20 Mart, 2013

Nihal Erpeden ile söyleşi

Çarşamba, Mart 20, 2013 Gönderen Berna Arslan , , , 1 yorum

Merhaba!

Bugün size Polimer Kil blogunun sahibi Nihal Erpeden'i tanıtmak istiyorum. Nihal Hanım, uzun zamandır takip ettiğim blogunda özgün el emeklerini sergiliyor ve yapılış yöntemlerini okuyucularıyla paylaşıyor. Polimer kil, resin, boncuk işlerini bulabileceğiniz blogunun adresi burada. Söyleşimize de buradan buyrun:
   

Öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz? Mesleğiniz, aldığınız eğitim, kısacası blog dışındaki yaşantınız hakkında bilgi verir misiniz?
Sanırım insanın kendisini anlatması en zor bir şeylerden biri. Ya kaptırıp onlarca yılı anlatmaya kalkar da bayıltırsam... :)
Kaç yaşımdayım doğrusu pek bilmiyorum, çok değişken bir konu bu, ruhsuz gerçek takvime göre 15 Nisan 1957 doğumluyum. Yılı ilgi alanım dışında, ama Nisan’ın 15’i olması bana hep ilginç gelir. Bana benziyor biraz, baharın tam ortası, değişimin tam ortası. Sıcak da olabilir, serin de. Güneş yakabilir veya seller götürebilir, fakat bilirsiniz ki sonu mutlaka sıcaktır. Soğukları, gri günleri geride bırakmış, güneşe yelken açmıştır. En güzel çiçeklerin açtığı aydır. Çok severim Nisan 15’i. İyimser olmayı, hayata renklerle bakmayı belki de Nisan’ın 15’ine borçluyumdur, kim bilir :)
Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi Mezunuyum. 80 öncesi dönemin özel ve berbat şartları nedeniyle, iki kez üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım. 74’de aşık olduğum insanla 78’de evlendim, 80’de de oğlumuz doğdu. 2010 da da hayatımıza Uyku adını verdiğimiz dört bacaklı minik efendimizi dahil ederek, kendimizi köleliğe atadık. İş hayatım bankacılık, hayat sigortaları, bireysel emeklilik sistemi içinde oldu. Hepsi ile ilgili eğitimler ve sertifikalar aldım. Şimdi emekli ve emlak danışmanıyım. Ama eşimle planımız bu yılın sonunda artık fiilî olarak da emekli olup, bir sahil kasabasına yerleşmek.

Blogunuzdan anladığım kadarıyla pek çok hobiniz var. Bugüne kadar en çok hangi hobilerden keyif aldınız? Çalışmayı sevdiğiniz malzemeler neler?
En çok polimer kil, en az dikiş. Aralarında da resim, boncuk, örgü ve son zamanlarda merak sardığım dekupaj var.

Zaman içinde ilgilendiğiniz hobiler ne şekilde değişti? Farklı malzemelerle çalışmış olmak size neler kattı?
Hatırlayabildiğim kadar geriye gidiyorum, bakıyorum hep bir şeyler yapıyormuşum. Çocukken bebeklerime elbise dikerdim, kağıt bebeklere kıyafetler çizerdim, o zamanlar polimer kil yoktu, un-tutkal hamuruyla bir şeyler yapardım. İlk okulda tiyatro oyunları yazardık arkadaşlarımla, dekorunu yapar, yönetir, oynardık. Ve o zamanlar resim ve elişi dersleri daha mı önemli idi müfredatlarda. Evin yanı sıra, ilkokulun da bu tarz zevklere ve becerilere katkısı olduğunu sanıyorum, zira hatırlıyorum da neredeyse bütün arkadaşlarım bir şeyler yapardı. Hiç birimiz de, öyle kapalı çevrede, evden çıkmayan çocuklar değildik.
Malzemeler zaman içinde değişti tabii, buna kâh yeni çıkan ürünler, kâh imkanlar sebep oldu. Meselâ gençliğimde renkli fotokopi var mıydı acaba, varsa bile öyle her köşe başında bulunmazdı ki, her aklıma estiğinde dekupaj yapayım (Off artık doğum tarihimin  yılı konusu ile de mi ilgilensem acaba :) ). Ve internet... Aslında en önemli malzeme o galiba. Varlığından haberim olmayan ürünleri ve onların nasıl uygulandığını öğrenebilmek. Bundan sonrası hayal gücü ve yetenek sınırları ile ilgili. Gördüğüm, kullandığım her yeni malzeme, yepyeni pencereler açıyor. Biri diğeri ile ilgili farklı fikirler veriyor. Ne kadar çok farklı malzeme, o kadar çok ilham ve imkan.
-->
http://nihalerpeden.blogspot.com/2011/04/cicek-kolye-kupe-yuzuk-takimim.html
Polimer kili kullanmayı öğrenirken hangi kaynaklardan faydalandınız? Kendi kendinize keşfettiğiniz değişik üretim süreçleriniz var mı?
Polimer kille 6-7 yıl önce ilgilenmeye başladım. Uzunca bir zaman internette dolaştım, teknikleri araştırdım. Elime ilk aldığımda da onunla çok iyi anlaşacağımızı hissettim. Kursa ihtiyaç kalmadı.
Kendi keşfettiğimi sandığım pek çok şeyin daha önce veya daha sonra, başkaları tarafından da keşfedildiğini görüyorum. Ne de olsa, aklın yolu bir değil mi? :)
Bazen yaptığım bir hata, yeni bir çalışma yöntemi geliştirmemi sağlıyor,  bir malzeme ile çok çalışınca mutlaka kendiliğinden bazı teknikler oluşuyor, gelişiyor. Ve sonunda kendinize özgü bir çalışma tarzı oluşuyor. Somut bir örnek olsun diye falanca çalışmam demek istedim ama, evlatlarını birbirinden ayırt etmeyen anneler gibi hissettim birden. Resini kullanma şekli belki buna örnek olabilir.

Oldukça ilginç ve kendine özgü takı modelleriniz var. Bunları yaratırken nelerden ilham alıyorsunuz? Önce çizim mi yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim. İlham Amca ne zaman gelir bilinmez ki. Doğrusunu isterseniz gerçekten bilmiyorum nelerin ilham verdiğini. Bazen kafamın içinde minik baloncuklar oluşup, pıtır pıtır patlıyorlarmış gibi geliyor bana. Öyle, aniden bir resim veya birkaç renk canlanıveriyor.  Ve çoğu zaman bitince ne olacağını, nasıl olacağını bilmediğim bir çalışmaya başlayıveriyorum. Bu büyük bir heyecan,  bu duyguyu çok seviyorum. O nedenle, aynı şeyi bir kez daha yapmaktan hoşlanmıyorum. Pek ender olarak çizimle başlasam bile, yolun yarısında ellerim beni başka bir yola sokuveriyor. Bazen yolumu kaybedip çalışmayı ortalık yerde bırakıp, haftalarca yüzüne bakmıyorum. Hatta öyle ki, takı yapmak için oturduğum masadan tablo yapmış olarak kalkabiliyorum. Konu bu olunca sınırlanmaya gelemiyorum. “Şöyle bir model” diye sipariş aldığımda fena halde geriliyorum, abartıyorum sanmayın uykum kaçmamışsa rüyama giriyor. Yani sözün özü, bu konuda ele gelir, kaleme yaraşır bir kriterim yok.

Takılarınıza ilgi yurtiçinden mi yoksa yurtdışından mı daha büyük? El işlerini internet üzerinden satmak isteyenler için tavsiyeleriniz var mı?
Takılarıma pek fazla ilgi olduğunu söyleyemem. Doğrusu pazarlama konusunda şimdilik çaba harcadığımı da söyleyemem. Keyif olsun diye açtığım bir yerli, bir yabancı sanal mağazam var; onları da beslemek, duyurmak için hiç bir şey yapmıyorum. Çünki şimdilik ticarî bir amacım yok. Bu konuya, başta bahsettiğim emeklilik planlarımız gerçekleştiğinde ağırlık vereceğim. Internet satışı ile ilgili olarak öğrenmem gereken çok şey var. Blog’larını takip ettiğim başarılı arkadaşlarımın deneyimlerinden de yararlanarak diyebilirim ki internet satışında başarılı olmanın yolu doğru fiyat, sayı bakımından zengin bir mağaza, çeşitte fazla dağılmamak, özgün olmak, iyi ve devamlı bir tanıtımdan geçiyor.

Blogunuzda belirttiğiniz üzere blog yazmaya başlama nedenlerinizden biri de yapım aşamalarını paylaşarak meraklı okuyuculara yol göstermek. Bu konuda okuyucularınızdan nasıl geri bildirimler alıyorsunuz?
Yol göstermek iddialı bir söz olur. Yardımcı olmak diyelim. Gerçekten de bundan mutluluk duyuyorum.
Çok güzel ve geniş bir grup olduk. Pek çoğumuz yüz yüze tanışmamış olmamıza rağmen, gerçekten birbirimize büyük sempati duyuyoruz, yardımlaşıyoruz. Blog arkadaşlarımın polimer kil konusunda akıllarına takılanları bana sormaları beni çok mutlu ediyor, elimden geldiğince, edindiğim tecrübeler ışığında yardımcı olmaya çalışıyorum. Bazen yazışmalarımız sonunda, çalışmalarını benimle kâh bloglarından, kâh e-postamdan paylaşarak beni onurlandırıyorlar. 
-->
http://nihalerpeden.blogspot.com/2012/05/kendime-geldim-galiba.html
Şimdiye kadar en çok ilgi çeken yazılarınız nelerdir?
En çok ilgi gören yayınım, benim için çok önemli bir konuyu paylaştığım bir yazı idi. Polymer Clay Daily adlı önemli bir e-derginin benim bir çalışmamı konu etmesini paylaşmıştım. Arkadaşlarımın bu konudaki destekleri duyduğum gururu bir kat daha artırdı ve çok mutlu oldum.
Bir diğeri de, Tavus Kuşu duvar süsü yayını idi. Acılı ve zor bir çalışma idi, yapım macerasını dört bölümde yayınlamıştım. Acılıydı, zordu ama yayınlarken ve gelen yorumlarla çok eğlenceliydi.

Yazılarınızdan sabırsız ve tez canlı olduğunuza dair bir izlenim edindim :) Bu doğruysa yoğun bir sabır gerektiren ürünleri üretirken sizi motive eden nedir?
Bu sorunun cevabını kendime de kolayca veremiyorum. Sabır ve sabırsızlık hallerim galiba konuyla ve ilerleyen yıllarla değişiklik gösteriyor. Geniş açıdan bakarak, mecbur olduğum/bırakıldığım konularda çok sabırsız olduğumu söyleyebilirim. Ancak iş sevdiğim konulara gelince, nasıl bu kadar sabırlı olabildiğime bazen ben de şaşırıyorum. Hani abartmayayım ama kafama takarsam tırnağımla taş bile oyabilirim gibi geliyor :) Tek ihtiyacım olan şey heyecan. Bazen yeni bir çalışmaya başlarken öyle büyük bir heyecan duyuyorum ki masaya oturup uzun zaman sadece killerimi, kâğıtlarımı, kalemlerimi seyrediyorum. O esnada yanımda bomba patlasa duymayabilirim. Bu duyguyu eminim pek çok hobi sahibi yakînen biliyordur. Hep merak ederim, tam böyle bir ruh halindeyken beyin elektrosu çekilse nasıl bir sonuçla karşılaşılır acaba. Hatta elektro da değil, geçen düşüncelerin renklerin filmi çekilebilse.

1 yorum:

Gülsüm Güven Tuncer dedi ki...

Heyy.. Ben bu röportajı yeni gördüm. Nihal benim vazgeçilmezimdir. :) Onun sabrına da sabırsızlığına da hayranım ben.