22 Nisan, 2014

542 - Prag ve Viyana'ya Bir Gezi

Salı, Nisan 22, 2014 Gönderen Berna Arslan , , , , , , yorum yok
Bir süredir düzenli şekilde yazamadığımdan ötürü yazılarımı takip edenlerden özür dilerim. Doktoradaki yoğunluğum sebebiyle bloga fazla vakit ayıramıyorum. Geçen sene Ekim ayında aldığım uçak biletleri ile bu ay içinde Viyana ve Prag'ı ziyaret etme imkanı bulduk. Bu yazıyı bu iki şehri gezmeyi düşünenlere fikir vermesi için hazırladım.

Uçak biletlerimiz gidiş-dönüş Viyana içindi ve son günü yolda geçireceğimizden 5 günü Viyana ve Prag arasında paylaştırmamız gerekiyordu. Öncelikle daha önce bu şehirleri ziyaret etmiş olanlardan fikir aldık bu vakti nasıl bölüştürmeliyiz diye. Kimi Viyana'nın daha büyük olduğunu ve bu yüzden üç günü Viyana'ya ayırmamız gerektiğini, kimi de Prag'ın daha güzel olduğunu ve üç günü hak ettiğini söyledi. İnternette iki şehrin fotoğraflarını ve başka gezginlerin yorumlarını karşılaştırdıktan sonra Prag'a üç, Viyana'ya iki günde karar kıldık ve doğru kararı verdiğimize eminiz.

Viyana'da toplamda bir buçuk gün geçirdik. Bu kısa zamana elbette Viyana şinitzelini (Figlmüller restoranı tavsiye ediliyor, rezervasyon yaptırmak iyi bir fikir olabilir) ve ünlü Sachertorte'yi (Hotel Sacher veya Demel Pastanesi'nde bu çikolatalı pastayı tadabilirsiniz) sıkıştırdık. Viyana'da müzelerden ziyade saraylar ziyaret ediliyor. Metroyla kolayca ulaşabileceğiniz, merkezden biraz uzakta Schönbrunn Sarayı bulunuyor. Burada zamanında Avrupa'yı savaşarak değil akıllıca yapılan evlilikler sonucu ele geçirmiş Habsburg hanedanının hayatına da tanık olacaksınız. Viyanalılar turistlere hayatı filme de çekilmiş olan kraliçeleri Sissi'yi (filmin gerçek Sissi'yi hiç yansıtmadığı da söyleniyor) ve Mozart'ı pazarlıyor. Her yerde bu ikilinin resimlerini göreceksiniz. Hofsburg Sarayı'nın -daha doğrusu kompleksinin- içinde de görülecek farklı tarihi alanlar yer alıyor.

Viyana'da her yıl düzenlenen bisiklet turunun 3. sünü yakaladık

Viyana tahmin ettiğimizden daha büyük bir şehir çıktı, bu yüzden metroyu sık sık kullandık. Metro hatlarına vakıf olmak çok kolay. Aldığımız şehir kartı da yolculuk bağlamında çok işe yaradı. Ancak saraylara girişte hiçbir indirim sağlamadı diyebiliriz; Amsterdam'ın şehir kartı çok daha başarılıydı. 

Viyana, zamanında yaşadığı zenginliği, sarayları, geniş meydanları, güzel binalarıyla yüzünüze vurmaktan kaçınmıyor. Tam bir Batı Avrupa şehri. Birçok diğer Batı Avrupa şehrine nazaran tablolar ve sanat açısından daha az ünlü ve önemli esere ev sahipliği yapıyor. 

Mozart dinletisi için gittiğimiz Karlskirche'nin girişinden bir görünüm
Ünlü Sachertorte
Viyana'daki bir buçuk günün ardından Student Agency isimli bir otobüs firması ile Prag'a yol aldık. Bu firma tüm Avrupa'yı geziyor ve hizmetleri de oldukça başarılı ve hesaplıydı. Beş saatlik yolculuktan sonra (yarım saat mola ile) Prag'a vardık. Vardığımız gün seveceğimizi de anladık. Prag'ta dolu dolu iki buçuk gün geçirdik. Eski şehir oldukça canlı ve her yer turist kaynıyor. Ünlü astronomik saat burada görülmesi gerekenlerin başında geliyor. Prag, ana olarak dört mahalleye ayrılıyor, bunlar eski şehir, Yahudi mahallesi, yeni şehir ve küçük mahalle. Biz de kısa zamana rağmen tüm mahalleleri gezdik. Gezimizde bize en çok faydası dokunan şey ise rehber kitabımız oldu, Prag'a giderken mutlaka bu kitabı yanınızda bulundurun:

Çok iyi bir rehber oldu.
Çeviri olduğu için Nazım Hikmet'in gittiği kafe kitapta yer almıyordu.
Kitabın arkasında birçok kafe ve restoran önerisi var ve bunlar fiyat aralığına göre gruplanmış durumda. Biz de bu tavsiyelerden seçerek birkaç restorana gittik ve hepsinden memnun kaldık. Örneğin, Avrupa'nın klasik et-patates yemeklerinden bir molaya ihtiyaç duyduğumuzda vejeteryan köri mutfağı Dhaba Beas yardımımıza koştu. Oldukça pahalı bir mahalle olan Yahudi mahallesinde ucuz ve lezzetli bir bar-lokanta bulduk. Yine Fransız mutfağından yemekler barındıran Chez Marcel güzel bir öneriydi.

Gezilecek yerlere dönecek olursak, ilk gün ünlü Karel Köprüsü'nden geçtik ve havanın güzel olmasını fırsat bilerek hemen Vltava Nehri'nde tekne turu yapmaya karar verdik. Tekne turu için birden fazla seçeneğiniz var: Oldukça büyük bir gemiye binebilirsiniz, akşam yemekli bir tura katılabilirsiniz veya bizim yaptığımız gibi ufacık bir tekneyle iki yolcu olarak gezebilirsiniz. Bir de tekneyi kullanan kişi daha önce İstanbul ve Trabzon'a gelmiş bir Çek çıkarsa muhabbet ede ede Prag'ı tanırsınız.




Gezdiğimiz iki şehirde de çok sevimli Paskalya pazarlarına denk geldik.
Prag'ta lezzetli hamur işi tatlısı Trldenik'in tadına baktık.

Prag'da ikinci günümüzün ilk saatlerin Prag Kalesi'ne giderek değerlendirdik. Burası oldukça büyük bir yapı ve içinde manastırlar, kiliseler, saraylar yer alıyor. Geçen her yüzyıl yeni yapılar ve yeni akımlar eklemiş bu yere. Sesli rehber bir bilet fiyatında olduğundan rehberi es geçip kitabı takip etmenizi öneririm. Prag Kalesi'ne aldığınız bilet iki gün geçerli oluyor, çünkü bu mekanda görebileceğiniz birçok yer var. Şahsen en çok beğendiğim yer Altın Yol denilen minik evlerin yer aldığı küçük bir sokak oldu. Bu küçük sokakta bir dönem yoksul insanlar yaşamış, daha sonra onları bu evlerden çıkartmışlar. Şimdi evlerin bazıları küçük dükkanlar olarak iş yapıyor, bazılarında ise birkaç yüzyıl önce insanların nasıl yaşamış olduğuna dair düzenlemeler yapılmış. Örneğin bir terzinin odasını görebiliyorsunuz. 

Prag Kalesi'nde yer alan Aziz Vitus Katedrali ise hem oldukça geniş bir alana yayılmış olmasıyla hem de yine farklı yüzyıllarda yapılan eklemeleriyle (20. yüzyıla kadar geliyor bu değişimler) oldukça ilginç. Katedralin içinde yer alan Çek armaları ise dinle milletin bir bütün olarak görülmüş olabileceğini hatırlatıyor bize. 

Prag'ta son günümüzde Yahudi mahallesindeki iki sinagogu (İspanyol sinagogu ve Avrupa'nın en eski sinagogu olan Eski-Yeni sinagogu) gezdik. Aslında her biri için ayrı bilet almaktansa komple Yahudi mahallesinde görülebilecek her şey için bir bilet alabiliyorsunuz. Böylece Kafka'nın mezarının da içinde bulunduğu mezarlığı ve birkaç başka yapıyı da gezebilirsiniz. Yahudi mahallesi oldukça pahalı dükkan ve lokantaların bulunduğu adeta Nişantaşı gibi bir mahalle. Buradan çıkıp Yeni Mahalle'ye giderek dans eden binaları da görmeyi ihmal etmedik. Bu binalara dönemin ünlü dansçılarının adı verilmiş, yani Fred ve Ginger. Modern yapılardan pek hazzetmediğimden resimlerden görsem de yetinebileceğim bir deneyim oldu benim için.
Prag Kalesi'nden şehre bakmak

Aynı gün içinde Nazım Hikmet'in zamanında vakit geçirdiği ve şiirlerini yazdığı Slavia Kafe'ye, yani Kavarna Slavia'ya gittik. Oldukça geniş bu kafede birçok ünlünün fotoğraflarını görmeniz ve güzel tatlılar tatmanız mümkün. Bu arada ilginç bir şekilde hem Viyana'da hem de Prag'ta birçok kapalı alanda sigara içmek hala serbest.

Prag için önemli bir not da para biriminin kron oluşu. Prag'ta euroyu bozdurmamak için (turist tarifesinin uygulandığını duymuştuk) bozdurma işini Viyana'daki havaalanında yaptık ve daha da bir kazıklanmayı başardık. Mutlaka gitmeden önce kurların birbirine oranı hakkında fikir sahibi olun ve zamanınız varsa gitmeden önce -İstanbul'daysanız- Kapalıçarşı'ya uğrayıp Türk liranızı krona çevirin.