30 Ekim, 2011

332 - Deniz Camı

Pazar, Ekim 30, 2011 Gönderen Berna Arslan , , 2 yorum
Küçükken yaz tatillerinde favorim olan birkaç şey vardı; bol bol deniz dibine dalmak, denizden taş, bulabilirsem midye ve kıyıya vurmuş cam parçalarını toplamak. Genelde camgöbeği veya beyaz renklerde olan, kenarları başka maddelere sürtünerek keskinliğini kaybetmiş olan camları büyük hevesle biriktirirdim. Babam da kırılmış parfüm şişelerinin kıyıya vurduğu ile ilgili bir hikaye uydurmuştu, bu yüzden yaptığım iş daha da hoşuma gidiyordu.


Bir süre önce televizyonda bir programda gördüğüm kadarıyla bu işi ilerletip deniz camı koleksiyonculuğuna çeviren kişiler varmış. Kaliforniya, Meksika, Hawai, Porto Rico, İtalya, Avustralya, güney İspanya kıyıları deniz camları ile özellikle ünlüymüş. Bu camlar ile istenirse takılar veya dekoratif objeler de yapılabiliyor. En çok bulunan renkler mavi ve yeşil tonları ile kahverengi. Genelde şişe, kavanoz, tabak, bardak ve pencere parçaları cam parçalarını oluşturuyor. 

ABD'de Kuzey Amerika Deniz Camı Topluluğu adında bir grup bile var. İnsanın küçükken yapıp bıraktığı şeyleri yetişkinlerin yaptığını görmesi ilginç oluyor. Daha önce de taş boyamadan bahsetmiştim, buradan bakabilirsiniz. Herkese bol hobili günler...

27 Ekim, 2011

331 - Neden Evli Değilsin?

Perşembe, Ekim 27, 2011 Gönderen Berna Arslan , , 6 yorum
Huffington Post'ta Tracy McMillan isimli bir yazar "Neden Evli Değilsin?" diye bir yazı yazdı ve büyük bir tartışmaya yol açtı. 3 kere evlenip boşanmış olan yazar, kadınların neden evlenmek isteyip evlenemediklerine dair 6 neden belirlemiş. Bu nedenler kısaca şöyle:

1.  Kızgınsın:  Muhtemelen kızgın olduğunun farkında değilsin, zeki olduğunu düşünüyorsun. Hayatta karşılaştığın birçok şeye kızgınlık duyuyorsun. Erkekler ise kendilerine iyi davranan kadınları isterler.

2.  Yüzeyselsin:  İş koca seçmeye gelince önemli olan onun karakteridir. Sen ise erkeğin dış görünüşüne veya maddi durumuna önem veriyorsun. Bunlar ergen kız düşünceleri. Erkekler ergen kızlarla evlenmek istemez, çünkü onlar asla mutlu değildir.

3.  Hoppasın:  Senin için çok bir şey ifade etmeyen kişilerle cinsel ilişkide bulunuyorsun. İlişkilerden sonra salgıladığın oksitosin hormonu bir süre sonra seni birlikte olduğun kişiye bağlanmaya zorluyor. Sen yavaş yavaş bağlansan da karşındaki bu tip bir his beslemiyor. Daha seçici olmalısın.



4.  Yalancısın:  İyi ve hoş bir adamla tanışıyorsun ama seninle birlikte olmanı engelleyecek bir durumu var, mesela evli ya da şu anda bir ilişki için uygun olmadığını söylüyor. Ona evlenmeye hazır olduğunu söylesen senden kaçacağını biliyorsun. Bu yüzden onunla birlikte oluyor ama gerçek hislerini söylemiyorsun. 

5.  Bencilsin:  Kendin hakkında fazla düşünüyorsun. Dış görünüşün veya kariyerin senin için çok önemli. Bazen çok zengin bir adamla evlensen tüm sorunlarının çözüleceğini düşünüyorsun. Ancak iyi bir eş bütün günü kendi hakkında düşünerek geçirmez, evde yapılacak bir sürü iş vardır, özellikle de çocuklar doğduktan sonra.

6.  Kendine güvenin yok:  Kendinden daha iyisini arıyorsun: daha iyi görünen, daha iyi bir aileye sahip, daha iyi bir işe sahip birini. Bu yüzden asla hazır hissetmiyorsun.

Yazının özeti kısaca böyle. İlginç bir nokta ise bu yazının haklarının ABC kanalı tarafından senaryo için satın alınmış olması. İlk okuyuşta insanı sinirlendiren bir yazı gibi görünüyor. Ancak biraz düşününce özellikle bencilliğin bu çağın hastalığı olduğunu ve kendi etrafımda da birçok bencil kişi bulunduğunu anımsıyorum. Kendine güven sorununun da önemli olduğunu düşünüyorum. Hak verdiğim yerler olsa da bu yazı sadece kadın odaklı. Adeta erkekleri bir fabrikadan çıkmış tek tip insanlar gibi gösteriyor. Siz ne düşünüyorsunuz?


Dipnot: McMillan, Mad Men dizisinin senaristi.

330 - Dönüşüm Terapisi: Sözde Eşcinsellik Tedavisi

Perşembe, Ekim 27, 2011 Gönderen Berna Arslan , 9 yorum
Eşcinsel veya biseksüel kişilerin cinsel tercihlerini sadece karşı cinse yöneltmelerini sağlamak amacıyla "dönüşüm terapisi" adında bir yöntem geliştirilmiş. Özellikle ABD'de uygulanan ve tartışma başlatan bu yöntem, muhafazakar dinci gruplar tarafından destek görüyor.  

Eşcinsel - Eşcinsel değil

Peki ne yapılıyor bu "tedavide"? Ellere veya cinsel organlara elektrik verilmesi, erotik eşcinsel filmleri izletilirken mide bulantısı ve kusma yaratacak ilaçlar verilmesi gibi kulağa korkunç gelen yollara başvuruluyor. Psikoanalitik terapi ve dualardan da yardım alınıyor. 

Çocuğunuzun cinsel kimliğini şekillendirme
Geçmişte eşcinsellik birçok insan tarafından tedavi edilmesi gereken bir hastalık gibi görülüyordu. Dönüşüm terapisi, bu durumun bugün de böyle görülebileceğinin bir kanıtı. Sigmund Freud da eşcinselliğin bazı durumlarda hipnoz altında telkinle değişime uğrayabileceğini önesürmüş, yine de bunun eşcinsel hisleri yoketmekten ziyade heteroseksüel hisleri oluşturmak anlamına geldiğini ve bunun zor olduğunu belirtmiş.

Hıristiyan ve Eşcinsel -  Eşcinsel karşıtı terapi bana zarar verdi
Tedaviye gönüllü olan ve işe yaramadığını gören kimselerde depresyon ve intihara eğilim görülebiliyor. 2005 yılında Mark Benjamin isimli yazar eşcinsel olduğunu iddia ederek bir dönüşüm terapisine katılmış. Tedavide karşısına çıkan Hıristiyan terapist, eşcinselliğin tanrının planlarına karşı olduğunu, ama yine de eşcinsel olanların tanrının merhametine muhtaç olduğunu söylemiş. Kendileri de eşcinselleri 'tedavi etmeyi' merhametten yapıyorlarmış. Bana göre bir işkenceden farklı olmayan dönüşüm terapisi, elbette boş işlerin en sık uygulandığı ülke ABD'de ilgi görüyor. 

24 Ekim, 2011

329 - Kızlar ve Matematik

Pazartesi, Ekim 24, 2011 Gönderen Berna Arslan , yorum yok
Türkiye'de ve sanırım dünyanın birçok ülkesinde kızlar genellikle sözel/yönetimsel bölümlere yönlendirilirken, erkekler matematik/fen ile ilgili mesleklere teşvik ediliyor. Bu da birçok kişinin kafasında tavuk-yumurta ikilemi oluşturduğu için kızların zaten matematikte yeteneksiz, erkeklerin ise yetenekli olduğu kanısına varılabiliyor. Cinsiyet ayrımcılığının bir örneği daha...

Bu konu ile ilgili ABD'de bir araştırma yapılmış ve görülmüş ki cinsiyete dayalı olan bu tip basmakalıp yargılar, çocuklar tarafından daha ilkokul 2. sınıfa gelmeden içselleştirilmiş oluyor. Toplumsal yönlendirmeler, kız çocuklarının matematik/mühendislik alanlarının "zaten bu bölüm bana uygun değil" diye düşünmesine neden oluyor. Bu yüzden matematiğe daha az ilgi duymaya başlayabiliyorlar. 

Bu durumu deneysel olarak göstermek için ise 'Örtülü Çağrışım Testi'* uygulanmış. Bu testte basmakalıp yargılar ne kadar güçlüyse sorulara o kadar çabuk yanıt veriliyor. 126'sı kız, 121'i erkek olmak üzere toplam 247 ilkokul öğrencisi (1.-5. sınıf arası) deneye katılıyor. Çocuklardan 4 sözcük tipini sınıflandırmaları istenmiş, bunlar erkek isimleri, kadın isimleri, matematik terimleri ve sözel terimler. Eğer basmakalıp yargılar kuvvetliyse, erkek isimleri ile matematik terimleri birlikte olduğunda hızlı tepki; aynı şekilde kız isimleri ile sözel terimler birlikte olduğunda hızlı tepki verilmesi bekleniyordu. Sonuçlar, ikinci sınıftan itibaren çocukların önyargıları ile karar verdiğini gösteriyor. 

*Implicit Association Test, Harvard Üniversitesi'nin bu tip online deneylerine katılabilirsiniz.

Kaynak: http://haber.sol.org.tr/bilim-teknoloji/abd-de-toplumsal-cinsiyet-ve-matematik-haberi-41137

22 Ekim, 2011

328 - Pizza Hamuru Tarifi

Cumartesi, Ekim 22, 2011 Gönderen Berna Arslan , , 4 yorum
Aşağıda tarifini verdiğim pizza hamurunu yaptığımdan beri dışarıdan ısmarladığımız pizzalara bir son verdik. Size de şiddetle tavsiye edeceğim bu tarifi İş Bankası yayınlarından çıkan İtalyan Mutfağı kitabından aldım. Bu hamur tarifinden benim kullandığım tepsiler ile 3 pizza çıkıyor, siz 4 kişilik olarak düşünebilirsiniz. 


İçindekiler:  2,5 yemek kaşığı (25 gr.) yaş maya veya 1,5 yemek kaşığı (15 gr.) kuru maya, 1 su bardağı ılık su, 1 tutam tozşeker, 1 çay kaşığı tuz, 3-3,5 su bardağı un

1. Orta boy bir kasenin içinde sıcak su gezdirip dökün. Mayayı ılık suyla birlikte kaseye koyun. Şekeri ekleyin, karıştırın ve maya köpürene kadar bekleyin (5-10 dk.).

2. Unun üçte birini ve tuzu tahta kaşıkla mayaya karıştırın. Unun üçte birini daha ekleyip karıştırın. Kalan unun birazını tezgaha serpin, gerisini karışıma ekleyin ve elinizle yoğurun.

3. Bir kaseyi hafifçe yağlayıp hamuru içine koyun. Üzerini nemli bir bezle örtüp hamurun hacmi 2 katına çıkana kadar bekleyin (40-50 dk. kadar).

4. Hamurun içindeki havayı almak için yumruğunuzla bastırın. Kaç pizza yapmak istiyorsanız ona göre bölün. Tezgahı unlayın. Merdane/oklava ile açın ve 5-7 mm inceliğe getirin.

5. Hamuru koyacağınız tepsiyi hafifçe yağlayın. Hamuru içine yerleştirin.

Şimdi de pişirme kısmındaki inceliklere gelelim:
  • Malzemeleri hamurun üzerine koyduktan sonra, pizzayı fırına vermeden hemen önce üzerinde zeytinyağı gezdirin.
  • 250 derecede ısıtılmış olan fırında 15-20 dk. pişirin.

18 Ekim, 2011

327 - Quilling / Kağıt Kıvırma

Salı, Ekim 18, 2011 Gönderen Berna Arslan , , , 3 yorum
Eşim sayesinde ilginç bir hobi daha edindim, quilling yani kağıt kıvırma sanatı. Şeritler halinde kesilmiş farklı renklerdeki kağıt parçalarını kıvırıp şekil vererek duvara asılacak süslemeler, takılar, davetiye veya çerçeve gibi çeşitli nesneleri süsleyebileceğiniz desenler ve biraz daha uğraşırsanız üç boyutlu objeler yapabilirsiniz.
Temel şekiller
Başlamak için şeritler halinde kesilmiş kağıtlara, kağıt kıvırmak için yapılmış özel bir alete veya ince uçlu bir cımbıza ihtiyacınız olacak. Üzerinde çeşitli boyutlarda dairelerin bulunduğu bir cetvel de işinize yarayacak. Son olarak kaliteli bir kağıt yapıştırıcısı lazım olacak. Bir kürdan yardımıyla yapıştırıcıyı gerekli yerlere uygulayabilirsiniz. Yaptığınız kağıt işlerini boncuklarla da süsleyebilirsiniz. Eğer takı yapmayı düşünürseniz sert olmaları için kağıda sürülebilecek verniğe de ihtiyacınız var.

Kağıt şeritlerini satın alabilir veya renk renk kağıtlar alıp kendiniz kesebilirsiniz. Hazır satılanlar A4'ten daha uzun, neredeyse 35 cm civarında oluyor. Bir kağıda yapmak istediğiniz deseni çizerek ona göre de şekillerinizi oluşturabilirsiniz. Hazır desenler de bulunuyor.

Şerit kağıtlar
Siz de ilgilenirseniz nasıl yapacağınıza dair youtube'da quilling diye aratarak videolar bulabilirsiniz. En hoşuma gidenlerden biri de bu video oldu. Temel şekilleri yapabildikten sonra gerisi yaratıcılığınıza kalmış. Bu arada ilköğretim öğrencilerinin katılabileceği bir de kağıt kıvırma yarışması mevcut, buradan bakabilirsiniz. 

17 Ekim, 2011

326 - Parfüm Hakkında

Öncelikle Patrick Süskind'in 'Koku' romanını okuduysanız veya bu kitaptan uyarlanan filmi seyrettiyseniz parfümlerin birkaç katmandan oluştuğunu hatırlarsınız. Parfümler üst, orta ve alt notalardan oluşuyor. Üst/baş notalar parfüm uygulandığında hemen duyuluyor ve 5-10 dk. içinde buharlaşarak kayboluyor. Yani parfüm hakkındaki ilk izlenimimizi oluşturuyorlar. Orta notalar -kalp notaları- ise parfüm üzerinizde kaldıkça ortaya çıkan kokuları oluşturuyor. Örneğin parfümü sıktıktan bir saat sonraya kadar kalp notalarını koklayabiliyorsunuz. Alt/dip ve orta notalar birleştiğinde parfümün ana kokusunu alıyorsunuz. En kalıcı olan alt notalar daha zengin ve derin olarak algılanıyor. Sahte parfümler ilk sıkıldıklarından son ana kadar koku değişimi geçirmiyorlar. Bu da gerçeklerini ayırt etmek için bir yol olarak kullanılabiliyor.

"Yatakta üzerimde ne mi var? Elbette Chanel No. 5"

Bunların yanısıra, kokuların çeşitli sınıfları var. Kadın kokularının birçoğu çiçek kokularını barındırıyor. Çiçeklerin yanısıra sıcak ve baharatlı olmalarıyla tanınan ve 'oryantal' olarak adlandırılan kokulara hem kadın hem erkek parfümlerinde sıkça rastlanıyor. Odunsu kokular da diğer bir sınıfı oluşturuyor ve hem kadınlar hem de erkekler tarafından ilgi görüyor. Taze ve canlandırıcı olan turunçgil kokuları da popüler kokular arasında. Şekerli kokular ise bir alternatif daha.

Ben daha çok çiçek kokularını sevdiğimi düşünüyordum, ama içinde vanilya barındıran kokuların hoşuma gittiğini farkettim. 1998 tarihli Dior Hypnotic Poison buna bir örnek. Ayrıca ilginç bir nokta: Parfüm seçerken ten renginiz önem taşıyor. Örneğin baharatlı kokular esmerlerde daha kalıcı oluyor. Parfümlerin kokusu ve kalıcılığı kişiden kişiye değişiyor. Parfüm seçerken biraz zamanın geçmesini beklemek kokuyu daha iyi anlamak açısından önemli. Ayrıca ten renginize uygun parfümleri seçmeye çalışmalısınız, yoksa üzerinizdeki kalıcılıkları sizi tatmin etmeyecektir. Yaz için daha hafif, kış içinse biraz daha ağır kokular tercih edilebiliyor. Sabah 9-11 arası parfüm seçimi yapılmaması gerektiği söyleniyor.


Bunun dışında parfümler, içerdikleri koku yoğunluğuna göre de sınıflandırılıyor. Eau de toilette'lerde %1-6 oranında parfüm bulunuyor. Bu oran eau de parfum'lerde %7-15'lere çıkıyor, böylece kokunun yoğunluğu da artıyor. Parfümlerde alkol kullanılmasının nedeni ise kokunun buharlaşarak çevrenize yayılması. Parfüm şişelerini nemli ortamlardan uzak tutmak gerekiyor. Çok uzun süre şişede açılmamış kalan parfümler gerçek kokularından uzaklaşabiliyor. Son olarak kan akışının yoğun olduğu, damarlara yakın bölgelere parfümü sıkmanın kalıcılığı artıracağı söyleniyor. Bu sebeple boynunuza, bilek ve kol içlerinize koku sıkmanız tavsiye ediliyor.

Dipnot: Çeşitli parfümler hakkındaki yorumları merak ediyorsanız basenotes.net adresine göz atabilirsiniz.

11 Ekim, 2011

Filmekimi'nden İki Film

Salı, Ekim 11, 2011 Gönderen Berna Arslan , , , , , yorum yok
Filmekimi'nde iki film izleme şansı buldum. Bunlardan ilki 'Le Skylab', Türkçe adıyla 'Gökten Bir Uydu Düştü'. İkinci film ise 'Snowtown'.

Gökten Bir Uydu Düştü
'Gökten Bir Uydu Düştü', bir Fransız filmi. 'Before Sunrise' adlı güzel filmi hatırlıyorsanız, o filmin başrolündeki Julie Delpy'i de anımsarsınız. Delpy filmin yönetmenliğini yapıyor. Sıcak ve samimi bir kalabalık aile filmi. Hikaye, ailesiyle tren yolculuğu yapan bir kadının çocukluğunu hatırlaması üzerine kurulu. Böylece 1979'a, büyükannenin doğumgünü için toplanan çoluklu çocuklu kalabalık bir ailenin birlikte geçirdiği bir güne dönüyoruz. Hem duygusal hem de komik olan filmde insan kendi çocukluğunu da hatırlamadan edemiyor. Bu Fransız ailesinin bazı yönleriyle bir Türk ailesine benzemesi de izleyiciyi şaşırtıyor. Film, adını Skylab adındaki uydudan alıyor. Skylab uzaya 1973'te fırlatılmış, ancak 1979'da Dünya'ya düşmüş.

Snowtown
'Snowtown' ise çok daha sert ve rahatsız edici bir filmdi. Oldukça gerçekçi olan film zaman zaman bir belgesel havasındaydı. Bir anne ve üç çocuğu babalarından ayrı yaşamaktadır. Çocuklar karşı komşu tarafından tacize uğrar. Annenin hayatına giren yeni erkek arkadaş John, aileyle sık sık zaman geçirmekte ve çocuklarla ilgilenmektedir. Şiddete meyilli John, tacizci komşuyu mahalleden kovmakta başarılı olur ve yavaş yavaş çocuklar için bir koruyucu ve baba rolüne bürünür. Ancak John'un insan ve hayvan öldürmekte hiçbir tereddütü yoktur. John'un Avustralya'nın en korkunç seri katili olduğunu filmin sonunda öğreniyoruz. Bazı sahneler izlenecek gibi değil. Hollywood seri katil filmlerinden çok daha farklı bir yerde, çok daha hayatın içinden duruyor (zaten gerçek bir hikaye). Bu tür filmlerden rahatsız oluyorsanız pek tavsiye edilmez.

09 Ekim, 2011

324 - Otobüste Gördüm

Pazar, Ekim 09, 2011 Gönderen Berna Arslan , yorum yok
Belki otobustegordum.com sitesini duymuşsunuzdur ama benim yeni haberim oldu. Otobüs, metrobüs ve metro gibi toplu taşıma araçlarını kullanırken aracın içinde bulunan birini beğendiniz, ama konuşma fırsatınız olmadı diyelim. İşte bu site size bulunduğunuz otobüsü seçip o otobüsteki birinden hoşlandığınızı söyleme fırsatı veriyor. Eğer o kişi de siteye girip karşılık verirse tanışma imkanınız oluyor.


Tahminimce site tek yönlü olarak sıkça kullanılıyordur, ama karşılık veren pek çıkmıyordur, yine de bilemeyiz tabii. Site hakkında ekşisözlük'teki ilk yazı 2009'da olduğuna göre, en azından 2 senedir var olduğunu söyleyebiliriz. Siteye göz atmak için buraya tıklayın. Bir de aklıma şöyle bir şey geldi.

323 - Yüz Tipinize Uygun Saç Modelleri

Pazar, Ekim 09, 2011 Gönderen Berna Arslan , , 1 yorum
Yüz tipinizin ne olduğu size saç şekli veya gözlük seçerken yardımcı olabilir. Yüzler genel olarak 4 tipe ayrılıyor:  oval, yuvarlak, kare ve kalp. Daha fazla sınıf olduğu da düşünülüyor. Bunların arasında armut, pırlanta, üçgen ve uzun yüzler var. 

Gözünüzde daha iyi canlanması için aşağıda her biri için kısa bir açıklama ve örnek bir yüz bulacaksınız:


Oval yüz

1. Oval Yüz:   İdeal olduğu düşünülen yüz tipi. 
Yüzün uzunluğu, genişliğinin 1.5 katı kadar oluyor. Oval yüzlere sahip insanlara birçok saç şeklinin yakışacağı düşünülüyor. Yüzün orantısını bozacak sık kahküllerden kaçınılması gerektiği söyleniyor.


Yuvarlak yüz





2. Yuvarlak Yüz:   Yüzünüzün genişliği, uzunluğu ile neredeyse aynıysa yüz şekliniz yuvarlak demektir. Yuvarlak yüzlere çene hizasından daha uzun olacak katlı saçlar öneriliyor.

Kare yüz




3. Kare yüz:   Alın, elmacık kemikleri ve çenenin genişliğinin aşağı yukarı eşit olduğu yüz tipi. Biraz maskülen olarak nitelendiriliyor. Çenenin özelliklerini yumuşatmak için uzun veya katlı bob tipi saçlar öneriliyor. Zarif yüz özelliklerine sahip olanlar için ise kısa saç öneriliyor. 




Kalp yüz


4. Kalp yüz:   Alın ve elmacık kemiklerinin geniş, çene çizgisinin ise dar olduğu yüz tipi. Yüzü dengelemek için uzun ve yana doğru kahküller öneriliyor. Kısa saçların da bu tip yüzlere yakışacağı düşünülüyor. Tepede hacimli saçın bulunduğu topuzlar önerilmiyor.



Uzun yüz





5. Uzun yüz:   Yüzün uzunluğunun genişliğinden daha fazla olduğu yüz tipi.  Yüzün uzunluğunu dengelemek için uzun saçlardan uzak durulması öneriliyor. Bob tipi saçlar ve kahküller bu yüz tipi için uygun. Uzun saçlar içinse katlar tavsiye ediliyor.


Pırlanta yüz


6. Pırlanta yüz:   Elmacık kemiklerinin alın ve çene      çizgisinden daha geniş olduğu; alın ve çene çizgisinin ise aşağı yukarı aynı genişlikte olduğu yüz tipi. Elmacık kemiklerini daha geniş gösterecek saçlardan kaçınılması gerektiği vurgulanıyor. Yana doğru kahküller ve topuzlar öneriliyor. 




Son olarak yüz şekilleri yaşa bağlı olarak değişebiliyor. Daha fazla bilgi için buraya da göz atabilirsiniz.

07 Ekim, 2011

Film: Crazy, Stupid, Love

Cuma, Ekim 07, 2011 Gönderen Berna Arslan , , , yorum yok
Dün akşam Warner Bros'un davetiyesiyle bugün gösterime giren 'Crazy, Stupid, Love', Türkçe adıyla 'Çılgın, Aptal, Aşk' filmini izleme fırsatı buldum. Ve çok eğlendim. 

Karısının kendisini aldatması ve boşanmak istemesiyle yıkılan Cal Weaver'ın yardımına çapkın Jacob koşacaktır. Görünüşünü ve kadınlara yaklaşım tarzını Jacob'ın önerileri ile değiştiren Cal artık kadınlarla kolay ilişki kursa da karısını özlemektedir. Ana karakterlerin yanında Cal'in çocuklarını merkeze alan yan konular da var. Film hem duygusal hem de komik. 



Başroldeki Steve Carell, 40 Yıllık Bekar'dan sonra iyi bir çizgi yakaladı ve başarılı filmlerde oynamaya devam ediyor. Eşi Emily'i izlemeyi sevdiğim Julianne Moore canlandırıyor. Çapkın Jacob rolünde Ryan Gosling'i izliyoruz. Kevin Bacon'ı ve Marisa Tomei'i de akılda kalıcı yan rollerde izleme şansı buluyoruz.

Filmin senaryosu akıcı ve çok hoş bir biçimde ilerliyor. Sevginin ve sevdiğin için çabalamanın öneminin altını çiziyor. Bu arada da bol bol güldürüyor. Film şu anda imdb'den 10 üzerinden 7.8 almış durumda. Kaçırmayın derim.


04 Ekim, 2011

321 - Nike'tan 'Geleceğe Dönüş' Ayakkabıları

Salı, Ekim 04, 2011 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok
"Geleceğe Dönüş" film serisi ne kadar güzeldi! Serinin 3 filmi de eğlenceli ve sürükleyiciydi. Üç film arasında herkesin favorisi de bir başkadır. 2. film gelecekte neler olabileceğine dair bazı sahneler içerdiğinden ayrı bir yeri de vardır. Uçan kaykay, binadan çıkan köpekbalığı hologramı eminim aklınızda canlanıyordur. 

Marty McFly'ın pantolon paçalarını içine soktuğu ayakkabıları da gözünüzde canlanıyor olabilir. İşte o ayakkabılar artık sizin de olabilir, tabii 3500 dolar vermeye hazırsanız. Nike McFly'ın ayakkabılarını piyasaya sürdü. Tabii filmdeki gibi kendileri ayağınıza uyum sağlamak amacıyla sıkışmıyorlar ama olsun. Otomatik olarak kendilerini ayarlayanlara ise power lace adı veriliyor (aşağıdaki video). 

Nike reklamında bu modelin 2015'te çıkabileceği gibi bir mesaj da veriliyor. Ayakkabılardan kazanılanlar ise McFly'ı canlandıran Michael J. Fox'un Parkinson hastalığı için kurduğu vakfa gidiyor. 





İşin ilginç tarafı ise ayakkabılarının çiftinin satılacağı miktarın ilk başta 99 sent olarak düşünülmesi, ama fiyatının sadece 20 dakika içinde internet üzerinde açık artırma ile 2000 dolara dayanması. Ayakkabılar erkek numaraları için üretilmiş ama ayağı 39/40 olan hanımlar da ucundan yakalayabilir. Ayakkabılar 47 numaraya kadar bulunuyor. Ürünün reklamını buradan izleyebilirsiniz, çılgın profesör de oynuyor.

03 Ekim, 2011

320 - Michael Palin ile Yeni Avrupa

Pazartesi, Ekim 03, 2011 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok
BBC Hd çok kaliteli belgeselleri yüksek çözünürlükte yayınlayan bir televizyon kanalı. Yayınladıkları başarılı belgesellerden biri de Michael Palin'in Yeni Avrupası adını taşıyan bir program. Bu belgesel, Soğuk Savaş'ın ve Avrupa'daki Sovyet etkisinin bitiminin ardından yeniden düzenlenen Avrupa'ya odaklanıyor. Gezileri sırasında Polonya, Slovenya, Bosna Hersek, Hırvatistan gibi toplam 20 ülkeyi gezen Palin, Türkiye'yi de ihmal etmiyor.

Türkiye'de İstanbul, Edirne, İzmir, Marmaris, Kapadokya'yı gezen Palin, meyhanede Şevval Sam'ı dinleyerek rakı içiyor, hamamda yıkanıyor, Kapadokya'da balona biniyor ve esprili diliyle gezdiği yerleri tasvir ediyor. Gezdiği yerler arasında Kapadokya'yı özellikle beğendiğini belirtiyor. Palin aslında bir oyuncu ve Monty Python filmi ile tanınıyor. Yeni Avrupa belgesel serisi tipik belgesellere benzemiyor, bu yüzden de ilgi çekici. 


Şehirlerin görülmesi gereken binalarına odaklanmak yerine oranın sakinleri ile konuşuyor, onların politik durumlar hakkında ne düşündüklerini, ülkelerinin geçmişini mi yoksa şimdiki halini mi tercih ettiklerini öğreniyor. Değişik adetleri, yemekleri gösteriyor. En hoş taraflarından biri ise bunları esprili bir şekilde yapıyor. Örneğin, bir ülkenin önde gelen ailelerinin katıldığı bir baloya giden Palin, ailesinin köklerinin 12. yüzyıla dayandığını anlatan bir kişi ile muhabbet ederken iç sesi şöyle diyor: "Şu an büyükannemin bir yetim olduğunu söylemek için iyi bir zaman değil.".

Gördüğüm birkaç belgeselden anladığım kadarıyla İngilizler belgesel konusunda çok iyi. Bunu sağlayan da farklı kültürlere olan samimi merakları. İzleme fırsatı bulduğum başka bir belgesel de ünlü bir aşçı olan Rick Stein'in Akdeniz ülkelerini gezdiği bir belgesel oldu. Türkiye'de Mersin ve Gaziantep'i ziyaret eden Stein, rakı sofrasında birçok meze tattı, ayrıca lahmacun, humus gibi yiyecekleri denedi. Bu adreste Stein'in kendi lahmacun denemesini görebilirsiniz.

Fırsat bulursanız bu belgesellere bir göz atın derim.