30 Nisan, 2012

407 - Programcı mı Seri Katil mi?

Pazartesi, Nisan 30, 2012 Gönderen Berna Arslan , 2 yorum
Acıklı bir durum ama bilgisayar programı dili geliştiren kişilerin fotoğraflarına baktığınızda onları seri katiller ile karıştırmak mümkün. Herhalde insan ilişkilerinin minimum düzeyde olması böyle bir etki meydana getiriyor, bilemiyorum.

Buraya tıklayın ve seri katilleri programcılardan ayırıp ayıramadığınızı görün. Benim puanım 10 üzerinden 5, durum fena =)



29 Nisan, 2012

406 - Erkekler de aşerir

Pazar, Nisan 29, 2012 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Kilo alımı, hormon seviyesinde değişimler, mide bulantısı ve uyku düzeninde bozukluklar... Bunlar sadece hamileleri değil, aynı zamanda Couvade sendromundan muzdarip olan baba adaylarını da etkileyen değişimler. Daha da ileri giden durumlarda baba adayları, doğum sancısı, doğum sonrası depresyon ve burun kanamaları yaşayabiliyor.

Couvade sendromu adını Fransızca'da "kuluçkaya yatmak" anlamına gelen "couver" kelimesinden alıyor. Erkekleri etkileyen bu sendromun üzerinde durmadan önce, kadınların da yalancı hamilelikten etkilendiğini söylemek gerekiyor. Yalancı hamilelik, hamilelik ile birlikte ortaya çıkan belirtileri gebe olmayan kadınların yaşaması anlamına geliyor. Bu belirtiler öyle ileri gidebiliyor ki, kadının karnı şişebiliyor, adet döngüsü duruyor, göğüsleri irileşiyor. 22.000 doğumdan 1 ila 6 tanesinin yalancı hamilelik olduğu gözlenmiş. Antik zamanlardan beri bilinen bir olay olan yalancı hamilelik, İngiltere kraliçesi Mary Tudor gibi ünlü kişilikleri de etkilemiş.

Yalancı hamilelik sadece insanları değil köpekleri de etkiliyor. Bu durumda köpekler, kendilerine verilmiş olan oyuncak hayvanları yavruları gibi korumaya ve onlarla ilgilenmeye başlıyor. Tedavi yöntemi ise testesteron hormonu vermek.

Erkeklere dönmek gerekirse, neden hamilelik belirtileri gösterdikleri tam olarak bilinmiyor. Geçmişte önerilen nedenler arasında anksiyete ve doğuma özenme gibi sebepler bulunuyor. Bazı çalışmalar gösteriyor ki, hamile bir kadınla birlikte yaşayan erkeklerde bazı hormonal değişimler ortaya çıkıyor.

Bazı ilkel kabilelerde kadın doğum yaparken, erkeğin de doğum yapar gibi bir yatağa yatıp acı çekmesinin kötü ruhları anneden uzaklaştıracağı düşünülüyormuş. Doğumun evden hastaneye taşınmasının, tıbbın doğumla daha ilişkili hale gelmesinin ve erkeklerin doğum sırasında kapıda beklemelerinin erkekleri doğum sürecinden uzaklaştırdığı düşünülüyor. Couvade sendromunun bu sebeplerle ortaya çıkabileceği düşünülüyor.


Kaynak: http://www.bebek.com/babalarin_hamileligi/sempatik_hamile_erkekler, http://www.nytimes.com/2006/12/05/health/05pseud.html

25 Nisan, 2012

405 - Aşıkları Bağlayan Yastık

Çarşamba, Nisan 25, 2012 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Bu ürün, birbirinden uzak mesafede bulunan veya aynı şehirde olup birbirini devamlı özleyen aşıklar için birebir. Birbirinden ayrı düşmüş sevgililerden biri başını yastığa koyduğunda karşı tarafın yastığı ışıldamaya başlıyor. Ayrıca, iki sevgili aynı anda uzandıklarında birbirlerinin kalp atışlarını yastık vasıtasıyla duyabiliyorlar.

Bu teknoloji, yastıkla beraber verilen bir yüzük ile hayat buluyor. Yüzük, kişinin kalp atışlarını ölçüyor ve kablosuz bağlantı ile karşı tarafa yolluyor. Yastığın içinde devre içeren yassı bir panel, küçük hoparlörler ve ışıklar bulunuyor. Projenin adı Pillow Talk. Ürün, şu anda kısıtlı bütçe sebebiyle üretilemiyor, destek vermek isteyenleri tasarımcı Joanna Montgomery şu sayfaya bekliyor.

Ürünün videosuna an itibariyle ulaşım sağlanmıyor, bu yüzden fotoğraflarla yetinelim:




İlgisiz dipnot: Pillow Talk (1959) isimli romantik komedi filmi de tavsiye olunur. 

24 Nisan, 2012

404 - Tükenmişlik sendromu

Salı, Nisan 24, 2012 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Tükenmişlik kavramı ilk kez 1970'lerde tanımlandı. Ruhsal ve fiziksel açıdan enerjinin tükenişi anlamına gelen bu kavram, bireyin iş hayatında ve duygusal hayatında birçok soruna yol açabiliyor. Verimli ve üretken çalışma isteğini kaybeden kişi, kendisini çalıştığı işyerinin bir parçası olarak görmemeye başlıyor. Kendisini yorgun ve bitkin hissediyor ve sosyal ilişkilerden kaçınıyor. Kişinin sorunları hem işine hem de ailesi ve arkadaşları ile olan hayatına yansıyor.

Maslach Tükenmişlik Envanteri, tükenmişlik kavramını üç ayrı boyutta ele almakta: duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve kişisel başarı.
Tükenmişlik sendromunun ortaya çıkışının 12 adımı olduğu önesürülmüş, bunlar sırayla şöyle:

1. Kendini ıspatlama dürtüsü
    Yoğun hırsın en başlarında görülen istek. Çalışma ortamında kendini kanıtlamak isteyen bireyin kararlılık gösterdiği dönem.

2. Daha fazla çalışmaya başlama
    Kendisine pek de uygun olmayan çalışma ortamına uyum sağlamak ve burada kendini göstermek isteyen birey, kaldırabileceğinden fazla iş yüklenmeye ve her işi kendisi yapmaya çalışmaya başlar.


3. İhtiyaçlarını görmezden gelme
    Tüm enerjisini işe veren kişi, hayatının başka alanlarına ayıracak enerji bulamaz. Aile ve arkadaşlar ile geçirilen zamanlar ile yemek ve uyku için ayırılan zamanlar gereksiz görünmeye başlar.


4. Çatışmanın yer değiştirmesi
    Kişi yaptığı şeyin sağlıksız olduğunu farketmeye başlar, ancak sorunun kaynağını tespit edemez. İlk fiziksel belirtilerin ortaya çıktığı dönem.


5. Değerleri gözden geçirme
    Bu aşamada, kişiler kendilerini diğerlerinden izole eder ve çatışmadan kaçınır. Değer sistemlerini değiştiren kişiler için en değerli şey işleridir ve duygusuzlaşmaya başlarlar.


6. Ortaya çıkan sorunları görmezden gelme
    Gitgide anlayışsızlaşan kişi sosyal ilişkilerden kaçınır. Sorunlarını zaman baskısına ve iş yoğunluğuna bağlaması mümkündür.


7. Çekilme
    Sosyal ilişki seviyesi minimuma iner. Alkol veya uyuşturucu kullanımı olabilir. Kişiler umutsuz ve yönünü kaybetmiş gibi hissedebilirler.


8. Farkedilir davranış değişimleri
    İş arkadaşları, aile ve arkadaşlar, kişideki davranış değişimlerini farkedebilir hale gelirler.


9. Duyarsızlaşma
    Kişi kendisini ve diğerlerini değerli görmekten vazgeçebilir. Hayat, şimdiki zamana indirgenir ve mekanikleşmeye başlar.


10. İçsel boşluk
     İçlerinde boşluk hissetmeye başlayan kişiler, bunu doldurmak için aşırı alkol, seks, uyuşturucu veya yemeğe yönelebilir.


11. Depresyon
     Depresyon görülebilir; kişi kendini yorgun, umutsuz, duyarsız hissedebilir, gelecek umutlarını ve hayatın anlamını kaybedebilir. 


12. Tükenmişlik sendromu
     Hem duygusal hem de fiziksel olarak çöken kişinin tıbbi yardım alması gerekmektedir.

Özellikle sağlık çalışanlarında ortaya çıkan sendrom, diğer iş alanlarında çalışanları da elbette etkiliyor. Konuyla ilgili çalışmalara bakmak isterseniz Türkiye'de ilköğretim öğretmenleri ile yapılan bir çalışma sonuçlarına buradan, akademik personel ile ilgili bir çalışmaya buradan ulaşabilirsiniz. Bu konuda yapılmış birçok çalışma bulunuyor, google akademik'te bir arama yaparak çoğuna ulaşım sağlayabilirsiniz.

Kaynak:  http://www.iibf.deu.edu.tr/dergi/1160492999_1.pdf, http://en.wikipedia.org/wiki/Burnout_(psychology), http://psikoloji-psikiyatri.com/tukenmislik_sendromu.html

Şunlara da bakabilirsiniz:  http://nymag.com/news/features/24757/, http://www.itfdergisi.com/text.php3?id=407

21 Nisan, 2012

403 - Halk Kütüphaneleri

Amerikan filmlerinde bolca görmüşsünüzdür, bir konuyu araştırmak isteyen kişi kütüphaneye gider, kendini kitapların içinde kaybeder, fotokopi çeker vs. Hatta çoğu zaman internetten araştırma yapmaz da kütüphaneye gider (sonuçta daha çekici oluyor kütüphane sahneleri). 

Peki sizin de canınız kütüphaneye gitmek isterse ne yapacaksınız? Sonuçta kitaplar o kadar pahalı ki neden Türkler kitap okumuyor diye sormak bile anlamsız. Şehrinizde dolaşırken gözünüze hiç kütüphane çarptı mı? İstanbul'da benim gözüme çarpmadı, bir tek Bursa'da halk tarafından yoğun olarak kullanılan güzel bir kütüphane görmüştüm. 

Bu sebeple biraz araştırdım. Üniversite kütüphanesi hariç hiçbir kütüphaneye gitmedim, bu yüzden sizin bildikleriniz, gittikleriniz varsa yorum olarak eklerseniz sevinirim


Eğer İstanbul'da yaşıyorsanız, öncelikle yardımınıza İstanbul Kütüphaneleri adlı web sitesi koşuyor. Bu sitede halk, üniversite, çocuk kütüphaneleri gibi bir seçim yaptıktan sonra istediğimiz ilçede veya genel olarak İstanbul'da varlığını sorguluyoruz. Hakkında daha fazla bilgi almak istediğiniz kütüphanenin adının üzerine tıklıyor ve ne tip kitaplar içerdiğini (örneğin ilköğretim, çocuk, genel) inceleyebiliyoruz. İletişim bilgileri de verilen kütüphaneleri arayarak veya web sitelerini ziyaret ederek daha fazla bilgi almak mümkün.

Diğer illerdeki kütüphaneleri görmek isterseniz Kütüphaneleri Seviyorum adlı site hizmet sunuyor. Muhtemelen eksik bir liste, ama şu adreste illere göre kütüphaneleri görebilirsiniz.

20 Nisan, 2012

402 - İntibah

Cuma, Nisan 20, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok
Tanzimat dönemi edebiyatını okumaya devam ediyorum. Araba Sevdası ile başlamıştım, ilgili yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Sis Yayıncılık tarafından yayımlanmış olan İntibah ile de devam ettim. İntibah, yine Türkçe ve edebiyat derslerinde bolca duyduğumuz bir kitaptı. Ezberci eğitimimizin bu kitabı "ilk edebi roman" diye yaftalamasından belki hatırlarsınız henüz okumadıysanız.

Kitabın yazarı Namık Kemal, bu romanı Osmanlıca'nın roman yazmaya uygun olduğunu göstermek için yazmış. O vakte kadar neden uygun olmadığına dair bir kanı varmış (ya da var mıymış) açıkçası bilemiyorum. Romanın ana karakteri Ali Bey, terbiyeli ve düzgün bir şekilde yetiştirilmiş bir genç adam. Annesi ile birlikte yaşayan Ali Bey, Çamlıca gezmelerinden birinde Mehpeyker adlı kadını görüp ona tutulur. Mehpeyker, önceleri Ali Bey üzerinde düzgün bir kadın imajı uyandırsa da aslında birçok erkekle beraber olan hafifmeşrep bir kadındır. Bu aşk, Ali Bey'i çok farklı bir hayata sürükleyecektir.

Romanın asıl ismi Son Pişmanlık imiş, ancak yayımlanırken ismi, yazarın onayı alınmaksızın "İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey", yani "Uyanış: Ali Bey'in Macerası" olarak değiştirilmiştir. Bazı kısımları da sansüre uğramaktan kurtulamamıştır.

Açıkçası ben bu romanı pek beğenmedim. Bunun sebebi de karakterler hakkında okuyucuya düşünecek az yer bırakması ve karakterlerin çok tipik olması. Mehpeyker'i devamlı olarak "kötü", "melun" gibi sıfatlarla tanımlıyor, Mehpeyker'in tam tersi diyebileceğimiz Dilaşub adlı karakterin ise ne kadar masum ve temiz olduğunun altını çiziyor. Karakterler biraz tek boyutlu ve satır aralarında ahlak dersi veriyor gibi bir havası var romanın. 

İlginç bulduğum şeylerden biri ise hem "Araba Sevdası"nın hem de "İntibah"ın başlangıçta hemen hemen aynı konuları işlemesi oldu. Yani Çamlıca'da gezinti yerine giden bir adamın masum ve temiz sandığı bir kadına aniden ve güçlü bir şekilde tutulması ve bunun geri kalan hayatı üzerindeki etkisi. Ancak, Araba Sevdası çok daha iyiydi kanımca. 

"İntibah", Shakespearevari
kanlı bir bitişle sonlanıyor. Okurken ise yazarın birkaç cümlesinin altını çizmeden edemedim, belki sizin de hoşunuza gider:
"...dünyada hem en büyük olgunlukların, hem de en büyük eksikliklerin sebebi olan bu inat huyundan...." 
"Fakat memleketimizin durumu malum: dostlar arasında duygularını samimi olarak göstermemek dostluk adabından sayılan, eğlence gibi hiç hükümsüz şeylerde bile beğenmediği hali riya ile beğenir gibi görünmek insanlık görevi kabul edilir."


İlk romanımızı merak ediyorsanız, "İntibah"ı okuyun derim.

17 Nisan, 2012

400 - Google Art Project

Salı, Nisan 17, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , yorum yok
Google oldukça faydalı bir projeye imza atmış: Google Art Project. Bu site sayesinde bir müze seçiyor ve içindeki eserleri detaylı olarak inceleyebiliyorsunuz. Şu anda toplam 155 koleksiyon bulunuyor. Dünyaca ünlü eserlere sahiplik yapan müzelerin bir kısmına bu siteden erişim sağlayabilirsiniz, örneğin ABD'deki MoMA (The Museum of Modern Art), Floransa'daki Uffizi Galerisi, Paris'teki Musee d'Orsay gibi.

Bunlar dışında Berlin'de bulunan Pergamonmuseum'a (Bergama Müzesi) göz atarak Türkiye'den götürülen Bergama eserlerini görebilirsiniz. Türkiye'den de Pera ve Sakıp Sabancı müzeleri de sitede yer alıyor.

12 Nisan, 2012

399 - Kahvaltı yapıyorum, öyleyse varım

Bunu diyen "365 days of breakfast" (Kahvaltının 365 günü) adlı blogun sahibesi bir İsveçli. Blogun yazarı aynı zamanda fotoğrafçı, düğün fotoğrafları da çekiyor. 

Fotoğraf ağırlıklı bu blogta oldukça lezzetli görünen kahvaltılara rastlayacaksınız. Tabii bazıları sabah zevkinize hiç uymayabilir. Merak ettiyseniz buraya tıklayın, aşağıda fotoğraflardan bazılarına göz atabilirsiniz.




11 Nisan, 2012

398 - Rum usulü tarator

Çarşamba, Nisan 11, 2012 Gönderen Berna Arslan , , 1 yorum
Anneannemin adı Eleni'ydi, kendisi İstanbul'da yaşayan Rumlardandı. (o zamanlar affedersiniz Rum diyenler yoktu ve İstanbul'da farklı kültürlerden/dinlerden halklar birarada daha rahat yaşıyordu) Eleni, bir Türk ile evlendi, oldukça dindar olduğundan Hristiyanlığını korudu ve üç çocuk yetiştirdi. Rumca ailemizde maalesef pek öğrenilmedi, annem sadece duyduğu zaman anlayabilirken, teyzem biraz konuşmayı da becerir. Ama neyse ki lezzetli yemek tariflerinden bazıları günümüze ulaştı.

Bunlardan biri de bugün özellikle midye ve kalamar tavanın yanında sunulan tarator tarifidir. Tarator, birçok lokantada gördüğümüz kadarıyla beyaz, pek yoğun olmayan, bol sarmısaklı bir sostur. Teyzemin yaptığı tarator ise bundan daha farklıdır. 

Gerekli malzemeler ise şöyle:
  • 1 bardak ceviz
  • Yarım ekmek içi (bayat)
  • 3 diş dövülmüş sarmısak
  • Biraz zeytinyağı
  • Tuz
  • Üzeri için pul biber veya tereyağında eritilmiş pul biber
Yapmanız gereken sadece bu malzemeleri karıştırmak, ekmeği biraz su ile ıslatabilirsiniz. Denemeniz dileğiyle, afiyet olsun!

10 Nisan, 2012

Konuk yazarlar aranıyor!

Salı, Nisan 10, 2012 Gönderen Berna Arslan 1 yorum
Blogumda yeni bir dönem başlatıp konuk yazarlara da yer vermek istiyorum.

Konuk yazar olmak istiyorsanız, lütfen bana e-posta ile ulaşın. 

İstediğiniz bir konuda yazabilirsiniz (ürün tanıtımı hariç).
Not: Daha önce başka bir yerde yayınlanmamış olmalı.

İlgilenenlerden e-posta bekliyorum!

05 Nisan, 2012

397 - Şehir efsanesi: İnsansı deniz yaratıkları

Perşembe, Nisan 05, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , yorum yok

Antartika'nın buz gibi soğuk sularında insansı dev yaratıkların yüzdüğü efsanesi Japonya'da ilgi çeken bir efsane. Boyları 20 ila 30 metre arasında olduğu rivayet edilen beyaz yaratıklara Japonca'da "insanlar" anlamına gelen "ningen" adı verilmiş.

Hükümete bağlı balina araştırma gemilerindeki mürettebatın ningenleri birden fazla sefer gördüğü iddia ediliyor. Bu yaratıkların insana benzer kolları ve bacakları olduğu söyleniyor. Bacaklar yerine denizkızı gibi bir kuyruğa sahip oldukları da iddialar arasında.

Aşağıda bazı fotoğraflar (veya photoshoplar) var. Ningenlere ait olduğu iddia edilen iki adet videoyu da yazının sonunda izleyebilirsiniz.







04 Nisan, 2012

396 - Eva Green

Çarşamba, Nisan 04, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , 1 yorum
Son zamanlarda şansa Eva Green'in bolca filmini izledim. Green, bir James Bond filmi olan Casino Royale (2006) ile dünya çapında ün kazanmıştı. Annesi Fransız, babası İsveçli olan aktris, 1980 Paris doğumlu. Arnavut, Türk, İsveç ve İspanyol kanı taşıdığını söylüyor ve kendisini bir dünya vatandaşı gibi hissettiğini ekliyor.


2006'daki çıkışından önce Bernardo Bertolucci'nin "Düşler, Tutkular ve Suçlar" (The Dreamers, 2003) adlı filmiyle başta erkek seyirciler olmak üzere -film boyunca birçok çıplak sahnesi bulunuyor- izleyicilerin dikkatini çekti. 2005'te Orlando Bloom ve Liam Neeson ile "Cennetin Krallığı"nda (Kingdom of Heaven, 2005) rol aldı. Ewan McGregor ile "Yeryüzündeki Son Aşk" (Perfect Sense, 2011) filminin başrollerini paylaştı. Televizyonda da Camelot ile boy gösterdi.

Ben de son zamanlarda The Dreamers, Perfect Sense ve Cracks (2009) adlı filmlerini izleme şansı buldum. Cracks, yani Çatlaklar, pek ünlü olmamış ama oldukça ilgi çekici bir film. Sanırım Green, yüz şekli ve ifadesi yüzünden sorunlu karakterlere sıkça uygun görülüyor. Bu filmde kız öğrencilerin okuduğu yatılı bir okulda öğretmenlik yapan ve bir öğrencisine karşı 'aşırı ilgi' gösteren bir kadını canlandırıyordu. Fırsat bulursanız tavsiye ederim.

Aktris, flüt ve piyano için müzik de besteliyor. Belki bir gün Norveç'te yaşar, pasta yaparım diyen Green, aktrisliğin onu tamamen tatmin etmediğini söylüyor.

03 Nisan, 2012

395 - Kendini Erkeklerin Üstüne Atan Kadın (Mecazi Değil)

Salı, Nisan 03, 2012 Gönderen Berna Arslan , 2 yorum
Sanatçı Lilly McElroy "Kendimi Erkeklerin Üzerine Atıyorum" projesi için internet üzerinden erkekler ile tanışıp buluşuyor ve hiç beklenmedik bir şekilde kendisini gerçekten de onların üzerine atıyor.


Bu deneyi yaparken erkekler tarafından tutulmayıp yere yapışma ihtimali de bir kenarda duran McElroy'a göre bu fotoğraflar ilişkiler, toplumsal bağlar ve cinsiyet rolleri hakkında sorular soruyor. 






394 - Slashdot etkisi: Küçük site ulaşılamaz olursa

Salı, Nisan 03, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , yorum yok
Büyük kitlelere ulaşan popüler siteler, daha küçük çaplı sitelere bağlantı verdikleri zaman küçük siteye ulaşım yavaşlıyor veya site geçici olarak ulaşılamaz hale gelebiliyor. Buna Slashdot etkisi adı veriliyor.

Örneğin 9gag'de verilen bir bağlantıyı takip ettiğinizde bağlantısı verilen siteye ulaşmanız bir süre için mümkün olmayabilir. Bunun sebebi daha küçük çapta faaliyet gösteren sitelerin sunucularının geniş bir izleyici kitlesi gözönünde bulundurularak ayarlanmış olmaması.

Bu etkiye sebep olabilen popüler internet siteleri arasında Twitter, Digg, Reddit gösteriliyor.

Ziyaretçi sayısının aşırı artış yaşadığı 04:00-16:00 saatlerinden sonra bu sayı birdenbire düşüyor

02 Nisan, 2012

393 - Romalılar ve Bir Garip Sikkeleri

Pazartesi, Nisan 02, 2012 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Spintria, üzerlerinde cinsel semboller veya cinsel davranışları betimleyen figürler olan sikkeler. Bu paralar M.S. 1. yüzyılda kısa bir süre boyunca Roma İmparatorluğu'nda üretilmiş. Üzerlerindeki tasvirler nedeiyle, bu paraların genelevlerde kullanılmış olabileceği önesürülüyor. 

Bir kaynağa göre İmparator Tiberius döneminde imparatorun resminin bulunduğu bir parayı tuvalete veya geneleve götüren kişi ihanet suçlamasıyla ölüm cezası bile alabilirmiş. Bu yüzden Romalıların bu tip bir para sistemi geliştirmiş olabilecekleri düşünülüyor.


Ancak bu fikre karşı çıkanlar da var, nedenleri ise şöyle: Bu paralar hamam kazılarında bulunmuş, ama genelev kazılarında ortaya çıkmamışlar. Aynı cinsel tasvirler farklı değerdeki paralara basılmış. Son olarak, bu paralarda kullanılan resimler Pompei'deki duvar resimlerinde de bulunmuş, şimdi bize garip gelse de belki bunlar o dönemin sanat anlayışının bir parçasıydı. 

Neymiş bu paralar diyorsanız buyrun efendim, daha fazlası için tıklayın:



Dipnot: Paralarda eşcinsel tasvirler de yer alıyor, sanırım ilk fotoğraftaki para buna bir örnek.

Kaynak burada.

Yolculuk Dergisi Röportajım

Pazartesi, Nisan 02, 2012 Gönderen Berna Arslan , 2 yorum
Aylık yayımlanan Yolculuk dergisinin Blog Arkası bölümünde bu ay Bunu Bugün Öğrendim yer alıyor.

Deniz Yalım Kadıoğlu'na güzel soruları için teşekkür ediyorum. Söyleşiyi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.