06 Mayıs, 2013

504 - Bir Aşk Hikayesi: Brugge

Pazartesi, Mayıs 06, 2013 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok

Brüj diye okunan Brugge (ya da Bruges) şehri, Belçika'da yer alıyor. Bu romantik şehirde, birçok kanal ve bu kanallar üzerinden geçen köprüler bulunuyor. Şehir de "köprüler" anlamına gelen ismini bu özelliğine borçlu.

Kuzeyin Venediği diye adlandırılan Brugge'e Almanya'dan trenle geldik. Tren garından otele doğru yürürken su ve yeşilin birleştiği manzarayı görünce bu şehri seveceğimi daha o anda anladım. Brugge tam bir ortaçağ kenti. Uzun yürüme mesafeleri boyunca yalnızca tarihi görünümlü evlere rastlıyorsunuz. Evlerin hepsi ortaçağdan kalma değil elbette, ancak daha sonra yapılan binalar asıllarına uygun şekilde yapıldığından bu güzel şehrin atmosferini bozacak binalara rastlamıyorsunuz. Tekneyle çıkacağınız bir kanal gezisi, ön çatıları basamaklı, genelde kapı veya pencereleri renkli boyanmış bu evleri yakından görmenize olanak sağlayacaktır. 





Şehirde 120.000 kadar insan yaşıyor, bunların sadece 20.000'i merkezde. Brugge'de yerli halktan çok turistleri görmek mümkün. Özellikle de Markt meydanı insan kaynıyor. Bu meydanda yer alan Belfry kulesi 13. yüzyıldan kalma. 366 basamağını tırmanıp en tepesine çıktığınızda şehre yukarıdan bakıp yapılarını kuş bakışı inceleyebiliyorsunuz. 


Şehir meydanı


Belfry
Belfry'ın tepesinden şehir meydanına bakış

12. ila 15. yüzyıl arasında altın dönemini yaşayan Brugge şehrinin ekonomisi 15. yüzyıldan sonra düşüşe geçiyor. Şehir, 19. yüzyılda turistler tarafından keşfediliyor ve tekrar çekici bir kent haline geliyor. 2002 yılında Avrupa'nın kültür başkenti seçilen şehre yılda 2 milyon turist geliyor. Şehrin eski yerleşim alanı ise 2000 yılında Unesco dünya mirası olarak belirlenmiş.


Şehirde görülecekler arasında baharda açmış sarı çiçekler ile binaların harika bir tablo oluşturduğu Begijnhof başlarda geliyor. Burası kadın keşişlerin yaşadığı bir bölge.



Begijnhof

Onze-Lieve-Vrouwekerk (Church of our lady) isimli kilisede Michelangelo'nun Meryem ve İsa'yı tasvir ettiği bir heykeli görülebiliyor. Bu heykel, Michelangelo'nun İtalya dışındaki nadir eserlerinden biri.

Brugge'ü gezmek için yapılacak belki de en iyi şey bol bol yürümek ve ara sokaklarda dolaşmak. Yürümeyi sevenler şehirde uzun bir tur atarak yel değirmenlerinin bulunduğu bölgeye gidebilir. Şehri faytonla gezmek de mümkün.

Minnewater, yani aşk gölü de kuğu ve ördeklere ev sahipliği yapıyor.



Minnewater Park
Aşağıdaki resimde gördüğünüz pencere şehrin en çok fotoğraflanan penceresi. Bunun sebebi ise bu sevimli köpeğin 7/24 yastığıyla beraber pencerede uyuyor oluşu.



Midyeler, Belçika'nın ve de şehrin alamet-i farikası. Lokantalarda kişi başı 1 kg. kabuklu midyeyi tercih ettiğiniz sosta pişmiş şekilde yiyebiliyorsunuz. Sarmısaklı ve kerevizli sosta denediğimiz midyeler çok lezzetliydi. Belçika'nın ünlü birası ise Leffe. Kahverengi renkteki bu bira yoğun aromalı ve çok lezzetli. Belçika demişken elbette çikolata ve waffle dükkanları da her köşede bulunabilecek cinsten. Yemek-içmek pek uygun fiyatlı değil.

Hediyeliklerin olmazsa olmazları ise danteller ve el işleri. Dantel, Belçika'nın gurur kaynaklarından biri. Şehirde yürürken evlerin pencerelerinde dantel perdelere rastlayabilirsiniz. Hediyelik dükkanlarında dantelin yanında kurdele işlemeleri ve goblenler de bulabilirsiniz. Ahşap işlerinin satıldığı çok hoş bir mağaza var, ismi Käthe Wohlfahrt. Ürünler ağırlıklı olarak Noel temalı olsa da zevkinize uygun hediyelikler bulabilirsiniz.

Brugge, tarihi görünümü, kanalları ve doğayla iç içe oluşu sebebiyle oldukça romantik bir şehir. Bence tadını çıkarmak için bir günden fazlası gerekiyor. 

0 yorum: