31 Ağustos, 2010

195 - Masko: Mobilya Kenti

Salı, Ağustos 31, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , 3 yorum
İstanbul İkitelli'de yer alan Masko Mobilya Kenti 778 mobilya mağazasından oluşuyor. Bir günde gezmek neredeyse imkansız. Mağazaların bir kısmı klasik, bir kısmı modern mobilyaları içeriyor. Bebek, çocuk ve genç odalarına ayrılmış özel mağazalar da var. Ancak modern mobilyaların satıldığı birçok dükkanda birbirinin kopyası ürünlerle karşılaşıyorsunuz. Yeni çıkan herhangi bir mobilya modası hemen tüm dükkanları esir alıyor.
 Şu sıralar oldukça moda olan beyaz kahverengi karışımı masalar

Örneğin şimdilerde beyaz mobilya çok moda. Her parçanın bembeyaz parladığı salon veya yatak odası takımları revaçta. Yemek masaları genelde kahverengi beyaz karışımı. Bir başka akım ise tv üniteleri, yani televizyonu çevreleyen raf ve çekmecelerden oluşan bir sistem. 

Yine de yeterince sabırlı olup dolaşırsanız size sürpriz yapacak birkaç dükkan bulabilirsiniz. Bunların bazıları uygun fiyatlı ve diğer dükkanlardan farklı çizgide mobilyalara sahip. Muut koltuk bu farklı dükkanlardan biri. Aşağıda bu dükkana ait bir ürünü görebilirsiniz. Ancak tasarımda iddialı ve bütçeyi zorlayan dükkanlar da mevcut.

Muut dükkanından sallanan koltuk

Genel olarak fiyatlar düşünüldüğünde Ikea kanepe, tv ünitesi gibi ürünlerde daha uygun duruyor. Masko'daki avantaj ise isteğinize göre bazı ürünlerin boyutları, renkleri ve kumaşları ile oynanabilinmesi. Tabii ki bu seçim tamamen zevke bağlı.

Masko'ya ulaşım için şu adreste harita bulunuyor. Durup dinlenmek isterseniz bir büfeden başka seçeneğiniz yok gibi görünüyor. Bunu düşünerek hazırlıklı ve rahat ayakkabılı gidin derim.

27 Ağustos, 2010

194 - Bellek Güçlendirme Teknikleri

Cuma, Ağustos 27, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , , , 2 yorum
İngilizce'de mnemonic olarak geçen bellek güçlendirme tekniklerinin birçok çeşidi var. Kelimenin kendisi de Yunan mitolojisinden bir karakter olan Mnemosyne'den geliyormuş. 9 ilham perisinin annesi olan Mnemosyne, hafızayı temsil ediyormuş. 

Bellek güçlendirme tekniklerine geri dönmek gerekirse, bu konuda oldukça fazla teknik bulunuyor. Ancak ben öğrendiklerimden bahsedeyim:
Mnemosyne
1.  Yerleştirme Yöntemi (Method of Loci)


          En eski ve en çok bilinen yöntemmiş. Yunan senatörler konuşmalarını yaparken bu teknikten yararlanıyorlarmış. Bu teknikte, yerler ile hatırlamanız gereken düşünceleri birleştiriyorsunuz. Örneğin alışveriş yapmak için dışarı çıkacağınızda alacaklarınızı unutmamak için şunu uygulayabilirsiniz:
             
                                                                                                                                             
Alacaklarınız sosis, kedi maması ve domates olsun. Bunları da daire kapınız, portmanto rafı ve pencereniz ile ilişkilendirebilirsiniz. Bu işlem için, alışveriş listesindeki maddelerin tuhaf ve sıradışı imgelerini bu mekanlarda oluşturmalısınız. Mesela, daire kapınızı açıp dışarıya baktığınızda yolda yuvarlanan dev bir sosis, portmanto rafında oturup ağzını şapırdatarak mama yiyen bir kedi ve pencereye fırlatılan olgun bir domates gibi. Alışveriş yapacağınız yere vardığınızda tüm mekanları sırayla kafanızda ziyaret ettiğinizde aklınızda almanız gerekenler de canlanacaktır.
2.  Sözcük Asma Yöntemi (Peg Word)


        Bu yöntem için öncelikle aklınızda tutmanız gereken birkaç sözcük var. Bu sözcükleri 1'den 10'a kadar olan sayılar için kendiniz bulabilirsiniz ve bulacağınız sözcükler bu sayılar ile kafiyeli olabilir. Örneğin, Bir bir piredir. İki bir iptir. Üç bir süttür. Daha sonra da hatırlamanız gereken kelimeleri bu cümlelere bağlıyorsunuz. Mesela, ilk hatırlamanız gereken kelime fil ise, pirelenmiş ve kendini temizlemeye çalışan bir fil hayal edebilirsiniz. İkinci sözcük ayakkabı ise, iplerin birbirine dolaştığını ve bu yüzden düştüğünüzü hayal edebilirsiniz.

Bunun dışında bu konularla ilgilenen bir kişi, ben küçükken bir keresinde bana bir kelime listesi saymış, sonra da ne kadarını hatırladığımı sormuştu. Yıllar geçti ancak hala bazı kelimeler aklımda çünkü daha sonra bana bir teknik öğretmişti. Mesela ikinci kelime kuğuydu çünkü kuğu basitçe 2 rakamı şeklindedir. 19. kelime trendi, çünkü bu yüzyılda sıkça kullanılmıştı. 20. kelime sigaraydı, çünkü bir pakette bu kadar sigara vardı.

Hatırlamak istediğiniz kelimeleri görsel bir bağlamda hayal edin, aklınızda kalma olasılığı artacaktır.

Dipnot: Kullanılan örneklerin çoğu, Solso, Maclin ve Maclin'in kitabı Bilişsel Psikoloji'den alınmıştır.

24 Ağustos, 2010

192 - Photoshop ile Polaroid Efekti

Salı, Ağustos 24, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Photoshop'a karşı bir şekilde ilginiz olduysa kaliteli efektlerine de rastlamış olabilirsiniz. İnternette bu konuda oldukça fazla kaynak var, ancak bugün rastladığım kaynak uzman olmayı gerektirmiyor ve oldukça hoş efektler yaratmanıza imkan sunuyor. 

Ben de polaroid efektinin anlatılışını takip ettim ve aşağıdaki sevimli kuşlardan birçok polaroid oluşturarak, gördüğünüz ikinci resmi oluşturdum.

Siz de bu adresten çeşitli efektleri deneyebilir, fotoğrafınızı karakalem bir portreye çevirebilir, Sin City veya retro bir çizgiromandan fırlamış gibi durabilirsiniz. 
 

20 Ağustos, 2010

191 - Zombiler Her Yerde ve Şimdi Kampüste

Korku filmlerinin klasiklerinden olan zombiler, son zamanlarda seksi vampirler kadar popüler olamasalar da, onları korku sinemasında ünlü yapan yönetmen George A. Romero, Afrika kültüründen gelen yaşayan ölüleri, toplumu eleştirme açısından da kullanmayı amaçlamış.
Kölelik, sömürme, hükümetin beceriksizliği gibi konuları zombiler ile eleştirmeyi hedeflemiş yönetmen. Bir yandan da 1968 yapımlı ilk filmi olan Night of the Living Dead (Yaşayan Ölülerin Gecesi) de kült filmler arasına girmiş ve beş devam filmi daha çekilerek Yaşayan Ölüler serisi oluşmuş. 
 Michael Jackson ve Thriller
Siyah beyaz çekilen ilk filmde kan sahneleri için çikolata kullanılmış. Sette zombi olarak görev yapan figüran hippi gençler ise bu rollerinin karşılığında 1 dolar ve üzerinde "Yaşayan Ölülerin Gecesi'nde bir zombiydim" yazan bir t-shirt almışlar. Romero'dan önce de zombiler filmlere konu olmuş, ancak onun tarzı sevildiği için daha sonraki filmlerde gördüğümüz zombiler de aşağı yukarı burada görünenler ile aynı. Ölümden dönen bu yaratıklar, yavaş hareket ediyor, genel olarak öğrenme kabiliyetleri yok, tek istedikleri ise insan eti ile karınlarını doyurmak. 
 Shaun of the Dead
Bir komedi korku filmi olan Shaun of the Dead ise filmlerde pek kan revan görmeyi sevmeyenler için bile keyifle izlenebilecek bir film olacaktır. 2004 İngiliz yapımı olan film şu anda imdb'nin en iyi 250 listesinde 249. sırada.

 
Bir kampüs oyunu: İnsanlar Zombilere Karşı

Zombiler sinema dahil birçok alanda karşımıza çıkıyor. Onlar aynı zamanda popüler bir oyun figürü. Resident Evil, Call of Duty, Castlevania bu oyunlar arasında sayılabilir. Bunlardan en ilginci ise bilgisayar temelli değil, dışarıda insanlarla oynanan paintball gibi bir oyun: Humans vs. Zombies, yani İnsanlar Zombilere Karşı. Üniversite kampüslerinde oynanan oyun henüz Türkiye'de bir üniversitede oynanmadı, ancak yine de ABD'deki versiyonundan birkaç kural sayalım:
1.  Gerekli tüm ekipman şundan ibaret: Bir bandana, çorap(veya nerf silahı) ve numaranızın yazdığı bir kimlik kartı
2.  Bandana, takımları ayrıştırmada kullanılıyor. Zombiler bunu başlarına takarken, insanlar kollarına takıyor.
3.  İnsanlar zombileri çorap veya nerf silahı ile vurarak 15 dakikalığına etkisiz hale getirebilir.
4.  Zombi tarafından yakalanan bir insan, kimlik numarasını zombiye vermek ve 1 saat sonra zombi takımına geçmek zorundadır.
5.  Bir zombi 48 saat içinde bir insanı yakalamak zorundadır yoksa diskalifiye edilir.
6.  Oyuna katılmak istemeyenler için de yurt odaları, kütüphane gibi yerler güvenli bölge sayılıyor.

Dipnot:
Zombiler hakkında biraz daha bilgi için http://www.greencine.com/static/primers/zombies1.jsp adresine göz atabilirsiniz.

190 - Sirke: Alternatif Bulaşık Parlatıcısı

Cuma, Ağustos 20, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , 1 yorum

Bulaşık makinesi kullanıyorsanız, parlatıcı yerine sirke kullanmayı tercih edebilirsiniz, çünkü parlatıcı gözüne koyacağınız biraz sirke de aynı etkiyi yaratıyor.

Ayrıca kimyasal bir ürün olmadığından daha sağlıklı olduğu yönünde görüşler de var. Maddi açıdan da daha uygun olduğu aşikar. Bulaşıklar yıkandıktan sonra makinenin kapağını bir süreliğine açık bırakırsanız, sirke kokusu da uçup gidecektir.

18 Ağustos, 2010

189 - Philadelphia: Kardeş Sevgisi

Çarşamba, Ağustos 18, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok

Muhtemelen tv'de rastgelmişsinizdir Tom Hanks ve Denzel Washington'ın başrollerini paylaştığı Philadelphia adlı filme. 1993'te çekilmiş olan film eşcinsel haklarını konu edinen dönemin nadir filmlerinden biri. Filmde, aids hastası olan eşcinsel bir avukat, çalıştığı şirketten kovulur ve şirkete eşcinsel korkusu olan bir avukat yardımıyla dava açar.
ABD'de bir eyalet olan Philadelphia'nın adı ise Yunanca'da "kardeş sevgisi" anlamına geliyormuş. Kelimeyi oluşturan philos, "sevgi" ve adelphos da "erkek kardeş" anlamına geliyor. 

Kelime anlamı açısından bakılınca, film için bu eyaletin seçilmesi anlamlı görünebilir. Eşcinsel korkusu olan bir avukatın, bu korkusunu bir yana bırakıp zor durumda olanın yanında yer alabilmesi ve izleyicinin de buna davet edilmesi aslında kardeş, yani insan sevgisini yüceltmek bir nevi.

14 Ağustos, 2010

188 - Geleceğin Şehirlerine 1925'ten Bir Bakış

Cumartesi, Ağustos 14, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok

1872'den beri her ay yayımlanan Popular Science, yani Popüler Bilim adında bir Amerikan dergisi varmış. Bilimsel bir geçmişi olmayan, sıradan okuyucuyu bilim ve teknoloji konularında bilgilendiren bu dergi birçok ödül almış.

Ben de Ağustos 1925 sayısına rastgeldim ve o seneden geleceğin şehirlerine nasıl bakıldığını görmüş oldum. Aslında durumumuz hep aynı sayılır, 25-30 sene sonrasının şimdiden çok farklı veya çok daha teknolojik olacağını düşünürüz çoğunlukla. 80 veya 90'lı yıllarda çekilen bilimkurgu filmlerinin çoğunda 2000'li yılların başlarında büyük teknolojik değişimler öngörülür. Benzer şekilde '25 yılında da 1950'de trafik ve şehir düzenlemesinin aşağıdaki resimde olabileceği öngörülmüş. 

Bu fikre göre, caddeler 4 kattan oluşacak. En üst kat, yayalara aitken, bir alt kat yavaş araçlar, daha alttaki kat hızlı araçlar, en alt kat ise elektrik trenler için ayrılmış. Ofisler, okullar, oyun alanları ise üstüste, binaların içinde yer alıyor. 

12 Ağustos, 2010

187 - Harbin Buz Festivali

Perşembe, Ağustos 12, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok

Çin'le ilgili bir belgeselde rastladım Harbin şehrinin her yanının ışıl ışıl parladığı festivale. 1963'ten beri devam eden festival, Çin'in kuzeydoğusundaki Harbin kentinde yapılıyor ve kar ve buzdan yapılan heykeller göz kamaştırıyor. 

Kent, Sibirya ikliminin etkisinde olduğundan heykellerin korunması da büyük bir problem gibi gözükmüyor. Kışın ortalama sıcaklık -16.8 dereceymiş. Festival 5 Ocak'ta başlıyor ve 1 ay sürüyormuş. Festivalin tam adı da Harbin Uluslararası Buz ve Kardan Heykeller Festivali'ymiş. Aşağıda birkaç heykelin fotoğrafını görebilirsiniz.

09 Ağustos, 2010

186 - Neuschwanstein Şatosu ve Walt Disney

Pazartesi, Ağustos 09, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , , , yorum yok
Bir organizasyon sebebiyle Almanya'nın Münih kentini görme şansı bulmuştum. Bavyera bölgesinde güzelliği ile ünlü Neuschwanstein Şatosu'nu görmek de hayallerim arasındaydı, ancak oraya gidip dönecek yeterli vakte maalesef sahip değildim. Bir masaldan fırlamış gibi duran bu şato 19. yüzyılda ünlü olmuş şato romantizmi denilen bir tarzda inşa edilmiş ve manzarasıyla birlikte mükemmel bir görüntü oluşturuyor.
Şatoyla ilgili bir söylenti Walt Disney'i ilgilendiriyor: Söylentiye göre Disney, Disneyland'deki Uyuyan Güzel Şatosu'nu oluştururken bu şatoyu baz almış. Disney filmlerinin başlangıcından da hatırlayabileceğiniz şatoyu aşağıda görebilirsiniz. 
Bu iddia, Disney tarafından doğrulanmamış. Ancak, Neuschwanstein'ı gezerken Disney'in bu şatodan ilham aldığı anlatılıyormuş. Kral II. Ludwig tarafından inzivaya çekilmek amacıyla inşa ettirilen şatoyu her yıl 1.3 milyon kişi ziyaret ediyormuş.

08 Ağustos, 2010

185 - Arnold Strong yani Schwarzenegger

Pazar, Ağustos 08, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok

Ünlü oyuncu Arnold Schwarzenegger artık California valisi, ancak kendisini yakında tekrar vizyonda görebileceğiz. The Expendables adlı filmde Sylvester Stallone, Bruce Willis, Jet Li gibi aksiyonun büyük isimleri yer alıyor. Benim öğrendiğim bilgi kırıntısı ise valimizi ilgilendiriyor. Acaba İngilizce'de Schwarzenegger nasıl telaffuz ediliyor diye aklıma gelmişti. Bu soyadın İngilizce'de zor söylendiği için ilk filmde yapımcılar tarafından Strong(güçlü) olarak değiştirildiğini öğrendim.

Yani Arnold Strong ismiyle yer almış oyuncu Hercules in New York isimli ilk filminde. Şimdilerde Governator diye de anılan Schwarzenegger bu durumdan rahatsız olarak kısa sürede gerçek soyadına geri dönmüş.

01 Ağustos, 2010

183 - Hollywood Film Kostümleri ve Dekorları

Pazar, Ağustos 01, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Hollywood filmlerinin kostümlerini ve sahnelerde kullanılan çeşitli eşyaları merak edip incelemek isterseniz, bu konuda yazılan hoş bir blog var: Hollywood Movie Costumes & Props. Hollywood'da yaşayan Jason adındaki bir kişinin hazırladığı blogta şu anda 149 yazı var, yani birçok filmin kostümlerini ve eşyalarını burada görebilirsiniz. Aşağıda Geleceğe Dönüş'ün ünlü DeLorean model arabası, Kara Şövalye'de Joker karakterinin giydiği kostümü ve Elizabeth: Altın Çağ'da kraliçe tarafından giyilen kostümü görebilirsiniz. Bu araştırmaya başlama sebebim olan Başlangıç (Inception) filminde Mal karakterinin giydiği kostümü de son sırada görebilirsiniz. 
Geleceğe Dönüş'teki araba
Joker'in kıyafeti (Batman)
Elizabeth filminden
Inception filminden Marion Cotillard'ın elbisesi

182 - Çamurdan Çörek: Haitililer'in Yiyeceği

Pazar, Ağustos 01, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok
Biraz tuz, margarin ve çamuru ekleyip güneşte pişirirseniz ne olur? Haitililer için bir öğün yemek. 

Haiti'de yiyecek maddesi mi yok? Hayır, var. Ancak çoğu insanın alacak parası yok. Deprem ve ekonomik kriz yüzünden Karayip adasının insanları zor durumda. Birleşmiş Milletler'den alınan bilgilere göre Haitililerin yarısı yetersiz besleniyor. Okullara gelen öğrenci sayısında düşme yaşanıyor ve gelen öğrenciler açlık yüzünden derslere konsantre olamıyor. Ülkenin tarımı kötü durumda, neredeyse her şey ithal ediliyor. (Burada kendi ülkemizi de bir anımsamak lazım bence.)

Reuters fotoğrafçısı Munoz 3 yıl önce bu çöreklerden bir tane denediğini ve üç gün boyunca bağırsaklarının bozulduğunu söylemiş. Kısaca, gelecek sefer yediklerinizi beğenmeyip şikayet ettiğinizde bir daha düşünün...

Kaynakça
İngilizce olarak Erdem Eren'in ulaştırdığı iki kaynak var: 
(1) http://www.guardian.co.uk/world/2008/jul/29/food.internationalaidanddevelopment
(2) http://blogs.reuters.com/photo/2010/02/17/photoblog-from-mud-cakes-to-earthquakes-haiti-faces-rising-malnutrition/