26 Mart, 2013

495 - Ve Hollywood Masalları Keşfetti

Salı, Mart 26, 2013 Gönderen Berna Arslan , yorum yok
Amerikan sineması, masalları yeniden keşfetti ve günümüzün modasına uygun şekilde çoğunu karanlıklaştırarak beyazperdeye uyarlıyor. 2010'da başlayan masalları filme uyarlama trendi devam ediyor ve yakın zamanda sona ereceğe benzemiyor. 
"Maleficient" çekim aşamasında
Her şey 2010'da Tim Burton'ın "Alice Harikalar Diyarında" filmi ile başladı. Masalın aksiyonla ve üç boyutla buluşabileceğini gösteren bu film, stüdyolar için ilham kaynağı oldu. Geçtiğimiz yıl Pamuk Prenses'in ardarda vizyona giren iki uyarlaması bu modanın yükselişini haber vermişti. Julia Roberts'ın başrol aldığı "Ayna Ayna Söyle Bana" (Mirror Mirror) pek ilgi görmezken, Charlize Theron ve Kristin Stewart'ın başrollerini paylaştığı "Pamuk Prenses ve Avcı" (Snow White and The Huntsman) daha popüler oldu.

"Frozen"
2011'de "Kırmızı Başlıklı Kız" (Red Riding Hood) vizyona girerken, geçtiğimiz aylarda sinema salonları "Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları"na (Hansel and Gretel: Witch Hunters) tanık oldu. Yeni vizyona girmiş masal uyarlamalarından biri de Dev Avcısı Jack (Jack the Giant Slayer). Jack'in uyarlandığı masal ise Türkçe'de "Sihirli Fasülye" olarak bilinen "Jack ve Fasülye Sırığı" masalı. Popüler süperkahraman filmlerinin yönetmenleri de gözlerini masal uyarlamalarına diktiler. "Örümcek Adam" filmlerinin yönetmeni Sam Raimi, yeni vizyona giren "Muhteşem ve Kudretli Oz"u (Oz the Great and Powerful) yönetti. 

"Ayna Ayna"dan Pamuk Prenses
2012 yılında Amerikan televizyonları, "Güzel ve Çirkin"in (Beauty and the Beast) yeni bir dizi versiyonunu yayınlamaya başladı. Harry Potter serisinden tanıdığımız Emma Watson'ın ise "Güzel ve Çirkin"in yeni çekilecek bir film uyarlamasında başrol oynayacağı söyleniyor. 
 
"Alice Harikalar Diyarında"

"Külkedisi" de unutulmadı elbette. 2014'te Kenneth Branagh'ın yöneteceği ve Cate Blanchett'ın rol alacağı (kendisini kötü üvey anne olarak hayal ediyorum) "Cinderella" da vizyonlara girecek. Yine Andersen masallarından "Karlar Kraliçesi", "Frozen" adıyla 2013'te izleyiciyle buluşacak. "Uyuyan Güzel"den uyarlanan "Maleficient" filminde ise Angelina Jolie, kötü karakteri canlandıracak. Film 2014'te seyirciyle buluşacak.



Hollywood'un ilgisini sadece Grimm ve Andersen hikayeleri değil, Doğu'nun masalları da çekiyor. "Binbir Gece Masalları" (Arabian Nights), 2014'te vizyona girecek gibi görünüyor. Sinbad'ı "The Rock" rakaplı Amerikan güreşçisi ve aktör Dwayne Johnson'ın canlandıracağı konuşuluyor. 
 
"Muhteşem ve Kudretli Oz"

Peter Pan'in değişik bir uyarlaması olacak "Pan" filmi de 2014 için yolda. Tim Burton'ın Pinokyo'yu sinemaya uyarlayacağı söyleniyor. Guillermo del Toro ise Pinokyo'nun üç boyutlu gotik bir animasyonunu stop-motion tekniğiyle vizyona hazırlıyor.

Peki Hollywood neden son zamanlarda masal uyarlamalarına bu kadar kafayı taktı? Aslında masal öğeleri yıllardır Hollywood filmlerinin içinde vardı. Örneğin Pretty Woman, Maid in Manhattan gibi filmlerde Külkedisi'nden öğeler bulmak mümkün. Bu ilginin sebeplerinden biri ise masalsı öğeler içeren fantastik filmlerin son yıllarda büyük gişe getirmesi. Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter, Hobbit, Alacakaranlık gibi filmler büyük miktarda izleyiciyi sinemaya çekiyor ve yapımcılara kazanç vaat ediyor. Son olarak ise masalların büyük zorluklardan sonra mutlu sonla bitmesi tam Hollywood'a göre.

Kaynak:
http://www.ign.com/articles/2012/05/30/hollywoods-grimm-future 

23 Mart, 2013

494 - Kahramanın Yolculuğunun Farklı Din ve Kültürlerde Ortak Özellikleri

Cumartesi, Mart 23, 2013 Gönderen Berna Arslan , , , , 1 yorum
Karşılaştırmalı mitoloji oldukça ilginç bir alan. Farklı kültürlerde asırlardır dile gelmiş olan efsanelerin ortak yönlerini araştırıyor ve bu efsanelerin altında yatan ortak paydayı bulmayı amaçlıyor. Mitolojist, yazar ve eğitimci Joseph Campbell, mitolojik hikayelerin temellerinden birini oluşturan "kahramanın yolculuğu"nu aşağıdaki resimde görüldüğü gibi özetliyor:



Kahramanın yolculuğu, 17 aşamadan oluşuyor. Buda, Musa ve İsa'nın hikayelerinin temelinde bu 17 aşamanın yattığı önesürülüyor. Gelin bu aşamalara daha yakından bakalım:

1. Maceraya çağrı:


Kahraman sıradan bir hayat sürerken bir bilgi edinir ve bu bilgi sayesinde sonu bilinmeyen bir yolculuğa çıkar.
Modern zamanlarda bu aşama birçok filmde görülebilir: The Matrix filminde Neo'nun Morpheus tarafından aranması, Yüzüklerin Efendisi'nde Gandalf'ın Frodo'nun kapısına gelerek yüzüğü götürmesi gerektiğini söylemesi, Yıldız Savaşları'nda Luke Skywalker'ın Prenses Leia'dan Obi-wan Kenobi'ye gönderilen mesajı keşfetmesi gibi.

"Beyaz tavşanı takip et", The Matrix
2. Çağrının reddi:

Sıklıkla bu çağrıyı duyan kahraman, çağrıya ilk seferde cevap vermez. Bunun sebebi onun aynı yerde kalmasını gerektiren sorumluluk duygusu, korku, yetersizlik hissi olabilir.

Çağrıyı reddediş, macerayı olumsuz bir duruma sürükler ve kahramanın yaşadığı dünyada sorunlar ortaya çıkmaya başlar. 

3. Doğaüstü yardım:

Kahraman sefere çıkmaya hazır olduğunda, ona bu seferde yardımı dokunacak olan doğaüstü yardımcı ortaya çıkar. Genelde kahramana, macerasının ileriki safhalarında yardımcı olacak büyüler veya eşyalar verir.

4. İlk eşiği atlama:


Bu aşamada kahraman macera alanına giriş yapmıştır. Kendi dünyasının bilindik kurallarından ve sınırlarından uzaklaşmış, bilinmeyen ve tehlikeli başka bir dünyaya geçiş yapmıştır.


5. Balinanın karnı:

İncil ve Kuran'da Yunus'un bir balina tarafından yutulduğu ve üç gün üç gece boyunca bu balinanın karnında yaşadığına dair bir anlatı bulunuyor. Campbell'ın "balinanın karnı" olarak adlandırdığı bu aşama, kahramanın kendi dünyasından tümüyle kopuşunu ve bir değişim geçirmeye istekli oluşunu betimliyor.

Buraya kadarki aşamalar, hikayedeki "ayrılış" kısmına ait. Buradan sonraki altı aşama ise maceranın başlamasına ait.

6. Sınanma yolu:

Dönüşümü geçirmek için kahramanın çeşitli testlerden geçmesi ve görevler üstlenmesidir. Genelde kahraman bir veya birden fazla görevde başarısız olur. 

7. Tanrıçayla görüşme:

Kişinin kayıtsız şart
sız, çok güçlü ve her şeyi içine alan bir sevgi duygusunu hissetmesidir. Bu çok önemli bir aşamadır ve genellikle kişinin tüm ruhuyla sevdiği diğer kişiyi bulmasıyla temsil edilir. 


8. Baştan çıkarıcı kadın:


Bu aşamada kahraman onu yolundan çıkaracak baştan çıkarıcı şeylerle yüzleşir. Bu her zaman bir kadın olmak zorunda değildir, kadın burada hayatın fiziksel ya da maddi baştan çıkarıcı yönlerini temsil etmektedir. 


  
9. Babayla uzlaşma:

Bu aşamada kişi hayatındaki esas gücü elinde tutan kişiyle yüzleşir. Bu genelde çok büyük bir güç sahibi olan bir erkek figürüdür. Bu aşama, yolculuğun merkezi aşamasıdır. Buraya kadarki tüm aşamalar bu adımı hazırlamak için oluşmuştur, bundan sonraki aşamalar da bu adımdan etkilenecektir.  

10. Yücelme:

Kişi bildiğimiz haliyle ölür ve yeni biri olarak yeniden doğar. 

Örnek olarak Yüzüklerin Efendisi'nde Gri Gandalf'ın Balrog ve Saruman'la savaşından sonra Ak Gandalf'a dönüşmesi verilebilir.

11. Nihai hediye:

Bu adım, seferin amacının tamamlanmasıdır. Bundan önceki tüm adımlar kişiyi bu aşama için hazırlamıştır. Kazanılan hediye hayat iksiri, ölümsüzlük bitkisi gibi doğaüstü bir kavram olabilir.

Bu aşamalardan sonra ise dönüş kısmı başlar.

12. Dönmeyi reddetme:

Diğer dünyada aydınlanma yaşayan karakter, eski hayatına dönmeyi istemeyebilir.

13. Büyülü kaçış:

Bazı efsanelerde eğer kazanılan hediye tanrıların kıskançlıkla koruduğu bir şey ise, kahramanın hediye ile birlikte kaçması gerekir. Maceradan geri dönüş, en az maceraya başlamak kadar heyecanlı ve tehlikeli olabilir.

14. İmdada yetişen güç:

Nasıl ki kahraman yolculuğuna başlarken dışarıdan yardım ve rehberliğe ihtiyaç duyuyorsa, macerasından günlük hayatına dönmek için de yardıma ihtiyaç duyar. Özellikle de macerası sırasında yaralanmış veya zayıf düşmüşse.

15. Geri dönme eşiğini aşma:

Geriye dönmenin altında yatan önemli etken macerada öğrenilmiş olan bilgeliği günlük hayata taşıyabilmektir, hatta bu bilgeliği dünyanın geri kalanıyla paylaşabilmektir.

16. İki dünyanın efendisi:

Bu aşama genelde İsa veya Buda gibi doğaüstü karakterlerin hikayelerinde gözlenir. Herhangi bir kahraman için ise bu adım maddi ve manevi dünyalar arasında bir denge sağlamak anlamına gelir. Kişi hem iç hem de dış dünyasında rahat hissetmektedir. 

17. Yaşama özgürlüğü:

İki dünyada dengeyi bulan kahraman ölüm korkusundan kurtulmuştur. Bu da kahramana yaşama özgürlüğü verir.


Yıldız Savaşları'nı oluştururken George Lucas, Campbell'ın "kahramanın yolculuğu" formülünden faydalanmış. Lucas, bu durumu şöyle açıklıyor: "Mitolojinin modern kullanımının olmadığını farkettim. İşte o zaman peri masalları, halk anlatıları ve mitoloji hakkında araştırma yapmaya ve Joe'nun kitaplarını okumaya başladım. Bundan önce Joe'nun hiçbir kitabını okumamıştım. Çok tüyler ürperticiydi çünkü o zaman Yıldız Savaşları için yazdığım ilk taslağın klasik motifleri içerdiğini farketmiştim."

Şimdiye kadar farketmiş olabilirsiniz, Campbell tarafından tasvir edilen kahramanın yolculuğu bir erkeğin hikayesi. Kadınların kahraman olma durumu sorulduğunda Campbell, büyük mitolojik hikayelerin kahramanlarının hep erkek olduklarına dikkat çekmiş. Kadınların kahraman olduğu hikayelerin genelde peri masalları olduğunu ve bu hikayelerin farklı bir yapısı olduğunu söylemiş.

Campbell'ın kitabı Hollywood'da ve edebiyat dünyasında birçok hikayenin gelişiminde etkili olmuş. Özellikle Alaaddin, Aslan Kral, Güzel ve Çirkin gibi çizgi yapımlar, Yıldız Savaşları serisi, Harry Potter kitapları gibi. Magic: The Gathering kart oyununun baş tasarımcısı ise "The Weatherlight Saga" adlı başarılı serisinin ilhamını bu kitaptan almış. 

Dipnot: Campbell'ın kahramanın yolculuğunu tasvir ettiği kitabın adı "The Hero with a Thousand Faces". Time dergisi, kitabı 1923 yılından beri (Time dergisinin kuruluş yılı) yayımlanmış en etkileyici 100 kitaptan biri olarak seçmiş. Kitap, Kabalcı yayınları tarafından dilimize "Kahramanın Sonsuz Yolculuğu" olarak çevrilmiş.

Kaynak:
http://en.wikipedia.org/wiki/Monomyth
http://en.wikipedia.org/wiki/The_Hero_with_a_Thousand_Faces

Resim kaynak:

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/1/1b/Heroesjourney.svg 

http://24.media.tumblr.com/tumblr_lj72g8brao1qg4372o1_500.jpg  
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtclG4U9Mx7Op_2blQ9H-R91EMF-_LaRtGoAOQfIgQT35uQpRT5N1Q6s1Lvwo4Pl8rzvYMMrsq0ZsUEq4v1cU4Y-_2wHLWXaU6-g630EOykP_Ll0KcrF2VoQ-iCq8ASBFLARWss79P7yIk/s1600/La+Belle+Dame.jpg
http://i.telegraph.co.uk/multimedia/archive/01702/Odysseus460_1702374c.jpg

21 Mart, 2013

493 - Nisan ayında ne ekelim-dikelim?

Perşembe, Mart 21, 2013 Gönderen Berna Arslan , , 2 yorum
Baharın eli kulağında... Nisan ayında balkonumuzda hangi çiçek ve bitkileri yetiştirebiliriz bir bakalım.

Öncelikle yemelik olanlar gelsin: Nane, fesleğen, maydanoz, domates, biberiye ve kekik için uygun ekim ayları Mart ve Nisan. Bitkilerin günde üç-dört saat güneş görebilecekleri bir yere konulmaları ve iki-üç günde bir sulanmaları tavsiye ediliyor. Bazı bitkilerin tohum ve topraklı saksısıyla yetiştirilmeye hazır şekilde yapı marketlerde satıldığını görmüş olabilirsiniz. Biz geçen sene fesleğen ve Meksika biberini denedik. Fesleğende büyük başarı elde ettik, ama biber oldukça büyüse de sadece bir-iki tane verdi. Bu sene kekik ve maydanoz da denemeyi düşünüyorum.

Nane ve kekik dikmek için önerilen yöntem de şöyle: Taze nane veya kekiği cam bardakta suya koyarak kök salmasını bekledikten sonra toprağa dikmek. Nane için yayvan ve derin bir saksı seçmek gerekiyor.

Hiç toprak kullanmadan taze soğan yetiştirilebileceğini biliyor muydunuz? O zaman şuraya da göz atmayı ihmal etmeyin.

Hava sıcaklığı 20 derece civarında olunca tohumdan lavanta ekilebiliyor. Ancak lavantanın bir sene sonra çiçek açtığı söyleniyor.

Tohumdan çiçek yetiştirmek için bazı püf noktaları için şuraya göz atın. 

Salon bitkilerinin saksı değişimi için de Nisan ayı öneriliyor. 

Kaynak:
http://www.kartepecicekcilik.com/nisan-ayinda-neler-dikilir/
http://www.cicekansiklopedisi.com/eviniz-bahar-cicekleriyle-guzellessin/

Resim kaynak:
http://erguvanmevsimi.blogspot.com/2012/01/lavantalar-sever-misiniz.html

20 Mart, 2013

Nihal Erpeden ile söyleşi

Çarşamba, Mart 20, 2013 Gönderen Berna Arslan , , , 1 yorum
Merhaba!

Bugün size Polimer Kil blogunun sahibi Nihal Erpeden'i tanıtmak istiyorum. Nihal Hanım, uzun zamandır takip ettiğim blogunda özgün el emeklerini sergiliyor ve yapılış yöntemlerini okuyucularıyla paylaşıyor. Polimer kil, resin, boncuk işlerini bulabileceğiniz blogunun adresi burada. Söyleşimize de buradan buyrun:
   

Öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz? Mesleğiniz, aldığınız eğitim, kısacası blog dışındaki yaşantınız hakkında bilgi verir misiniz?
Sanırım insanın kendisini anlatması en zor bir şeylerden biri. Ya kaptırıp onlarca yılı anlatmaya kalkar da bayıltırsam... :)
Kaç yaşımdayım doğrusu pek bilmiyorum, çok değişken bir konu bu, ruhsuz gerçek takvime göre 15 Nisan 1957 doğumluyum. Yılı ilgi alanım dışında, ama Nisan’ın 15’i olması bana hep ilginç gelir. Bana benziyor biraz, baharın tam ortası, değişimin tam ortası. Sıcak da olabilir, serin de. Güneş yakabilir veya seller götürebilir, fakat bilirsiniz ki sonu mutlaka sıcaktır. Soğukları, gri günleri geride bırakmış, güneşe yelken açmıştır. En güzel çiçeklerin açtığı aydır. Çok severim Nisan 15’i. İyimser olmayı, hayata renklerle bakmayı belki de Nisan’ın 15’ine borçluyumdur, kim bilir :)
Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi Mezunuyum. 80 öncesi dönemin özel ve berbat şartları nedeniyle, iki kez üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım. 74’de aşık olduğum insanla 78’de evlendim, 80’de de oğlumuz doğdu. 2010 da da hayatımıza Uyku adını verdiğimiz dört bacaklı minik efendimizi dahil ederek, kendimizi köleliğe atadık. İş hayatım bankacılık, hayat sigortaları, bireysel emeklilik sistemi içinde oldu. Hepsi ile ilgili eğitimler ve sertifikalar aldım. Şimdi emekli ve emlak danışmanıyım. Ama eşimle planımız bu yılın sonunda artık fiilî olarak da emekli olup, bir sahil kasabasına yerleşmek.

Blogunuzdan anladığım kadarıyla pek çok hobiniz var. Bugüne kadar en çok hangi hobilerden keyif aldınız? Çalışmayı sevdiğiniz malzemeler neler?
En çok polimer kil, en az dikiş. Aralarında da resim, boncuk, örgü ve son zamanlarda merak sardığım dekupaj var.

Zaman içinde ilgilendiğiniz hobiler ne şekilde değişti? Farklı malzemelerle çalışmış olmak size neler kattı?
Hatırlayabildiğim kadar geriye gidiyorum, bakıyorum hep bir şeyler yapıyormuşum. Çocukken bebeklerime elbise dikerdim, kağıt bebeklere kıyafetler çizerdim, o zamanlar polimer kil yoktu, un-tutkal hamuruyla bir şeyler yapardım. İlk okulda tiyatro oyunları yazardık arkadaşlarımla, dekorunu yapar, yönetir, oynardık. Ve o zamanlar resim ve elişi dersleri daha mı önemli idi müfredatlarda. Evin yanı sıra, ilkokulun da bu tarz zevklere ve becerilere katkısı olduğunu sanıyorum, zira hatırlıyorum da neredeyse bütün arkadaşlarım bir şeyler yapardı. Hiç birimiz de, öyle kapalı çevrede, evden çıkmayan çocuklar değildik.
Malzemeler zaman içinde değişti tabii, buna kâh yeni çıkan ürünler, kâh imkanlar sebep oldu. Meselâ gençliğimde renkli fotokopi var mıydı acaba, varsa bile öyle her köşe başında bulunmazdı ki, her aklıma estiğinde dekupaj yapayım (Off artık doğum tarihimin  yılı konusu ile de mi ilgilensem acaba :) ). Ve internet... Aslında en önemli malzeme o galiba. Varlığından haberim olmayan ürünleri ve onların nasıl uygulandığını öğrenebilmek. Bundan sonrası hayal gücü ve yetenek sınırları ile ilgili. Gördüğüm, kullandığım her yeni malzeme, yepyeni pencereler açıyor. Biri diğeri ile ilgili farklı fikirler veriyor. Ne kadar çok farklı malzeme, o kadar çok ilham ve imkan.
-->
http://nihalerpeden.blogspot.com/2011/04/cicek-kolye-kupe-yuzuk-takimim.html
Polimer kili kullanmayı öğrenirken hangi kaynaklardan faydalandınız? Kendi kendinize keşfettiğiniz değişik üretim süreçleriniz var mı?
Polimer kille 6-7 yıl önce ilgilenmeye başladım. Uzunca bir zaman internette dolaştım, teknikleri araştırdım. Elime ilk aldığımda da onunla çok iyi anlaşacağımızı hissettim. Kursa ihtiyaç kalmadı.
Kendi keşfettiğimi sandığım pek çok şeyin daha önce veya daha sonra, başkaları tarafından da keşfedildiğini görüyorum. Ne de olsa, aklın yolu bir değil mi? :)
Bazen yaptığım bir hata, yeni bir çalışma yöntemi geliştirmemi sağlıyor,  bir malzeme ile çok çalışınca mutlaka kendiliğinden bazı teknikler oluşuyor, gelişiyor. Ve sonunda kendinize özgü bir çalışma tarzı oluşuyor. Somut bir örnek olsun diye falanca çalışmam demek istedim ama, evlatlarını birbirinden ayırt etmeyen anneler gibi hissettim birden. Resini kullanma şekli belki buna örnek olabilir.

Oldukça ilginç ve kendine özgü takı modelleriniz var. Bunları yaratırken nelerden ilham alıyorsunuz? Önce çizim mi yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim. İlham Amca ne zaman gelir bilinmez ki. Doğrusunu isterseniz gerçekten bilmiyorum nelerin ilham verdiğini. Bazen kafamın içinde minik baloncuklar oluşup, pıtır pıtır patlıyorlarmış gibi geliyor bana. Öyle, aniden bir resim veya birkaç renk canlanıveriyor.  Ve çoğu zaman bitince ne olacağını, nasıl olacağını bilmediğim bir çalışmaya başlayıveriyorum. Bu büyük bir heyecan,  bu duyguyu çok seviyorum. O nedenle, aynı şeyi bir kez daha yapmaktan hoşlanmıyorum. Pek ender olarak çizimle başlasam bile, yolun yarısında ellerim beni başka bir yola sokuveriyor. Bazen yolumu kaybedip çalışmayı ortalık yerde bırakıp, haftalarca yüzüne bakmıyorum. Hatta öyle ki, takı yapmak için oturduğum masadan tablo yapmış olarak kalkabiliyorum. Konu bu olunca sınırlanmaya gelemiyorum. “Şöyle bir model” diye sipariş aldığımda fena halde geriliyorum, abartıyorum sanmayın uykum kaçmamışsa rüyama giriyor. Yani sözün özü, bu konuda ele gelir, kaleme yaraşır bir kriterim yok.

Takılarınıza ilgi yurtiçinden mi yoksa yurtdışından mı daha büyük? El işlerini internet üzerinden satmak isteyenler için tavsiyeleriniz var mı?
Takılarıma pek fazla ilgi olduğunu söyleyemem. Doğrusu pazarlama konusunda şimdilik çaba harcadığımı da söyleyemem. Keyif olsun diye açtığım bir yerli, bir yabancı sanal mağazam var; onları da beslemek, duyurmak için hiç bir şey yapmıyorum. Çünki şimdilik ticarî bir amacım yok. Bu konuya, başta bahsettiğim emeklilik planlarımız gerçekleştiğinde ağırlık vereceğim. Internet satışı ile ilgili olarak öğrenmem gereken çok şey var. Blog’larını takip ettiğim başarılı arkadaşlarımın deneyimlerinden de yararlanarak diyebilirim ki internet satışında başarılı olmanın yolu doğru fiyat, sayı bakımından zengin bir mağaza, çeşitte fazla dağılmamak, özgün olmak, iyi ve devamlı bir tanıtımdan geçiyor.

Blogunuzda belirttiğiniz üzere blog yazmaya başlama nedenlerinizden biri de yapım aşamalarını paylaşarak meraklı okuyuculara yol göstermek. Bu konuda okuyucularınızdan nasıl geri bildirimler alıyorsunuz?
Yol göstermek iddialı bir söz olur. Yardımcı olmak diyelim. Gerçekten de bundan mutluluk duyuyorum.
Çok güzel ve geniş bir grup olduk. Pek çoğumuz yüz yüze tanışmamış olmamıza rağmen, gerçekten birbirimize büyük sempati duyuyoruz, yardımlaşıyoruz. Blog arkadaşlarımın polimer kil konusunda akıllarına takılanları bana sormaları beni çok mutlu ediyor, elimden geldiğince, edindiğim tecrübeler ışığında yardımcı olmaya çalışıyorum. Bazen yazışmalarımız sonunda, çalışmalarını benimle kâh bloglarından, kâh e-postamdan paylaşarak beni onurlandırıyorlar. 
-->
http://nihalerpeden.blogspot.com/2012/05/kendime-geldim-galiba.html
Şimdiye kadar en çok ilgi çeken yazılarınız nelerdir?
En çok ilgi gören yayınım, benim için çok önemli bir konuyu paylaştığım bir yazı idi. Polymer Clay Daily adlı önemli bir e-derginin benim bir çalışmamı konu etmesini paylaşmıştım. Arkadaşlarımın bu konudaki destekleri duyduğum gururu bir kat daha artırdı ve çok mutlu oldum.
Bir diğeri de, Tavus Kuşu duvar süsü yayını idi. Acılı ve zor bir çalışma idi, yapım macerasını dört bölümde yayınlamıştım. Acılıydı, zordu ama yayınlarken ve gelen yorumlarla çok eğlenceliydi.

Yazılarınızdan sabırsız ve tez canlı olduğunuza dair bir izlenim edindim :) Bu doğruysa yoğun bir sabır gerektiren ürünleri üretirken sizi motive eden nedir?
Bu sorunun cevabını kendime de kolayca veremiyorum. Sabır ve sabırsızlık hallerim galiba konuyla ve ilerleyen yıllarla değişiklik gösteriyor. Geniş açıdan bakarak, mecbur olduğum/bırakıldığım konularda çok sabırsız olduğumu söyleyebilirim. Ancak iş sevdiğim konulara gelince, nasıl bu kadar sabırlı olabildiğime bazen ben de şaşırıyorum. Hani abartmayayım ama kafama takarsam tırnağımla taş bile oyabilirim gibi geliyor :) Tek ihtiyacım olan şey heyecan. Bazen yeni bir çalışmaya başlarken öyle büyük bir heyecan duyuyorum ki masaya oturup uzun zaman sadece killerimi, kâğıtlarımı, kalemlerimi seyrediyorum. O esnada yanımda bomba patlasa duymayabilirim. Bu duyguyu eminim pek çok hobi sahibi yakînen biliyordur. Hep merak ederim, tam böyle bir ruh halindeyken beyin elektrosu çekilse nasıl bir sonuçla karşılaşılır acaba. Hatta elektro da değil, geçen düşüncelerin renklerin filmi çekilebilse.

18 Mart, 2013

492 - Hollywood'da kadınların yeri

Pazartesi, Mart 18, 2013 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Kırmızı halıda yürüyen genç güzel kadınlar, genç yakışıklı erkekler, yaşlı yakışıklı erkekler ve yaşlı... Yaşlı kadınlar demek mümkün değil, çünkü onlar hiçbir zaman Hollywood'un favorisi olmadı. Erkek oyuncular ileri yaşlarında birçok rolde -hatta aksiyon filmlerinde- karşımıza çıkarken, kadın oyuncular ileri yaşlarında kendilerine uygun rol bulmakta zorlanıyorlar. Aslında genç kadınlar da filmlerde olması gerektiği gibi ve sıklıkta temsil edilmiyorlar.

Kadınların sinemadaki yerini belirlemek adına filmler için oldukça ilginç bir test önerilmiş. Bu test, 80'lerde Amerikalı feminist karikatürist Alison Bechdel tarafından önerilmiş. Bechdel testi adı verilen testte filmler için 3 kriter yer alıyor:

1. Birden fazla kadın karakter içermesi

2. Bu kadın karakterlerin bir noktada birbirleriyle konuşmaları

3. Bu konuşmanın erkekler dışında bir konu hakkında olması

Bechdel testini tanınmış filmlerin çoğu geçemiyor. Hatta güçlü kadın karakterleri içeren filmlerin çoğu bile bu testi geçemiyor. Örneğin Ejderha Dövmeli Kız, Kara Şövalye Yükseliyor, Yüzüklerin Efendisi (serinin tamamı), Karayip Korsanları (1., 2., ve 4. filmler), Tomb Raider, Underworld, Koş Lola Koş, Avatar, Yıldız Savaşları (orijinal üçleme) gibi. Bu test tersine çevrilseydi -erkek karakterlerin kadınlar dışında bir konu hakkında birbirleriyle konuşmaları- tüm bu filmler bu testi geçecekti. 

Biraz da romantik komedilere göz atalım. Orada da durum pek parlak değil. When Harry met Sally, Kate & Leopold, Aşkın 500 Günü, Bir Erkek On Günde Nasıl Kaybedilir gibi filmlerin hiçbiri testi geçemiyor. 

Bechdel testi, filmlerdeki kadınların, erkeklerle olan ilişkileriyle tanımlandığını gösteriyor. Oysa erkekler başka birçok özellikleri ile filmlerde tanımlanıyor.

Oscar ödüllü aktris Helen Mirren, Hollywood'u 18-25 yaş arası erkeklere ve onların erkekliğine tapmakla suçluyor

Yapılan bir araştırmaya göre 2007'nin en başarılı filmlerindeki kadın karakterler, toplam karakterlerin yüzde 29.9%'unu oluşturuyor. Toplumun yüzde 51'ini kadınların oluşturduğu düşünülürse bu yüzdenin ne kadar az olduğu daha iyi anlaşılabilir.

2009'da ise Warner Bros CEO'su Jeff Robinov, Jodie Foster ve Nicole Kidman'ın başrol oynadığı filmlerin başarısızlığından sonra stüdyonun başrol kadın karakter içeren filmler çekmeyeceğini açıklamış. Bechdel testini filmlerin geçebilmesi bir yana, senaryo yazarlığı okullarında senaryonun özellikle bu testi geçemeyecek şekilde yazılması teşvik ediliyor. Yani briden fazla kadın karakterin birbirleriyle iletişim halinde olmaları ve erkekler hakkında değil de başka konularda konuşmaları istenmiyor. Tüm bu bilgilere dayanarak Hollywood'daki cinsiyet ayrımının oldukça şiddetli olduğunu söyleyebiliriz.

Kaynak:
http://www.cracked.com/article_20082_6-insane-stereotypes-that-movies-cant-seem-to-get-over.html

Resim kaynak:
http://bi.gazeta.pl/im/b6/8b/b9/z12159926V,Marilyn-Monroe.jpg 
http://www.guardian.co.uk/film/2010/dec/09/helen-mirren-sexism-hollywood-penis

16 Mart, 2013

491 - Gençler neye para harcar?

Cumartesi, Mart 16, 2013 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Son yıllarda gençlere yönelik film, kitap ve müzik artışını fark ettiniz mi? Yetişkinlerin de ilgisini çekebilen ama daha çok genç kitleye hitap eden Alacakaranlık, Harry Potter, Justin Bieber isimlerini duymamış olma ihtimaliniz az... Peki sinema, edebiyat ve müzik endüstrileri neden gençlere yöneldi?

Çünkü gençlerin para harcama kapasitesi oldukça yüksek. ABD'den bir örnek verelim. 33 milyon gencin yaşadığı ABD'de ortalama bir genç günde 3000 reklam görüyor! 2007 yılında 100 milyar dolar harcama yapan gençler, ebeveynlerinin de 50 milyar dolar harcama yapmasına yol açmış. Yani gençler oldukça büyük ve değerli bir tüketim hedef kitlesi.

Gençlerin günümüzde para harcama oranları eski nesillere göre daha yüksek. Bunun başlıca nedenlerinden biri harcamanın kolaylaşmış olması, yani kredi kartları. Başka bir neden ise ebeveynler: Günümüzde ebeveynler kendi gençliklerinde sahip olamadıkları şeyleri çocuklarına sağlamak istediklerinden gerektiğinden fazla harcamaya yol açabiliyorlar. Ayrıca gençlerin arkadaşlarına uyum sağlama ve güzel görünme isteği de tüketim kültürünü besleyen başlıca etkenler.

Gençlere yönelik reklamlardan bir örnek
Bunun yanında, günümüzde gençler arasında gruplara bölünmenin eskiye oranla daha fazla olduğu düşünülüyor. Giyilen kıyafetler ise ait olunan grupları yansıttığından, kıyafetlere harcanan bütçe giderek artıyor.

Bu sebeplerden dolayı gençlere yönelik reklamların sayısı da artışta. Türkiye'de bunu özellikle iletişim firmalarının cep telefonuyla konuşma/mesajlaşma kampanya reklamlarında farkedebilirsiniz. Ayrıca bazı firmalar, festival ve üniversite şenliklerini hedef alıyor.

2008 yılında açıklanan rakamlara göre Türkiye'de 0-24 yaş arası 30 milyonun üzerinde genç yaşıyor. Yapılan bir araştırmaya göre* gençlerin çoğunluğu her haftasonu kendine yeni bir şey alıyor. Alışverişe küçükken anne ile gidiliyor, yani annelerin alışveriş yaparken çocuklarını yanlarında götürmemeleri tavsiye edilebilir. Alışverişlerde en fazla harcama giysi ve ayakkabıya yapılıyor. Özellikle genç kızlar alışverişi hayatın bir parçası olarak görüyor. 

Gençler tüketim alışkanlıkları açısından çeşitli yaş gruplarında inceleniyorlar: 15-18, 18-26 ve 26-35. İlk iki grubun özellikleri şöyle: Marka sadakati daha düşük, yeni ve farklı ürünlere oldukça açık ve ailelerinin harcama düzeylerini etkileyebiliyorlar. 26-35 yaş arasındaki genç yetişkinlerin ise marka sadakati daha yüksek ve harcama yaparken fiyatları daha çok göz önünde bulunduruyorlar.

Gençlerin harcama yaptıkları alanların yüzde olarak dağılımları ise şöyle:

 

* http://ekonomi.haber7.com/ekonomi/haber/447429-genc-pazar-firmalarin-istahini-kabartiyor

13 Mart, 2013

490 - Facebook beğenilerinizin hakkınızda ele verdikleri

Çarşamba, Mart 13, 2013 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Cambridge Üniversitesi ve Microsoft Research'ten araştırmacıların yürüttüğü bir çalışma, Facebook beğenilerinin kişilerin bazı özellikleri hakkında önemli miktarda bilgi verdiğini gösterdi. 58.000 gönüllünün katıldığı araştırmada, katılımcıların Facebook'ta beğendikleri sayfaların incelenmesi yoluyla kişisel özelliklerinin tahmin edilip edilemeyeceği incelendi.

Tahminlerdeki doğruluk payları ise aşağıdaki gibi. Buradaki kategoriler iki uçlu, yani bir kişi iki sınıftan birine ait oluyor: evli veya bekar gibi.

Bekar / evli: 67%
21 yaşındayken ebeveynler birlikte (boşanmamış): 80%
Sigara içiyor: 73%
İçki içiyor: 70%
Uyuşturucu kullanıyor: 65%
Beyaz / siyah: 95%
Hristiyan / Müslüman: 82%
Demokrat / Cumhuriyetçi: 85%
Eşcinsel / heteroseksüel erkek: 88%
Lezbiyen / heteroseksüel kadın: 75%
Cinsiyet: 93%

Yüzde 50'nin rastgele tahmin oranı olduğu düşünülürse, Facebook beğenilerinin bunun çok daha üzerinde bilgi verdiği görülebilir.

Peki Facebook beğenileri başka hangi konularda fikir veriyor olabilir? Aşağıda bir grup özellik daha bulacaksınız. Burada kişilerin beğenileri ile kişisel özellikleri arasında korelasyon değerleri alınmış. Bu değerleri şöyle yorumlayabilirsiniz: 0.3 üzeri bir korelasyon orta değerde bir ilişki gösterirken, 0.5 üzeri bir değer ise güçlü bir ilişkiye işaret ediyor.

Hayattan memnuniyet: 0.17
Zeka: 0.39
Duygusal istikrar: 0.3
Uyumluluk*: 0.3
Dışadönüklük*: 0.4
Sorumluluk*: 0.29
Deneyime açıklık*: 0.43
Arkadaş ağının yoğunluğu: 0.52
Facebook arkadaşlarının sayısı: 0.47
Yaş: 0.75

Bu çalışmaya katılan gönüllülerin ortalama 68 Facebook beğenisi varmış (1'den 700'e kadar değişiyor katılımcılar arasında). Bir kişi hakkında bilinen rastgele bir Facebook beğenisinin Yaş, Cinsiyet ve Deneyime Açıklık alanlarında rastgele bir tahminden daha iyi sonuç verdiği görülüyor.

Bu tahminlerin yapılabilmesi oldukça ilgi çekici, ancak elbette başka sonuçlar da doğuruyor. Örneğin firmaların profilinizi inceleyerek sizin özelliklerinizi tahmin etmeye çalışması ve size özel reklamlar yayınlaması gibi...

* Beş faktör modelinin bileşenleri. Beş faktör modelinin hakkınızda ne tür bilgiler verebileceğini öğrenmek için tıklayın.

Kaynak:
http://www.psychologytoday.com/blog/psyched/201303/the-trail

Resim kaynak:
http://www.seoclerks.com/pics/38943-1.jpg