28 Kasım, 2012

471 - Amish'lerin Gizli Yaşamı

Çarşamba, Kasım 28, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , 6 yorum
Bu ara beni Amish'lere karşı bir merak aldı. Eminim Amish'leri duymuşsunuzdur. Çoğumuz onları elektrik kullanmamaları, basit bir yaşam sürmeleri ve tek tip kıyafetleriyle tanırız. Peki Amish'ler bir günlerini nasıl geçirir, toplumun kuralları nelerdir, dinlerini nasıl yaşarlar, nasıl evlenirler?

Amish'ler günümüzde ABD'de ve Kanada'da yaşıyorlar. Kanada'daki Amish'lerin sayısı oldukça azken, ABD'de nüfuslarının 300.000'e yaklaştığı düşünülüyor. 18. yüzyılda İsviçre ve Alsace'tan göç ederek Pennsylvania'ya yerleşmişler. Amish'lerin din anlayışı, 16. yüzyıldaki radikal reformist Hristiyanlar olan Anabaptistlere dayanıyor. Anabaptist liderlerden biri olan Jakob Ammann, Amish'lerin isim babası.


Amish'ler doğumda değil 16 ila 25 yaşları arasında vaftiz oluyor. Evlenmek için vaftiz olmak şart. Evlilik yalnızca Amish topluluğundan bireyler arasında gerçekleşebiliyor. Amish'lerin hayatları sıkı kurallara bağlı. Bu kurallar, ilk bakışta giyim ve dış görünüş konusunda kendini gösteriyor. Erkekler, üç düğmeden fazlasına sahip olmayan pamuklu gömlekler ve askıyla tutturdukları pantolonlar giyip şapka takarken; kadınlar kendilerinin diktikleri, kolları dirseğe gelen, belli uzunlukta elbiseler giyiyor ve İncil'de kadınların başlarını örtmesi gerektiği yazdığı için bone takıyorlar. 


Her Pazar bir ailenin evinde toplanıp dini ibadetlerini yerine getiriyorlar. Böylece her Pazar kilisenin yeri, bir ailenin evi oluyor. Çocukluktan itibaren İncil'in öğrenilmesine büyük dikkat gösteriyorlar. Yemeklerden önce ve sonra dua ediyorlar. Pazar günleri öğleden sonraları çalışmamaya özen gösterip çocuklarıyla vakit geçiriyorlar. Yasak olmamasına rağmen doğum kontrol vasıtasıyla aile planlaması yapmıyorlar. Ortalama bir Amish ailesinin yedi çocuğu bulunuyor. Kadınlar, topluluğun diğer üyelerinin çocuklarıyla da vakit geçiriyor.


Merkezi bir kilise yönetim sistemi bulunmuyor. Bu yüzden her bölgedeki kilisenin koyduğu kurallar farklar gösterebiliyor. Bu kurallar bütününe Almanca'da düzen anlamına gelen Ordnung adı veriliyor. Ordnung'a göre her Amish'in Tanrı'ya, aileye ve topluluklarına adanmış basit bir yaşam sürmesi gerekiyor.


Amish kurallarına karşı çıkanlar toplumdan dışlanma riski ile karşı karşıya. Dışlanma oldukça acı verici bir ceza, çünkü Amish'ler birbirine sıkıca bağlı bir toplum. Dışlanan bireylerin diğer bireylerle ilişkisi kesiliyor. 


Yapılacak işler konusunda katı bir kadın-erkek ayrımı var. Erkekler tarım, inşaat, ahır işleriyle uğraşırken; kadınlar bahçeyle ve evle ilgileniyor (yemek yapma, dikiş dikme, konserveleme, temizlik vb.) ve çocuk bakımıyla uğraşıyorlar. Genelde her Amish ailesinin bir çiftliği ve bir ahırı var. Amish'lerin ana geçim kaynağı süt ve süt ürünlerinin satışı. Ataerkil Amish toplumunda kadınlar kocalarına itaatkar olacak şekilde yetişiyor. Çalışma, güneşin doğumu ile başlayıp batışı ile son buluyor. Ailedeki gençler, evdeki veya dışarıdaki işlere yardım ediyor ve günler oldukça yoğun ve yorucu geçiyor. Bir yerden bir yere gitmek istediklerinde at arabalarını kullanıyorlar. Bazı durumlarda Amish olmayan tanıdıklarının otomobillerine de biniyorlar. Ayrıca bazen alışverişlerini "dış dünyada" gerçekleştiriyorlar.


Amish'ler, Marilyn Monroe'yu ya da John F. Kennedy'i tanımıyor. Gençler, İslam gibi başka dinler olduğundan da haberdar değiller. Dış dünyaya oldukça kapalı bir toplum olarak yaşıyorlar. Buna rağmen bazı Amish topluluklarında benim çok faydalı bulduğum bir adet var: Rumspringa. Bu adete göre ergenliğe erişmiş Amish gençlerine bir süreliğine modern dünyaya katılma izni veriliyor. Bu süreden sonra ise bu gençler, Amish toplumunda mı yoksa modern toplumda mı yer alacaklarına karar veriyorlar. Böylece dışarıdaki toplumu merak ederek yaşamıyor ve kararlarını kendileri almış oluyorlar. Büyük bir kısmı ise Amish toplumunu tercih ediyor. Amish'leri tercih etmeyenlerin, aile ve arkadaşlarını hayatları boyunca bir daha görmemesi yüksek bir ihtimal.


Amish'ler arasında şiddet olayları görülmüyor, oldukça güvenli bir toplum. Bunun sebebi İsa'nın öğretisini bu şekilde yorumlamış olmaları. Yani bir yanağına vurulursa öbür yanağını da çeviren, düşmanına şiddet göstermeyen bir topluluk Amish'ler. Orduya katılmıyorlar. Şiddet karşıtı bir toplum oldukları ise en iyi şu örnekten anlaşılabilir: 2006'da bir Amish okuluna saldırı olmuş ve vurulan on kızdan beşi ölmüş. İntihar eden saldırgan hakkında Amish topluluğun yanıtı ise çok çarpıcı. Ölen kızlardan birinin dedesi, genç akrabalarını katilden nefret etmemek üzere uyarmış ve şunları söylemiş: "Bu adam hakkında kötü düşünmemeliyiz. Bir annesi, bir eşi ve bir ruhu vardı ve şimdi adaletli Tanrı karşısında duruyor". Sonuç olarak katil, Amish topluluğu tarafından hızlı bir şekilde affedilmiş.


Eğitime gelince Amishlerin ilkokul dönemi için kendi okulları var. 13-14 yaşlarında eğitime son veriyorlar, kendi hayat tarzlarında daha fazla eğitimin gerekmediğini düşünüyorlar. Yüksek eğitimin bireyleri maddiyata fazla değer vermeye ittiğine inanıyorlar. Gururu ve kişisel egoyu besleyecek faaliyetlerden uzak duruyorlar. Konuştukları ana dil Pennsylvania Danca'sı. Okuma yazma için ve okullarda genelde İngilizce kullanılıyor. Kilisede ise Almanca'yı kullanıyorlar. 


Amish'lerin teknolojiyi reddetmesi onu şeytanın işi olarak yorumlamalarından değil. Altında anlamlı bir felsefe yatıyor. Amish'ler teknolojinin insanı açgözlü yaptığını düşünüyor. Örneğin, tarlası için son teknoloji ürünü bir traktöre sahip bir çiftçi, kısa zamanda daha çok tarlayı sürebileceği için daha çok toprak isteyecektir. Bu da topluluk içinde gerginliklere yol açacak ve topluluğu idealden uzaklaştıracaktır.




Amish'ler, 18. yüzyılda yaşamış aşağı yukarı 200 kişiden türedikleri için genetik hastalıklar toplumda tehlike oluşturuyor. Ancak sağlıklı yaşam tarzları onları kansere karşı koruyor. 


Amish'lerle ilgili çeşitli belgeselleri youtube'da bulmak mümkün. Benim en çok hoşuma giden, bir Amish ailesinin günlük hayatlarını ve Amish toplumunun kurallarını anlattıkları belgesel oldu. Burada bulabilirsiniz. Bu sevgi dolu aile, aslında Amish kurallarına karşı gelip filme çekilmelerine izin vermişlerdi. Bu yüzden dışlanma tehlikesiyle de karşı karşıyaydılar. Ancak dışlama kavramını dinin değil insanların ortaya attığını düşünüyor ve dışlanmış bireylerle de görüşmeyi sürdürüyorlar. Bu belgeselde yer alan ailenin babası, bazı insanların daha büyük bir ev alınca ya da Amish hayatını benimseyince mutlu olacağını düşündüğünü, ama mutluluğun bunda değil inançlı olmakta yattığını söylüyor.


Günümüzün hızlı tempolu yaşamına hayır demiş, kendi bildiği gibi yaşamayı beceren nadir, belki de tek toplum olan Amish'lerden öğreneceklerimiz var.


Kaynak: 
http://www.articlemyriad.com/amish-children-socialization-community/, http://en.wikipedia.org/wiki/Amish

Resim kaynakları: 
http://mjstevenson.blogspot.com/2008/07/amish-country.html, 
http://www.welcome-to-lancaster-county.com/amish-buggy.html

27 Kasım, 2012

470 - Tabii ki sağdaki!

Salı, Kasım 27, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , yorum yok
Sağlakların her şeyin sağ, solakların da her şeyin sol tarafını tercih etmeye meyilli oldukları yapılan çalışmalarla bulundu. Eğer sağlaksanız, önünüzde duran iki kazaktan, iki özgeçmiş örneğinden hatta iki uzaylıdan sağdakini seçme ihtimaliniz daha yüksek.

Daha baskın ellerinin kontrolünü felç yüzünden yitiren hastaların zaman içinde seçme eğilimlerini diğer ellerinin bulunduğu tarafa kaydırdıkları gözlenmiş. Benzer şekilde domino taşlarını dizerken baskın ellerini kullanması yasaklanan kişiler, bu görevi bitirdikten sonra iki şey arasında seçim yaparken domino dizerken kullandıkları -yani baskın olmayan ve yasaklanmayan- ellerinin bulunduğu tarafı seçmeye eğilim gösteriyorlar.


Bu çalışmanın gösterdiği ise insanların ellerini kullanış biçimlerini değiştirmenin onların iyilik ve kötülük kavramlarının değişimine yol açması. Yani insanlar baskın olarak kullandıkları ellerinin bulunduğu tarafı daha iyi olarak algılıyor olabilirler.Kültürümüzde "sağ" tarafın ve elin daha iyi algılanması ve bir dönem solak çocukların sol ellerini kullanmasının engellenmesi belki biraz da bununla ilgilidir.

Kaynak çalışma: http://www.casasanto.com/papers/Casasanto&Chrysikou_2011.pdf
Resim kaynak: http://gdac-abc.blogspot.com/2010/12/left-and-right.html

26 Kasım, 2012

469 - Jane Austen ve aykırı kahramanı Emma

Pazartesi, Kasım 26, 2012 Gönderen Berna Arslan , , , 2 yorum
Ünlü İngiliz yazar Jane Austen'ın "Akıl ve Tutku" (Sense and Sensibility) ve "Gurur ve Önyargı" (Pride and Prejudice) adlı tanınmış romanlarını okumuştum. BBC'de Emma adlı dört bölümlük bir mini diziye rastladım ve bu dizinin Jane Austen'ın Emma adlı romanından uyarlandığını öğrendim. Bunun üzerine öncelikle kitabı okumaya karar verdim.

Emma, yazarın yaşarken yayınlanmış son romanı. 1775-1817 yılları arasında yaşamış olan Austen, yaşamak için çalışmak zorunda olmayan, birbirine bağlı bir ailede yaşamış. Altı erkek ve bir de kız kardeşi bulunan Austen, eserlerinde genelde kadının evlilikle beraber elde ettiği toplumsal ve ekonomik güvenceyi işlerken, gerçek hayatta evlenmemiş. En iyi arkadaşı ve sırdaşı olan kız kardeşi Cassandra da hiç evlenmemiş.
Kız kardeşi Cassandra tarafından yapılmış olan Jane Austen portresi eskizi, 1810
Austen, yetişkin bir kadın olduğunda onun yaşındaki ve toplumsal statüsündeki kadınlardan beklenen işleri yaparak hayatını sürdürüyormuş. Bunların arasında piyano alıştırması yapmak, kız kardeşi ve annesine evin idare edilmesinde yardımcı olmak, çocuk doğumunda kadın akrabalarının ve ölüm döşeğinde yaşlı akrabalarının yanında bulunmak sayılıyor. Komşularla sosyalleşmenin genelde danslı toplantılarda bir araya gelmek anlamına geldiği o dönemde, kardeşi Henry'nin söylediğine göre, dans etmeyi çok seven yazar, bu konuda başarılıymış da.

Günümüzün en çok okunan yazarlarından biri olan Austen'ın yazarlık kariyeri ailesi tarafından desteklenmiş. Yazdığı romanları ailesine de okuyan Austen'ın ilk yazma denemelerinin 1787 gibi erken bir yılda başlamış olabileceği söyleniyor. Bu yıllarda yazdıkları, daha sonra Juvenilia adında bir dizide toplanmış. Yaşarken pek ünlü olamayan Austen, 1940'lara gelindiğinde büyük bir İngiliz yazar olarak kabul görüyor.

Yazar, Emma romanına başlamadan önce hikayenin kahramanını şöyle tanımlamış: "kendimden başka kimsenin pek sevmeyeceği bir kadın karakter". Emma Woodhouse, zengin, güzel ve akıllı olarak tanıtılıyor. Sınıf ayrımını gözeten ve kendisinden aşağıda gördüğü kimselere uzak duran Emma'nın en büyük zevki çöpçatanlık yapmak. Annesinin ölümünden sonra evin idaresini ele alan Emma, mantıklı bir kadın portresi çiziyor. Maddi durumu iyi olduğu ve kararlarını kendi verdiği için asla evlenmeyeceğini söylüyor ve bunun tek istisnasının aşık olmak olacağını belirtiyor. 

BBC'de yayınlanan mini dizi Emma
Bundan önceki romanlarında Austen, kadın karakterlerini maddi olarak ayakta durmak için evlenmesi gereken karakterlerden seçerken, Emma'da bir istisna yapıyor ve maddi olarak bağımlı olmayan, çevresindekileri yönetmeyi seven, iyimser ve neşeli olan ve pek de romantik olmayan bir kadın karakter yaratıyor. O dönem için oldukça ilginç bir karakter olduğunu düşündüğüm Emma, sanırım şimdiye kadar en çok sevdiğim Austen karakteri oldu.

Romanın 1996 yılında Gwyneth Paltrow'un Emma'yı canlandırdığı bir film uyarlaması bulunuyor, ancak pek başarılı olmadığı söyleniyor. BBC versiyonu mini diziyi ise kesinlikle tavsiye ederim. Emma'nın İngilizce sesli kitap versiyonu da ücretsiz olarak şurada bulunuyor.

Resimler:
http://www.thehindu.com/life-and-style/nxg/article396821.ece, http://en.wikipedia.org/wiki/Jane_Austen

468 - Çocuklara verilen anlamsız veya kötü anlamlı isimler

Birkaç yazı önce yıllara göre çocuklara en çok verilen isimlerden bahsetmiştim. Bir de çocuklara verilmesi anlamsız ya da uygun olmayan ama günümüzde popüler olan isimler var. 
http://www.etkinlikpaylas.com/indir/showthread.php?10024-anne-%C3%A7ocuk-sa%C4%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-dersi-slaytlar%C4%B1
Çocuğunuza isim vermeden önce şunları göz önünde bulundurun:

Aleyna: 'üzerimize/üzerinize' anlamında Arapça bir zarf olan aleyna, sadece Kuran'da geçtiği için verilen isimlerden biri.

Ceylin: Bu ismin kökü Arapça'da isim ve yengeç anlamlarına geliyor. İnternette aradığınızda ise anlamının 'cennetin kapısı' olduğu iddia ediliyor.

Ecrin: Bu kelimenin kökü de iki anlama geliyor: 1. Ücret, 2. Ahirete ait mükafat, sevap. İnternette aradığınızda anlamının 'Allah'ın hediyesi' olduğunu göreceksiniz.

Esila: Yine Kuran'da geçtiği için verilen isimlerden biri olan esilanın anlamı 'akşamüzeri, ikindi.'
http://www.lafsozluk.com/2010/11/kz-ve-erkek-icin-ikili-cift-isimler.html#axzz2Cs0NinGQ
Jülide: Anlamı 'karışık, dağınık'. 

Minel: 'Cennetteki inci tanesi' anlamına geldiği söylenen minel, Arapça'da yalnızca -den/-dan anlamında kullanılan bir ek.

Nilda: Anlamının 'cennet kapısındaki meleklerden birinin adı' olduğu söylenen nilda, İtalyanca kaynaklı bir isim ve 'savaşa hazır' anlamına geliyor.

Nira: 'Ancak rüyada karşılaşılabilen nadide, güzel' anlamına geldiği iddia edilen nira, İbranice bir isim. Anlamı ise 'dokuma tezgahı'.

İnternette çoğu ismin anlamı yanlış yazılıyor. Tuana'yı internette aradığınızda karşınıza çıkan ilk anlam "cennet bahçesine düşen ilk yağmur damlası" olacak. Ancak Tuana kelimesine Türkçe'de Levent Yüksel'in şarkısı dışında bir yerde rastlanmadığı ve uydurma bir isim olabileceği söyleniyor. Veya Farsça 'güçlü, kuvvetli' anlamına gelen Tuvana'dan dilimize geçmiş olabileceği söyleniyor.

Bazı kaynaklarda Kezban'ın anlamının 'yalancı' olduğu söylense de, Farsça'da 'ev hanımı' anlamına gelen kedban'dan dilimize geçtiği düşünülüyor. Eğer dini yönden çekincelerinizin olduğu isimler varsa, buradaki kaynaktan faydalanabilirsiniz.

Kıssadan hisse: Anlamının cennetle ilgili olduğunu iddia ettiğiniz bir isim uydurup internete yayarsanız, gelecek neslin isim annesi/babası siz olabilirsiniz!

23 Kasım, 2012

467 - Kıyameti bekleyenler

Bu sene içinde Sığınak (Take Shelter) diye bir filme gitmiştik sinemada. Oldukça boğucu bir atmosferi olan filmde rüyalarında yaklaşan kasırgayı gören bir adam kasırgaya saplantılı hale geliyor ve tüm yaşamını ailesini kasırgadan koruyacak bir sığınak yapmaya adıyordu.

ABD'de kasırga gibi diğer felaketleri, yani dünyanın sonunu bekleyen ve buna hazırlık yapan birçok insan bulunuyor. Hayatlarını bu işe adayan insanlar, bazen eşlerinden veya yakın çevrelerinden destek görürken, bazen bu savaşı yalnız tamamlamaya çalışıyorlar. Bu saplantıyı anlatan bir televizyon programını National Geographic kanalında izleyebilirsiniz, adı Kıyameti Bekleyenler (Doomsday Preppers).
http://www.poptens.com/2012/07/13/10-theories-about-the-end-of-the-world/
Kıyameti bekleyenlerin bir kısmı kıyametin sebebinin doğal afetler olacağını düşünürken, bir kısmı ise doların değer kaybedişinin veya başka siyasi nedenlerin ABD'nin felaketi olacağına inanıyor. Bu insanların çoğu sığınak hazırlama işine girişiyor ve öncelikle ailelerinin hayatta kalması için gereken yiyecek, içecek ve temizlik malzemelerini stoklamaya başlıyor. Maddi kaynaklarının oldukça büyük bir kısmını bu işe yatırıyor ve  kendi ailelerine odaklanıp kaynaklarını komşularından ve diğer insanlardan nasıl koruyacaklarının da hesabını yapıyorlar. 

Şurada bahsetmiştik bireysel kültürün ABD'de ne kadar yaygın olduğundan. Bunun yansımaları gerçekten de kıyameti bekleyen insanlarda görülüyor. Kimisi kendi kaynaklarından faydalanmaya gelecek komşularına karşı cephane hazırlarken, kimisi camlarını kurşun geçirmez ve darbelerle kırılmaz camlarla değiştiriyor. Ailesiyle içine binerek korumalı bir şekilde uzaklaşmayı planladıkları bir askeri tank satın alan bile var (bunun yasal olması da ilginç tabii).

2012'de kıyametin geleceğine inanan birçok kişi 21 Aralık'ı bekliyor ve Maya takvimine göre dünyanın sonunun geleceğine inanıyor. Teorilerden biri gizli gezegen Nibiru'nun Samanyolu takım yıldızına çarparak Dünya'yı ekseninden kaydıracağı. Kıyamet teorilerinin en çok tuttuğu yer ise ABD. Bu durum, 11 Eylül saldırılarına, ekonomik olarak gerilemeye, Irak ve Afganistan'daki savaşlara ve nükleer tehlikelere bağlanıyor.
2012 Kıyamet Günü
Yine de kıyamet hikayelerinin tüm kültürden insanları etkilediğini unutmamak gerek. Bunun sebebi dini öykülerin içinde kıyamet fikrinin olması olabilir. Ayrıca kıyamet fikri, sistemde ezilen bizlerin kaos yoluyla adalet bekleyen tarafına da hitap ediyor olabilir. (Son zamanlarda Batman gibi popüler filmlerin de bu konunun üzerine gitmeye başlaması dikkatinizi çekmiş olabilir)

Bu kıyamet senaryolarının yanında bir de zombileri bekleyenler var. Şaka değil, gerçekten zombi salgınının gerçekleşmesini uman insanlar var. Peki neden? Bu konuya birçok kişi kafa yormuş, gelin olası sebeplere göz atalım:

1. Zombi salgınını bekleyen ana kesim genç erkekler. Böylece suçluluk duymadan -filmlerde ve bilgisayar oyunlarında gördükleri gibi- şiddet uygulayabilirler.
http://openclipart.org/detail/33931/zombie-warning-road-sign-by-bnielsen
2. Amerikan filmlerinde ve bilgisayar oyunlarında kötü adamlar bellidir, eminim dikkatinizi çekmiştir. Bir numaralılar elbette Ruslardır, kötü adam Rus furyası maalesef hala bitmedi. Daha eski yıllarda Kızılderililer, Naziler, Japonlar varken elbette son yıllardaki favorileri Araplar. Ama gitgide kötü adam eksikliği çekilen Amerikan kültüründe zombiler mükemmel bir seçim. Zaten ölü oldukları için onları öldürmek ahlaken yanlış gelmiyor.

3. Zombi salgınıyla dünya çöktüğünde her şey bedava olacak. Şimdi para ödeyip aldığımız yiyecek ve içecekler ve tüm tüketim ürünleri parasız ulaşılabilir hale gelecek. Daha derinlemesine düşündüğümüzde zaten üretim duracak ve yeni şeyler üretilmeyecek, ancak zombi filmlerine dikkat ederseniz asla açlık çeken bir kahraman göremezsiniz. Bu arada zombileri sinemada ünlü yapan yönetmen Romero'nun onları aslında tüketim toplumunun eleştirisi olarak kullanması da bu noktada oldukça ironik kaçıyor.
Zombi kimlik tespiti
4. Zombi salgınıyla birlikte dünya ilk basit günlerine dönecek. Bugün çoğumuzu depresyona sokan modern ve hızlı hayat yavaşlayacak ve sadece hayatta kalmaya -sığınacak bir yer ve yemek bulmaya ve zombi öldürmeye- odaklı yaşanacak.

5. Kurallarla dolu dünya ve sosyal hayat bir kenara atılacak, herkes davranışlarında özgür olacak. Örneğin 'grand theft auto' gibi oyunların kullanıcılarına sağladığı asıl zevk, sokaklara çıkıp normalde yapamayacakları şeyleri yapmaları. Zombi salgını da bu kaos ortamını sağlayacak.

6. Güç dengelerinin alt üst olduğu kıyamet sonrası dünyada, artık zengin adamların üstünlüğü yok. Bu dünyada önemli olmak için hayatta kalmak yeterli. Yıllarca zombileri öldürdüğü bilgisayar oyunları oynamış bir kişinin gizlice zombi salgının beklemesi çok normal, çünkü yeni dünyanın kahramanı o olabilir.

Son olarak, eğer bir gün insanlık kendi kıyametini veya doğa insanlığın kıyametini getirirse tahmin edilen o ki, dünya insanlık olmadan kendini kısa sürede toparlayacak ve doğa ana yeniden doğacak. ("Life after people" belgesini izleyin).
Life after people
Kaynak:
http://news.nationalpost.com/2012/09/28/waiting-for-doomsday-our-apocalypse-obsession-likely-to-last-long-past-211212/, http://www.cracked.com/article/136_5-reasons-you-secretly-want-zombie-apocalypse_p2/

22 Kasım, 2012

466 - Çocuklara evde sorumluluk vermek: Sorumluluk tablosu

http://www.thedailygreen.com/green-homes/latest/parenting-tips-summer-460530
Çocuklarınıza evde çeşitli sorumluluklar vermeyi düşünüyorsanız, işinizi kolaylaştırmanın bir yolu var: Sorumluluk tabloları. Evdeki çocukların yaşlarına göre farklı tablolar hazırlayarak, onları evde sorumluluk almaya teşvik edebilirsiniz.

Basit şekilde bir sorumluluk tablosu şu şekilde hazırlanıyor:
Sol tarafa çocuğunuzun üstlenmesini istediğiniz sorumlulukları, üst tarafa da haftanın günlerini yazıyorsunuz. Çocuk gün içinde yapması gereken sorumlulukları tamamladığında çıkartma yapıştırabilir veya kalemle işaret koyabilirsiniz. Haftanın sonunda çocuğunuzu yapılan işlere göre ödüllendirebilirsiniz. Bir davranışı dört hafta boyunca tamamlıyorsa tablodan çıkarabilirsiniz.
Bu excel'i indirip Türkçeleştirebilirsiniz: http://myexceltemplates.com/printable-childrens-chore-chart-template/
Şimdi biraz daha ayrıntılı bakalım. Çocuklar hangi sorumlulukları üstlenebilir? 
2-5 yaş arası çocukların sorumluluk tablosu kişisel temizlik üzerine kurulu olabilir. Bu yaşta vereceğiniz sorumlulukları çocuğunuz yalnız başına yapacak hale gelene kadar  destek olmalısınız. Verebileceğiniz sorumluluklar arasında diş fırçalama, pijama giyme, giyinme gibi davranışlar olabilir. Kişisel temizlik işlerinden başka sorumluluklara geçmeye hazır olduklarında yatak yapmaya yardım etmelerini veya katlanmış temiz çamaşırı doğru odalara götürmelerini isteyebilirsiniz. 

5-7 yaş arası çocuklar için şu sorumluluklardan seçim yapabilirsiniz: Yatağını toplama, evcil hayvanları besleme, bulaşık yıkarken yardım etme, ufak bir yeri elektrik süpürgesiyle temizleme, masa kurma, toz alma, kişisel temizlik (banyo, saç, diş, tuvalet), yere dökülenleri silme, beraber salata yapma (mutfakta yalnız bırakmayarak) vb. Bahçeniz varsa bahçe işlerinden hoşlanabilirler. 
http://estherfrancisjoseph.com/home/chores-a-great-way-to-teach-children-responsibility-part-three/
İlkokul yaşında ise (7-12 yaş) verilen sorumluluklar şunları içerebilir: Bulaşık yıkama, sandviç hazırlama, daha büyük alanları elektrik süpürgesiyle temizleme, bazı alanları süpürme, yemek hazırlarken yardım etme, basit içecekler hazırlama, çamaşırı renklerine göre ayırma ve katlamaya yardımcı olma, oda toplama, telefona cevap verme ve not alma. Bu yaş grubunun sonuna doğru evde yapılması gereken bazı işleri kendilerinin farketmelerinin sağlanması da önemli. 11-12 yaşlarındaki çocuklar artık yalnız başlarına sorumluluk üstlenebilirler. Ayrıca daha küçük kardeşlerle de ilgilenebilir, örneğin anne-baba meşgulse kardeşlerle eğitici oyunlar oynayabilirler.

Ergenlik yaşlarında ise (13-16 yaş) çocuklarınızdan isteyebileceğiniz sorumluluklar arasında yemek planlama, cam silme, çamaşır yıkama, ütü yapma, evcil hayvanlarla ilgilenme, araba yıkama, basit sökükleri dikme, kek veya kurabiye pişirme olabilir. Açıkçası ergenlik yaşlarında bir çocuğa tablo yapıldığını hayal edemiyorum, ama bu riske girmek isterseniz şuraya göz atın =) Bu yaşlarda çocuğunuzdan ev alışverişinde yardımcı olmasını ve daha küçük kardeşleriyle ilgilenmesini isteyebilirsiniz.
http://www.ehow.com/how_10034292_make-responsibility-chart.html
12 yaşında bir kızı ve 9 yaşında bir oğlu olan Laura, çocuklarına evde çeşitli sorumluluklar verdiğinden dolayı çoğu insanın onun çocuklarından çok şey beklediğini düşündüğünü söylüyor. Ancak önemli noktanın çocuklara sorumluluk duygusunu öğretmek olduğunun altını çiziyor. Bu sayede çocuklarının gelecekte hem evlerini idare etmede zorlanmayacaklarını hem de bu sorumluluk duygusunun hayatın her alanına yansıyacağını söylüyor. Kendisinin çocukları arasında paylaştırdığı sorumluluklar ise şöyle:

Kızı için (12 yaşında) her gün: okulda yiyeceği yemeği paketleme, yemek hazırlarken gerekiyorsa yardım etme, yemekten sonra mutfağı toparlama, piyano alıştırması ve ev ödevini yapma. Her hafta: tuvalet ve lavaboyu temizleme, nevresimini değiştirme, temiz çamaşırlarını yerleştirme, odasını toparlama ve süpürgeyle yerleri süpürme.

Oğlu için (9 yaşında) her gün: okulda yiyeceği yemeği paketleme, bulaşık makinesini boşaltma, yemekten sonra yeri süpürgeyle süpürme, ev ödevini yapma. Her hafta: Kapı kollarını silme, çöpleri çıkarma, oyun odasını toparlama, kendi odasını toparlama, nevresimini değiştirme ve temiz çamaşırlarını yerleştirme.
http://ourshareofcrazy.com/teaching-children-responsibility/
ABD'de evde sorumluluk alma işine daha dini açıdan yaklaşanlar da var. İncil'de sorumluluğa büyük değer verildiğini, bu yüzden çocukların erken yaşlardan itibaren sorumluluk almayı öğrenmeleri gerektiğini söylüyorlar. 'Baby boomers' denilen 1947-1964 arası doğumluların çocuklarına sorumluluk duygusu veremediğini vurguluyorlar. New Life Community Church, yaşlara göre çocuklara verilebilecek sorumluluklar hakkında oldukça detaylı bir liste hazırlamış, İngilizce şekilde şu adreste bulabilirsiniz. 2 yaşından küçük çocukların bile yapabileceği basit işler eklenmiş (yatak toplanırken anneye yastıkları uzatmak gibi).
http://www.dailymail.co.uk/health/article-1216806/Working-mothers-beware-Why-children-stay-home-parents-healthier.html
 Çocuklara evde sorumluluk vermenin güzel yanları ise şöyle sıralanıyor:

1. Günümüzde sorumluluk sahibi çocukların sayısı gitgide azaldığı için, gelecekte bu çocuklar daha kolay bir şekilde iş bulabilirler. Bu işler, gençlik dönemlerinde yapılan çocuk bakıcılığı gibi işler dahil ev dışındaki her türlü işi kapsayabilir.

2. Ebeveynler evde daha az iş yaptıklarından kendilerini daha enerji dolu hissederler.

3. Evde daha az stres olur. Ebeveynler aileyi büyütmeyi düşünebilirler.    

Sorumluluk tablosunun uygulaması hakkında yorumlar için buraya da göz atın. Verilebilecek diğer sorumluluklar ve bilgi için buraya da bakabilirsiniz.

Ne diyorsunuz? Türk anne babalar çocuklarına sorumluluk verebiliyor mu? Siz ne yapıyorsunuz veya ne yapardınız? Bana ebeveynlerin eğitim ve gelir durumu arttıkça çocuklara verilen sorumluluk azalıyor gibi geliyor.
http://www.onestepahead.com/catalog/product.jsp?productId=534909
Kaynak: 
http://www.homeschool-curriculum-for-life.com, http://orgjunkie.com/2009/05/free-printable-responsibility-chore-charts.html