23 Ocak, 2010

97 - beautifulpeople.com

Cumartesi, Ocak 23, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Evet böyle bir site var, yani guzelinsanlar.com!
"Her türlü sitede dolaşıp partner aradınız ama baktıklarınız bir şeye benzemiyor muydu, bir de buraya üye olun buradaki herkes güzel" yaklaşımını benimsemiş bu siteye üye olmanız için tabii ki "güzel bir insan" olmanız gerekiyor.


Peki sitenin sahipleri her üyelik isteğinde oturup "bu güzelmiş üye olsun, yok bence çirkin" muhabbeti mi yapıyor dersiniz, tabii ki hayır. Duruma basit bir çözüm getirerek bir kişinin üye olup olmayacağı üyelik isteğinden sonraki 48 saat içinde karşı cinsten olan diğer üyelerden aldığı oylara bakarak karar veriliyor. Herkesin heteroseksüel olduğu varsayımı da gözümüzden kaçmıyor tabii.

Siteyle ilgili bu tip bilgileri edinmek için buraya , sitenin giriş sayfasına göz atmak için de buraya tıklayabilirsin. Son olarak site tabii ki ücretli.

20 Ocak, 2010

96 - Ukalalığın Bilimsel Temeli

Çarşamba, Ocak 20, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Dunning-Kruger etkisini kısaca özetlersek, pek bir şey bilmediğimiz veya pek de yetenekli olmadığımız bir konuda bu eksikliğimizin farkına varmayıp atıp tutmamız anlamına geliyor. Yapılan araştırmalar ile görülmüş ki: 
1. Yetersiz bireyler yeteneklerini abartma eğilimi gösteriyorlar.
2. Yetersiz bireyler başka birindeki hakiki yeteneği keşfedemiyorlar.
3. Bu kişiler, bir konudaki yeteneksizliklerinin sınırlarını farkedemiyorlar.
4. Eğer yetenek seviyelerinin artması sağlanırsa, daha önceki yeteneksizliklerinin farkına varıyorlar.

Bu sendrom, bana ilk olarak insanların bir çokbilmişlik edası takındığı Yemekteyiz programını hatırlattı, ama hayatın her yerine uygulamak mümkün tabii. Hatta Türk'ün favori lafı "bana bişey olmaz" ile de bir bağlantı görürüz sanki.

17 Ocak, 2010

94 - Avrupa Kültür Başkentleri 2010

Pazar, Ocak 17, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , , yorum yok
Her sene sadece bir tane Avrupa kültür başkenti seçilmiyormuş, yani bu sene İstanbul, başkentliğini Macaristan'ın Pécs şehri ve Almanya'nın Ruhr bölgesi ile paylaşıyor.

Ruhr bölgesini Kuzey Ren-Vestfalya bölgesinde kömürün çıktığı ve sanayinin yoğun olduğu bir yer olarak biliyordum, o yüzden bu seçim ile biraz şaşırdım. Biraz araştırdım ancak pek de göze hoş gelen bir fotoğraf bulamadım, soldaki resim şehirdeki müzikal tiyatroya ait.


Pécs ise zamanında Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş, hamamlar ve camiler ile bir Osmanlı şehrine benzetilmiş. Anladığım kadarıyla Pécs de İstanbul gibi çok kültürlü bir şehir. Yandaki resim, şehir hakkında derlenmiş birkaç fotoğraftan oluşuyor.

14 Ocak, 2010

Film: Soul Kitchen

Perşembe, Ocak 14, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok

Soul Kitchen deyimini Fatih Akın'ın filminden önce bir The Doors parçası olarak tanımıştım. Şarkıyı ilk duyduktan sonra sözlerini aramaya girişince ne anlama geldiğini de pek çözememiştim.

Şimdi ise Fatih Akın'ın son filmi olarak vizyona girdi Soul Kitchen. Bugün izleme fırsatı buldum ve de beğendim.
Duvara Karşı gibi çarpıcı bir film bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir ama gayet eğlenceli, sıcak ve değişik kültürlerin biraradalığının temsil edildiği bir filmdi.


Konu yine
Almanya'da geçiyor. Bu sefer Türkler yerine Yunanlar başrolde, zaten çok da farketmediği aşikar. Birol Ünel'in rolü pek fazla sayılmaz, ancak etkili. Uğur Yücel'in de kısacık ama eğlenceli bir sahnesi var. Bunun dışında başrollerde senaryoda da emeği geçmiş Adam Bousdoukos ve Alman sinemasında sık sık karşılaştığımız Moritz Bleibtreu var.

Akın'ı bekleneni veremedi diye eleştirmek fikrimce biraz yersiz, kendisi bu film ile başka bir tarzı denemiş ve ortaya eğlenceli, güldüren ve samimi bir film çıkmış. Küçük bir not daha: Filmin sonunda oyuncuların ve ekibin tanıtımı ve grafikler çok hoşuma gitti. Aşağıdaki resimde bunun bir örneğini görebilirsiniz. Ayrıca filmde kullanılan müzikler de yine çok kültürlü ve güzeldi.



"Let me sleep all night in your soul kitchen"

12 Ocak, 2010

92 - Rüyalar Gerçekten Bilinçaltının Aynası mıdır?

Salı, Ocak 12, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , , , , 1 yorum
Harvard Üniversitesi'nde psikiyatrist olan Allan Hobson, Sigmund Freud'un rüyalarla ilgili olan yaygın teorisine karşı 1977'de bir teori geliştirmiş ve böylece Freud'un rüyaların bilinçaltımızın yansıması olduğu fikrine karşı çıkmış. Peki Hobson ne diyor?

Buna değinmeden önce kısaca uykunun çeşitli evreleri olduğunu ve bunlardan biri olan 
REM (Rapid Eye Movement) evresinde rüyaları gördüğümüzü hatırlayabiliriz. REM evresinde vücudumuzda çeşitli değişiklikler meydana geliyor: Gözlerimiz hızlıca hareket ediyor, gördüğümüz rüyaları harekete geçirmememiz için vücut felçli durumuna girerek kas hareketi en aza indirgeniyor.




Hobson'a geri dönersek... Teorisindeki ana nokta şöyle özetlenebilir: Beyin sapında bazı bölgelerin aktif olması sonucu rastgele sinyaller üretilir. Beyin bu sinyallere anlam vermeye çalışır ve rüyalar da bu anlam verme sürecinin sonucudur.

Bu teori, tahmin edileceği üzere yıllardan beri
psikoanalizin temel taşlarından biri olan rüyaların, kişilerin bastırılmış isteklerini ve bilinçaltına ittiklerini sembolize etmesi anlayışına karşı çıkıyor. Psikoanalistler ise bu teoriyi reddediyor ve REM evresine fizyolojik bir açıklama getirmenin rüyalara psikolojik bir açıklama getirmiş olmakla aynı olmayacağını söylüyorlar.

Bunun dışında bu teori rastgele sinyallere dayandığı için,
üstüste birkaç gece görülen aynı rüyaları açıklamakta zorlanabilir. Belki de her meseleye birkaç farklı açıdan yaklaşmak ve ışığın bazen parçacık bazen dalga olabilmesi gibi, rüyalara da hem bilinçaltı açısından hem de fizyolojik açıdan bakmak gerekiyordur. (Bu tamamen naçiz fikrim)

Sonuç olarak, rüyaların işlevi üzerinde -eğer bir işlevleri varsa- bir fikir birliği bulunmuyor.

(Teoriyle ilgili çok kısa bilgi: 
http://en.wikipedia.org/wiki/Activation-synthesis_hypothesis )

09 Ocak, 2010