyor. Yani bu fikre göre rüyaların gerçek hayatta karşılaşabileceğimiz durumlar için bir önlem görevi gördüğünü söyleyebiliriz. 


Bilgisayarlarla zihinler arasında analoji kuran bir teoriye göre ise rüyalar, zihni bir nevi temizleyerek bir sonraki güne hazırlıyorlar. Rüyaların psikoterapi amacı gördüğünü söyleyenler de var. Bu görüşe göre, rüya gören kişi, emin bir ortamda farklı düşünceler ve duygular arasında bağlantılar kurabiliyor.

Ben kendimi Freud'un rüya anlayışına en yakın görüyorum, siz neler düşünüyorsunuz?

Kaynak: http://www.simplypsychology.org/freud-dreams.html, http://www.dreammoods.com/dreaminformation/dreamtheory/jung3.htm, http://en.wikipedia.org/wiki/Dream_interpretation, http://psychology.about.com/od/statesofconsciousness/p/dream-theories.htm

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Jung