28 Kasım, 2013

533 - Hindinin adı niye turkey, Türkiye'yle ne ilgisi var?

Perşembe, Kasım 28, 2013 Gönderen Berna Arslan , , , 1 yorum
"Ülkemizin yurtdışındaki adı Türkiye olsun, artık Turkey demesinler" başlıklı anlamsız tartışmayı anımsarsınız belki. Peki İngilizce'de hindi anlamına gelen turkey ile üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin ne ilgisi var? Eski zamanlarda İngilizler, ilginç ve egzotik bir kuş türünü yemek amaçlı ithal etmeye başlıyorlar. Bilimsel adı numeda meleagris olan bu kuş, ta Afrika'nın güneydoğusundan, Madagaskar'dan ithal ediliyor. Ancak bunu İngiliz halkı bilmiyor. İngilizlerin tek bildiği bu ticareti Türk tüccarların yürüttüğü. Ve işte bu şekilde bu kuşun adı turkey oluyor.
Orijinal "turkey"
Ancak, günümüzde Amerikalıların şükran günlerinde mideye indirdikleri hindi, aslında baştan beri Amerika kıtasında yer alan meleagris gallopavo. Yeni Dünya'ya ulaşan İspanyollar, buldukları bu kuşun tadının "turkey"den çok daha iyi olduğunu keşfediyor ve hemen kuşu Avrupa'ya ihraç etmeye başlıyorlar. 

Günümüzdeki "turkey"
İngiliz sofralarında yerini alan bu yeni kuşa turkey denilmeye devam ediliyor. Peki biz niye hindiye hindi diyoruz? Çünkü Hindistan'dan geldiğini sanıyoruz! Fransızlar da aynı şekilde düşünerek hindiye dinde (d'Inde: Hindistan'dan gelen) ismini takmışlar. 

Kaynak: http://www.nytimes.com/2013/11/28/opinion/the-turkeys-turkey-connection.html?smid=fb-share&_r=0

25 Kasım, 2013

532 - Beyinde Yılan Tanıma Merkezi Bulundu

Pazartesi, Kasım 25, 2013 Gönderen Berna Arslan , , , , 1 yorum
(Ön not: Bu yazıda hiçbir korkutucu veya rahatsız edici resim kullanılmamıştır, rahatça okuyabilirsiniz.)

Yılan fobisi insanlar arasında oldukça yaygın ve bunun sebeplerinin evrimsel olduğu düşünülüyor. Yılan Algılama Teorisi'ne göre (evet böyle bir teori var), yılanların oluşturduğu tehdit, primat (goril, orangutan, şempanze, insan gibi canlıları içeren canlı sınıfı) beyninin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. 2013'te yayınlanmış bir çalışma ise bu teoriyi doğrular nitelikte.

Makak maymunları ile yapılan bu çalışmada maymunlara maymun yüzleri, maymun elleri, geometrik şekiller ve yılan resimleri gösterildi. Yılan resimleri çok hızlı ve güçlü tepkiler meydana getirirken, maymunların beyinlerinde hangi alanların aktive olduğu incelendi. Yalnızca yılan resimleri için medial ve dorsolateral pulvinarda aktivasyon gören araştırmacılar, tehdit içeren uyaranların bu bölgeler tarafından hızlı biçimde işlendiğini keşfetti. Yılan Algılama Teorisi ise primatlar arasında ortak olan pulvinar bölgesinin yılan tanımada önemli olduğunu savunmaktaydı.

Yılanları algılamak ve hızlıca tespit etmek için evrimsel olarak bu nöronlar gelişmiş olsa bile, bu aynı zamanda korku da hissetmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Tepkiler, insandan insana değişebiliyor. Çalışmanın ulaştığı bu ilginç bulgular ise yılan fobisinin çok derinlerde kökleri olabileceğini, hızlı yılan tanımanın evrimsel olarak insanlara geçmiş olabileceğini gösteriyor. Yılan fobisinin ne kadar köklü olduğunu anımsamak içinse efsanelere, dinsel mitlere, edebiyata bakmak yeterli.

Kaynak: http://www.pnas.org/content/early/2013/10/23/1312648110.full.pdf+html

07 Kasım, 2013

531 - Nonseum: Saçmalıklar Müzesi

Perşembe, Kasım 07, 2013 Gönderen Berna Arslan , , , 1 yorum
BBC'de yayınlanan bir program var: Paul Merton Avrupa'da. Daha önce şurada bir kere daha bahsettiğim bu programda Paul Merton, Avrupa'daki en garip yerleri geziyor, en garip etkinlikleri bize aktarıyor. Merton, İngiltere'nin en başarılı komedyenlerden biri olarak görüldüğünden, programı izlemek oldukça zevkli oluyor. Bugün bahsetmek istediğim ise programdan öğrendiğim Avusturya'da yer alan saçmalıklar müzesi, yani Nonseum.


Viyana'ya bir saatlik mesafede yer alan Hermbaumgarten köyündeki Nonseum, kurucuları tarafından insanları güldürmek için kurulmuş. Kurucuları burayı bir başarısızlık sergisi olarak adlandırıyor, çünkü burada başarılı olamamış veya hiçbir işe yaramayacak nesneler sergileniyor. 2011 yılında 100.000 ziyaretçiye ulaşmış olan müzedeki saçma ürünlere bir göz atalım:
Topuk koruyucu
"Anonim yapıcı"

Şampanya açıldığında mantarının fırlamasını engelleyen zincir





Transparan iskambil kartları

1983'te kurulmuş olan müzeyi gezdikten sonra yerel şarapları tadarak gezinizi bitirebiliyorsunuz.

06 Kasım, 2013

530 - Kurumsal Psikopat: Patronunuz olabilir

Çarşamba, Kasım 06, 2013 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok
Araştırmalar, psikopatların temel insani duyguları hissedemediğini, empati ve suçluluk duygusundan yoksun olduklarını gösteriyor. Yalnızca etraflarındaki insanları manipüle etmek istedikleri için duygu ifade ediyorlar. Psikopatların büyük bir kısmı günlük hayatlarında düzenli olarak yalan söylüyorlar. Kurumsal psikopatlar ise "normal" çalışanlar için tehlike arz ediyor, çünkü onlar kurbanlarının zayıf taraflarıyla akıl oyunları oynamayı seviyorlar. 

Psikopatların manipülasyon teknikleri genelde ilk önce bir maske edinmekle başlıyor. Bu maske, onları kişilerle olan ilişkilerinde sevilen bir arkadaş veya partner konumuna getiriyor. Daha sonra da kurbanlarının psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya özen gösteriyorlar. Bu onlar için kolay, çünkü çok kısa bir zaman içinde insanların sevdiklerini, sevmediklerini, ihtiyaçlarını ve zayıf noktalarını çözüyorlar. Onlara değer veriyorlar, onları dinliyorlar; yani mükemmel bir arkadaş veya sevgiliye dönüşüyorlar. Bu noktada ise hedef kişi, çoktan psikopatın kurbanı haline gelmiş oluyor.

Kurumsal psikopatlar ise iş dünyasında kendilerini öncelikle ideal çalışan ve geleceğin lideri olarak gösteriyorlar. Bu özellikle de zor durumda olan ve bir kurtarıcıya ihtiyaç duyan şirketlerde oldukça işe yarayan bir taktik. Peki psikopatlar iş arkadaşlarını ve patronlarını nasıl kandırabiliyor? Öncelikle mülakatlarda gerekli bilgiye ve motivasyona sahip olduklarını gösteriyorlar. Yalan söyleme yetenekleri sayesinde sahte özgeçmişler oluşturabiliyor veya insanları kendileri için referans olmaya ikna edebiliyorlar. 

İşi aldıktan sonra ise övgüye layık davranışlarda bulunuyorlar. Bu durum çoğu zaman "karizma" olarak adlandırılıyor. Karizma ise bildiğimiz gibi liderlik özelliklerinden biri olarak görülüyor. Psikopatın kendine güvenen konuşma tarzı insanlara özgüven gibi görünürken, manipülasyon yeteneği de ikna gücü olarak algılanıyor. Bazen de psikopatların heyecan arayışı içinde olmaları ve dürtüsellikleri, yüksek enerji, birden fazla işi aynı anda yapma becerisi ve coşkuyla karıştırılıyor. 



Şirketin bakış açısına göreyse, psikopatların sorumsuz davranışları, risk alma becerisi ve girişimcilik ile karıştırılabiliyor. Gerçekçi hedefler belirleyememe ve iddialı beyanlarda bulunma ise öngörülü ve stratejik düşünme yeteneği zannedilebiliyor. Son olarak, psikopatların duygulardan yoksun olmaları, onları soğukkanlı ve zor zamanlarda iyi kararlar alabilen insanlar olarak gösteriyor. 

Gördüğünüz gibi günümüzün yüzeysel liderlik tanımlarının ne kadar yanlış olduğunu anlamak çok basit. İşe emek vermek, işi iyi bilmek, zaman planlaması yapabilmek, işi başarıyla paylaştırabilmek gibi daha gerekli niteliklerden ziyade karizmatik ve enerjik olmak, duygusuz bir şekilde işe bağlanmak ve gereksiz riskler alabilmek ön plana çıkıyor. Bu durumda dikkat edin, çünkü patronunuz psikopat olabilir!

Dipnot: Şuradaki ufak psikopatlık testini tamamlayabilirsiniz.

Kaynak:
http://www.fbi.gov/stats-services/publications/law-enforcement-bulletin/november-2012/the-corporate-psychopath
http://www.forbes.com/sites/victorlipman/2013/04/25/the-disturbing-link-between-psychopathy-and-leadership/

04 Kasım, 2013

529 - Türk Üniversite Öğrencilerinin Tecavüze Bakışı

Pazartesi, Kasım 04, 2013 Gönderen Berna Arslan , 3 yorum
2003 yılında yayınlanmış bir çalışma, İstanbul'daki çeşitli üniversitelerden 800 öğrencinin tecavüze bakış açısını incelemiş. Bu çalışmada kullanılan anketler, 1000 öğrenciye gönderilmiş ve 800'ünden cevap gelmiş. 432 kadın ve 368 erkek öğrenciye üç farklı tecavüz senaryosu verilmiş ve bu senaryolara göre bazı sorular sorulmuş: Kurbanın ve saldırganın tecavüzden ne kadar sorumlu oldukları, kurbanın polise haber verip vermemesi gerektiği ve saldırganın ne kadar ceza alması gerektiği gibi.

İlk senaryoda Aslı ve Hakan anlatılıyor. Aslı ve Hakan üniversiteden arkadaşlar, birbirlerini 2 yıldır tanıyorlar ve 6 aydır da çıkıyorlar. Eğlenmek için sık sık sinemaya veya gece barlara gidiyorlar. Bir gün beraber bir bara gitmeye karar veriyorlar. Tüm gece içiyorlar, birbirlerine sarılarak dans ediyorlar ve gece saat 2 gibi bardan ayrılıyorlar. Hakan Aslı'yı kahve içmek için evine davet ediyor. Hakan'ın evinde birbirlerine yakınlaşmaya başlıyorlar. Giysileri üzerlerindeyken bir süre sevişiyorlar. Ama Aslı daha ileriye gitmek istemiyor ve evine gitmek istiyor. Aslı gitmek istemesine rağmen, Hakan bu isteği görmezden geliyor ve zorlayarak ilişkiye giriyor. İkinci senaryoda oldukça kapalı giyinmiş bir kadın süpermarketten alışveriş torbalarıyla eve dönerken bir yabancının tecavüzüne uğruyor. Üçüncü senaryoda ise gece 1'de evine mini etek ve yüksek topuklu botlarla dönen bir kızın yine bir yabancının tecavüzüne uğraması anlatılıyor.

Bu senaryolardan sonra ise katılımcılara sorular soruluyor. Sonuçların nasıl çıkmasını tahmin edersiniz? İlk senaryoda kızın da sorumlu olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yoksa gece 1'de mini etekle eve dönen kız dikkatsiz mi davranmış? Ya da ne olursa olsun tecavüzden sadece saldırgan mı suçlu? Bakalım Türk üniversite öğrencileri ne diyor?


Çalışmaya katılan erkekler, ilk senaryoda (yani buluşma sonrası tecavüzde) saldırganı çalışmaya katılan kadınlara nazaran daha az suçlu görüyorlar ve kadının polise bildirmesi gerektiğine de daha az inanıyorlar. Tüm senaryolarda çalışmaya katılan kadınlar, erkeklere göre saldırganın daha sert biçimde cezalandırılması gerektiğini düşünüyorlar. Genelde bakıldığında hem kadınlar hem de erkekler en yüksek cezayı ikinci senaryodaki saldırgana uygun görürken, bunu üçüncü ve birinci senaryolar takip ediyor. 

Bu çalışma, toplumun diğer kesimleriyle de tekrarlansa ve politik görüş, dini inanç gibi veriler toplansa oldukça ilginç bir tablo çıkarabilir bize sanırım. Siz neler düşünüyorsunuz?

Resim kaynak:
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAq-cGp0KOMuw0r0Kz2PL2Oah9taotiOcgSUyIKcuDIGCZUFL6sP4biOtxGzglCXoBFQCAr0t7eONRVd7o8xr2WtHpuXG63z66IgoyNG24d6XAjOZfmzYmlp_IWk87apRrsEU45PoH9u0/s1600/male_vs_female.jpg