30 Eylül, 2014

Konuk yazardan: "Saray Sineması, Saray Muhallebicisi, Demirören AVM ve İnci Pastanesi"


Çocukluğu Şişli'de, lise dönemi Beyoğlu'nda geçmiş biri olarak bu yazı beni yakından ilgilendirdi. Konuk yazarımız Erol Kuntsal, bu yazısında İstanbul'un son yıllarda uğradığı tarih ve kültür kaybından Beyoğlu ekseninde bahsediyor. Sanıyorum ki, İstiklal Caddesi'nin gitgide açık bir AVM'ye dönüşmesi ve kişiliğini kaybediyor oluşu çoğumuzun dikkatini çekmiştir.

Erol Kuntsal'ın diğer yazılarını okumak için buraya, tüm konuk yazarlarımızın yazılarına göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz. Konuk yazar olmak için benimle iletişime geçebilirsiniz. 


İstiklal Caddesi'nde, Taksim ile Galatasaray arasındaki bölümün sağ tarafındaki Ağa Camii olarak bilinen Hüseyin Ağa Camii’ni geçtikten sonra, Emek Sineması'nın bulunduğu Yeşilçam sokağının köşesinde büyük ve eski bir bina vardı. Vardı diyorum, çünkü artık yok.

Bu bina 1875’te mimar Giovanni Battista Barbarini tarafından, Lüksemburg Apartmanı adıyla inşa edilmişti. Sinema bölümü 1913’e kadar Lüksemburg Kafe ve Gomon Kafe olarak kullanılmıştı. Sonra sinemaya dönüştürülmüş, 1933’e kadar Glorya Sineması olarak faaliyet göstermiş, 1933’te Saray Sineması adını almış ve İstanbul’un en şık sinemalarından biri olmuştu. Osmanlı Bankası müdürlerinden Duaux’un sahibi olduğu bina, ölümünden sonra kızı Saint-Seine Markizi’ne geçmişti.

Yabancı filmler gösteren Saray Sineması’nda, konserlere ve tiyatrolara da yer verilmişti. Sanat etkinlikleri içinde önemli bir yere sahipti. Avrupa’nın ünlü yorumcuları ve tiyatro sanatçıları, bale toplulukları, Louis Armstrong’un da aralarında bulunduğu ünlü cazcılar, Münir Nurettin Selçuk, Safiye Ayla, Maurice Chevalier, Josephine Baker ve Tino Rossi gibi dönemin en ünlü yerli ve yabancı ses sanatçıları burada unutulmaz konserler vermişlerdi.



Saray Sineması, benim gittiğim yıllarda eski ve bakımsız bir sinemaydı. Ama vaktiyle çok güzel bir sinema olduğu kolaylıkla anlaşılırdı. Girişteki pasajda, genelde hazır giyim ürünleri satılırdı.


Cephenin hemen sağında Saray Muhallebicisi vardı. Önünden her geçişimde, vitrine özenle yerleştirilen burma kadayıflara bakardım. Kadayıf rulolarını, içindeki büyük ve yeşil fıstıklar özellikle görülecek şekilde keserler ve vitrine doğru çevirirlerdi. Bir gün dayanamayıp içeri girmiş ve bir porsiyon yemiştim. Ama bütün hayallerim yıkılmıştı. Normal kadayıfa göre şerbeti çok daha az ve sert olduğundan zorlukla çiğnemiştim. Vitrinde çok güzel duran şey, yerken o güzelliğini kaybetmişti.

Saray Muhallebicisi’nin hikâyesi 1860’larda Kerem Çavuş’un Fındıklı’da açtığı muhallebici ile başlamış. Torunu Hüseyin Topbaş, Kasımpaşa’da “Bizim Muhallebici” adıyla devam ettirmiş. 1948’de Beyoğlu’na taşınmışlar ve dükkân Saray Sineması’nın yanında olduğu için “Saray Muhallebicisi” adını almışlar. Muhallebi, sahanda yumurta, tavuk, tavuk suyu çorba ve pilavla başlayan menü daha sonra zenginleşmiş.



Hatırlatmakta yarar var, Saray muhallebicisinin sahibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve ailesi.

Son yıllarda Saray Sineması'nın da bulunduğu binanın mülkiyeti işadamı Erdoğan Demirören’e geçti ve kaderini beklemeye başladı. Önce sinemayı, sonra pasajı ve sonunda caddedeki dükkânları kapattılar. En sona Saray Muhallebicisi kalmıştı. O da, karşı sıradaki büyük bir apartmanı alarak 2007 yılı başında yeni yerine taşınınca, binanın etrafını büyük tahta perdelerle kapattılar, tamamen yıktılar, derin bir temel çukuru kazdılar ve yeni inşaata başladılar.

Bu hafta Beyoğlu’nda dolaşırken, tamamen yıkılan Saray Sineması'nın yerine yapılan Demirören AVM’yi gezdim. Bana göre, İstiklal Caddesi'nin dokusuna pek de uymayan dev bir bina olmuştu.


Saray Muhallebicisi, yeni ve gösterişli binası ile karşıda duruyor, adını ve şöhretini borçlu olduğu yere yapılan dev binayı seyrediyordu.

İstanbul’un kişilikli bir binası daha yok oldu. Restore edilip İstiklal Caddesi’nin dokusuna uygun bir bina olarak yaşatılabilir miydi acaba?

Hemen yanındaki köşede bulunan, ayrı bir yazı konusu olacak kadar ünlü Cercle D’orient binasına baktım. Altındaki sıra dükkânlardan, profiterolü ile ünlü İnci Pastanesi’nin de en sonunda kapandığı bu muhteşem ama bakımsız binanın da bir gün aynı kaderi paylaşmamasını diledim.



Tarihi İnci Pastanesi, 1944 yılından beri hizmet verdiği Cercle D'orient binasından 68 yıl sonra 7 Aralık 2012'de restorasyon gerekçesiyle tahliye edildi. Bazı sivil toplum kuruluşları tahliyeye tepki gösterdi. Şimdi, Beyoğlu Mis sokaktaki yeni yerinde, eski tadını ve dekorunu koruyarak hizmete devam ediyor. Müdavimlerine duyuruyorum.

Resim kaynak:
http://www.mimarizm.com/V_Images/2010/Mimarin_Gobegi/pastaneler/inci%20(10).JPG
http://db2.stb.s-msn.com/i/8E/F4FADB4B9BC76887A5CEEA8F3861.jpg
http://mutlukent.files.wordpress.com/2011/03/img_1446.jpg
http://www.dipsahaf.com/wp-content/plugins/dynpicwatermark/DynPicWaterMark_ImageViewer.php?path=2011/12/Untitled-12.jpg
http://streetmuseumistanbul.com/Contents/117/130258864981549356_beyoglu-saray-sinemasi-film-brosuru-manon50591150.jpg

1 yorum:

Minelse dedi ki...

Ah bu AVM denen hilkat garabeleri her yeri kaplıyorlar bir bir. Yakın gelecekte AVM İSTANBUL olarak tüm İstanbul'u yutacaklar.

Elbette 100 yıl, 200 yıl gibi ayakta kalan yapılar zaman içinde yıpranır, bakıma ihtiyaç duyor hatta yeni baştan yapılmaları gerekebilir. Ama böylesi yenileme eskiyi bilenlere malesef acı veriyor. Ben de 30 yıl sonra gittim İstiklal caddesine ve gözümün gördüğü tek şey ucuz, sıradan malların satıldığı basit her yerde olan mağazalarla dolmuş taşmış. İstiklal'e gidip modayı takip edelim lafı çoktaaaann bitmiş. Tarihi doku bitmiş. Sıradan biraz şaşalı, gösterişli herhangi bir cadde olup çıkmış. Esnaf ile konuştuğumda, "şu şu vardı şimdi neredeler dediğimde 30 yıl önce varmış o dedikleriniz, şimdi yok dediler." 1984- 2014 ne çok şey yitip gitmiş caddeden.

Konuk yazarın ellerine sağlık. Çok güzel anlatmış geçmişi ve şimdiyi. Teşekkürler.