21 Mayıs, 2013

507 - İlaçla uysallaşan bir nesil: Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu


Özellikle ABD'de okul çağı çocuklarında arasında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) teşhisi konulanların sayısı gitgide artıyor. Bu rahatsızlığın oranlarının yıllar içinde yükselmesi hem aileleri hem de eğitimcileri endişelendiriyor. Aynı zamanda bazı kuşkuları da beraberinde getiriyor: Çocuklar gerçekten de doğru mu teşhis ediliyor? Yoksa ilaç firmaları daha çok ilaç satabilmek için bu hastalığın medyada yayılmasını mı sağlıyor? DEHB gerçekten ilaç gerektiren biyolojik bir bozukluk mu yoksa çevresel etkenler değiştirilerek tedavisi sağlanabilir mi?

Bu sorulara geçmeden önce bu rahatsızlığın özelliklerine göz atalım: DEHB, dikkat eksikliği, hiperaktivite ve düşünmeden harekete geçme gibi davranış özellikleri ile tanınıyor. DEHB belirtileri 7 yaşından önce gözlenmeye başlıyor. Şu anda çocuk ve ergenlerde en çok araştırılan rahatsızlıklardan biri. 

 

Genetik özellikleri olduğu düşünülen DEHB'nin ne gibi çevresel faktörlerden etkilendiği de araştırılıyor. Örneğin gıda boyaları ve katkı maddelerinin hiperaktiviteye yol açabileceği düşünülüyor. Dikkat ve otokontrol ile ilgili özelliklerin ise aile ilişkileriyle yakından ilgili olduğu belirtiliyor. Örneğin, şiddete maruz kalmış ya da duygusal tacize uğramış çocuklarda DEHB belirtilerine rastlanabiliyor. Bu açıdan DEHB'nin hem genetik, hem sosyal, hem de çevresel etkenlerden etkilendiğini söylemek mümkün.


Birçok uzman DEHB tanısının gereğinden fazla sayıda konulduğunu düşünüyor. Düşük seviyedeki belirtilerin bile hemen bu rahatsızlıkla ilişkilendirildiğini öne sürüyorlar. Diğer uzmanlar ise bunun sebebinin DEHB rahatsızlığının gitgide daha tanınır ve kabul edilebilir olmasından kaynaklandığını söylüyor ve teşhislerdeki bu artışı normal buluyorlar.

DEHB ile ilgili önemli sorunlardan biri ise bu rahatsızlığı kesinkes tanımlayacak bir ölçütün bulunmuyor oluşu. Rahatsızlığın teşhisine ebeveynler ve öğretmenler ile konuşarak ve diğer olası rahatsızlıkları eleyerek varılıyor. Diğer olası rahatsızlıkları eleme aşaması ise çoğu zaman ebeveynlerin baskısı ve zaman kaybetmeme isteği ile kısa tutulan, belki de tamamıyla esgeçilen bir süreç. Harvard Tıp Okulu'nda profesör olan Dr. Jerome Groopman şöyle diyor: "Çocuğun davranışının 'anormal' olduğu düşünüldüğünde -mesela okulda sakince sırasında oturmuyorsa- ebeveynlerden aşırı bir baskı oluşuyor. Oysa bu anormal değil, yalnızca çocukluk". Çoğu zaman çocukların akademik başarılarındaki değişiklikler ebeveynleri kaygılandırıyor ve çocuklarında DEHB olduğunu düşünmelerine yol açıyor.



Verilen ilaçların çoğu (örneğin Adderall, Ritalin, Concerta, Vyvanse) konsantrasyonu artırmaya yönelik. Adderall'in üniversite öğrencileri arasındaki yaygınlığından da şu yazıda bahsetmiştim. Florida Uluslararası Üniversitesi'nden Dr. James Swanson, beş erkek çocuktan birinde DEHB olmasının imkansız olduğunu söylüyor. Yanlış teşhis konulan çocuklara verilen ilaçların ise ileride bağımlılık sorunu yaratacağının altını çiziyor. Nadine Lambert'in çalışmasında 20 yıllık bir süre boyunca 400 çocuk izleniyor. Çocuklar genç yetişkinler haline geldiğinde gözlenen sonuçlar çok çarpıcı: İlaç kullananların kokain kullanma veya sigara bağımlısı olma oranları 2 kat daha fazla. İlaç kullanımıyla ilgili diğer bir sorun ise çocukların ilaçlarını bazen arkadaşlarıyla da paylaşıyor olmaları. Yapılan bir araştırma, ilaçların yüzde 30'unun arkadaşlara verildiğini gösteriyor. Bu da gelecekte ilaç bağımlısı bir nesil oluşabileceğinin sinyallerini veriyor. Ritalin'in zararlarıyla ilgili olara Dr. Peter Breggin kitabında Ritalin ve amfetaminlerin beyinde çok büyük değişikliklere yol açtığını, kan akışını azalttığını, glukoz mekanizmasını bozduğunu ve muhtemelen beynin küçülmesine yol açtığını söylüyor. Ritalin'in vücutta da önemli yan etkileri olduğu (örn. kalp büyümesi) biliniyor.

Ritalin hakkındaki sahte reklamlardan biri durumu güzel özetliyor: "Ebeveyn olmaktan yoruldunuz mu? Yardım edebiliriz." 

Bazı doktorlar, ilaç reklamlarının çocuğun okulda bocaladığını veya arkadaş edinemediğini göstererek ebeveynlerin korkularını körüklediğini söylüyor. Gelin ilaç reklamlarına beraber bakalım.

Aşağıdaki Adderall reklamında DEHB'nin İngilizce karşılığı ADHD farklı yorumlanarak Already Done Homework Dad, yani Ödevimi Çoktan Yaptım Baba şeklinde yazılmış. Tüm gün kontrol sağladığı ve akademik performansı artırdığı belirtiliyor. Yani kısaca dikkat bozukluğunun giderilmesine ve başarının artışına dikkat çekiliyor. (Neyse ki ülkemizde ilaç reklamları yasak demekten başka elden bir şey gelmiyor. Herhalde en kötü reklam tipi bunlar olmalı.)


Aşağıdaki reklamda ise eğer çocuğunuz DEHB ile başa çıkmaya çalışıyorsa, Concerta ona başarı yolunda yardımcı olabilir yazıyor. Dikkatinizi bir şey çekti mi? Bu reklamlarda BAŞARI kavramına vurgu yapılıyor.


Bunlar kesmedi mi? O zaman hemen seksi bir adam koyalım ki fikriniz değişsin anneler. Bakın yakışıklı ne diyor: "DEHB ile büyümenin nasıl bir şey olduğunu ve ebeveynlerin iyi bilgiye sahip olmasının ne kadar önemli olduğunu biliyorum."
 
Bir başarısız reklam da ilaçla tedavi olanların ileride nasıl da başarıya kavuşacağını, hayallerini gerçekleştirmiş bir kız ile gösteriyor. Buyrun:


Bu reklamlar bile DEHB ilaçlarını sorgulamak için yeterli görünüyor. Günümüzün başarı ve eğitim odaklı ebeveynlerinin ruhlarının, nasıl da reklam ajansları tarafından iyi irdelendiğini ve hedeflendiğini gösteriyor bize.

Peki DEHB'yi ilaçsız tedavi etme yaklaşımları yok mu? Elbette var. Bunlardan biri beslenme değişiklikleri. DEHB tanısı konmuş 4-8 yaş arası 100 çocukla yapılan bir çalışmada, çocuklar iki gruba ayrılıyor. Beş hafta boyunca gruplardan birine yalnızca belli yiyecekleri yemelerine izin veriliyor: pirinç, hindi, kuzu, marul, havuç, armut, su ve diğer alerjen olmayan yiyecekler. Diğer çocukların ailelerinden ise çocukların sağlıklı beslenmeleri isteniyor, ama istediklerini yiyebilecekleri söyleniyor. Çalışmanın sonunda sınırlı yiyeceklerle beslenen çocuk grubunun yüzde 64'ü çeşitli DEHB ölçeklerinde gelişim gösteriyorlar. 

DEHB'nin teşhisi ve tedavisi konusunda kültürlerarası farklara da dikkat çekiliyor. Bir yazıda Fransa'da DEHB teşhisi konan çocukların oranının yalnızca 0.5%'in altında olduğu belirtiliyor. Fransa ile ABD arasındaki farkın temel kaynağının ise, ABD'de DEHB'nin altında yatan ana nedenin biyolojik olduğunun düşünülmesi (böylece ilaç kullanımını teşvik etmesi), fakat Fransa'da sosyal ve çevresel faktörlerin daha çok dikkate alınmasının olduğu söyleniyor. Fransız anne-babaların ebeveynlik anlayışlarının, çocuğun öz disiplin kazanmasına olanak verdiği iddia ediliyor. Örneğin genelde Fransız çocuklar günde belli öğünlerde yemek yiyor ve abur cubur yemelerine izin verilmiyor. Her ağladığında teskin edilmiyor ve bir süre sonra ağlayarak her istediklerini elde edemeyeceklerini anlıyorlar.
 
Peki Türkiye'de durum nasıl? Türkiye'de DEHB teşhisi konan çocukların oranı Kuzey Amerika ve İngiltere'ye benziyor, yüzde 5 ila 7 arasında. "Ebeveynin olmadığı veya yetersiz olduğu yerde, eğitimsiz bakıcılar veya büyükanneler devreye giriyor ve çocuklar çok daha büyük yanlışlara maruz kalıyor. Eğitimciler ise, çocuğun evden getirdiği sorunları daha da artırmak için çalışıyor sanki. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin, çocuk gelişimi ve psikolojisiyle ilgili bilgileri, piyasaya hakim olmuş yüzeysel 'kişisel gelişim kitaplarından' edinilmiş bilgilerle sınırlı. Böyle bir ortamda ebeveynler, psikiyatristlerin 'hastalık' safsatasına mahkum bırakılmış durumda. Ondan sonra gelsin ilaç. Ebeveynlerin de, öğretmenlerin de işine geliyor, çünkü böylece ne aile ve eğitim ortamının değişmesi ne de ebeveynlerin ve öğretmenlerin ilave sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Çocuk ilaç sayesinde 'uysallaştığı' için, yetişkinler rahata eriyor. Peki ya çocuklar? Onlara ne oluyor?" diyen Üstün Öngel'in yazısını buradan okuyabilirsiniz.

Çocuk terapisti ve yazar Henning Köhler ile yapılan söyleşi için de buraya tıklayabilirsiniz. Köhler'den bazı alıntılar şöyle: "Geçen zaman içinde örselediğimiz bu dünya, artık çocuklara göre bir dünya olmaktan çıktı. Güç ilişki kurulan çocuklar olarak sözü edilenler, aslında davranış bozukluğu göstermezler, tersine davranış bozukluklarının sonuçlarına maruz kalıp acı çekenlerdir...  Gittikçe daha fazla sözde ADS’li çocuğun daima daha erken yaşta Ritalin gibi bilinci değiştiren ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılması bir skandal! On binlerce okul çocuğu, kahvaltıda ya da teneffüste üzüm şekeri tableti gibi Ritalin yutmakta. Oysa etkin maddesi olan metil fenidatın uyuşturucu madde yasasına girmesi boşuna değildir...Bugün çocuk gelişiminin standartlarından sapmaları, hoşgörü ve saygıyla karşılamaktan ne yazık ki çok uzak bir hayalet tarafından yönlendiriliyoruz. Çocuğun içindeki çocuğu zamanından önce kovalayıp çıkarmak hiç iyi değil, yoksa yaşamın güç kaynaklarını kurutmuş oluruz. Çocukların çoğu, bu çocukluktan uzaklaştırıldıkları dönemde acı çekiyor ve bu nedenle yardıma ihtiyaçları var. Kendilerini sıkı sıkıya bağlanmış, kısıtlanmış, dar sokağa sürüklenmiş, ayaklarına kurşun bağlanmış, doyumsuz, telaşlı ve aşırı yüklenilmiş hissediyorlar. Ama genellikle hiç yardım alamıyorlar. Daha çok ilaçlarla sakinleştirilip susturuluyorlar. Bir çocuk istediği kadar hareketli, canlı ve korkusuz olsun, istediği kadar güçlü ruhsal direnme gücüne sahip olsun, kendisi için en önemli olan dayanıp güvendiği kişi, onda kusurlu veya engelli bir birey görüyorsa, bu zamanla derin, kalıcı bir güvensizliğe yol açmaktadır."

Dipnot: İlaç kullanımıyla ilgili bir söyleşi için şuraya tıklayabilirsiniz. 
DEHB'nin gerçek bir hastalık olup olmadığı da tartışılan konular arasında.
Bir yaklaşıma göre DEHB özelliklerine sahip kişiler, insanların evrimsel "avcı" yönlerini taşıyorlar. 

Kaynak:
http://www.nytimes.com/2013/04/01/health/more-diagnoses-of-hyperactivity-causing-concern.html?pagewanted=all&_r=0 
http://www.usobserver.com/archive/july-10/the-truth-about-ritalin.html
http://articles.latimes.com/2011/mar/14/health/la-he-diet-adhd-20110314
http://www.npistanbul.com/v3/tr/Dikkat-Eksikligi-ve-Hiperaktivite-Kitapcik,187,29
 

4 yorum:

Reyhan dedi ki...

Merak ettiğim bir konuydu,burada buna değinilmesi çok hoşuma gitti.Bu kadar önemsenmeden,her çocuğa direk bu teşhisin konulduğunu bilmiyordum.Bir hastanın hastalığını bulamayınca,psikolojiktir demek gibi bir şey bu da.Teşekkürler yazınız için.

Adsız dedi ki...

Merhabalar, ben bu hastalığın tanısı konulan çocuklardan biriyim.Her gün concerta içiyorum. Yaklaşık 5 senedir bu ilaçları kullanıyorum. yaşım18 ve şu aralar üniversite hazırlığında ilaç içmediğim zamanlarda dikkatimi 20-30 dk sabit bir yerde toplayamıyorum kısaca ne ders kalıyor ne ödev ne de sınav.. şu sınav döneminde ilaç kullanmaya mecbur olmak o kadar kötü ki.. Keşke çözümü olsa.. Keşke aileler, doktorlar ve ilaç şirketleri üçgeninin ortasında kalmamış olsaydım.

BBÖ dedi ki...

Yorumunuz için teşekkürler. Bol şans diliyorum.

Unknown dedi ki...

Dişi muhabbet kuşumun dışkısı cok büyük geliyor hmile olmasindan suphe duyuyorum bilgisi olan var mı ?