21 Ocak, 2011

238 - Tavi Gevinson: 13 Yaşındaki Moda Blogcusu

Cuma, Ocak 21, 2011 Gönderen Berna Arslan , , , 2 yorum
Bugün Hürriyet'in Cuma ekinde genç yaşta moda dünyasını etkileyen blog yazarlarından bahsediliyordu. Yandaki resimde gördüğünüz Tavi Gevinson da bu kişilerden biri. 11 yaşında blogu Style Rookie'yi yazmaya başlamış olan Gevinson bugün 13 yaşında ve önemli defileleri en ön sıradan izlemek için davetiyeler alıyor.
Bloguna bir türlü erişemediğim için inceleyemedim ama hakkında okuduğum yorumların bazıları övücü, bazıları da sistemi eleştiren nitelikteydi. Kendi fikrimi sorarsanız, ilk başta Hürriyet'in bu haberi Çocuk Kulübü sayfasından vermesi bana biraz itici geldi. Güzel görünme isteğinin/saplantısının da erken yaşlara iyice indirildiğini düşünüyorum. Ancak modayı tamamen şeytan gibi göstermeden önce içinde yaratıcılık ve sanat barındırdığını esgeçemeyiz. Bu yüzden tamamen olumsuz da yaklaşmamak lazım sanırım.

Usa Today'de üzerinde durulan noktalardan biri de genç blog yazarlarının ebeveynlerinin endişeli olduğuydu. Kendi fotoğraflarını çekip yazılarında yayınlayan genç yazarların fazla deşifre olduklarını düşünen ve güvenliğinden korkan ebeveynler aynı zamanda yazarların okuyuculardan kötü yorumlar aldıklarında da fazlasıyla etkilenebileceklerini düşünüyor.


Bu arada yukarıda gördüğünüz de ilk başta bahsettiğimiz Tavi Gevinson. Kendisi şu anda t-shirt tasarlamak için de anlaşma imzalamış ve etkisi moda dünyasında devam ediyor.

Son olarak bu konuyu araştırırken gözüme çarpan Chanel'in -bence Chewbacca- tasarımını esgeçemedim, buyrun =)


10 Ocak, 2011

237 - Bukalemun Etkisi ve Özgür İrade (theMagger Dergisi Yazısı)

Pazartesi, Ocak 10, 2011 Gönderen Berna Arslan , 1 yorum
Ve bir önceki yazımda bahsettiğim dergi yazımı buraya da aktarıyorum:

Beraber çok zaman geçirdiğiniz birinin mimiklerini, konuşma tarzını veya bir tikini kendinize kopyaladığınız ve bunu daha sonra farkettiğiniz oldu mu?
“Bukalemun etkisi” diye de adlandırılan bu kavram, kişilerin farkında olmadan karşısındaki kişinin davranışlarını uygulaması anlamına geliyor. Bu uygulama, sıra arkadaşınızın yazı yazma stilini edinmek de olabilir, ayağını sıkça sallayan birinin tikini kapmak da.
Peki 10 liranızı bozdurmak istediğinizde herhangi birinden rica etmek yerine fırının önündeki kuyrukta bekleyen birine sormanızı tavsiye etsek? Ve yüksek bir olasılıkla paranızı bozacak birinin çıkacağını söylesek?
Bu kadar ilgisiz görünen iki olayın birbiriyle bağlantısı ne olabilir ki?
Psikoloji alanında çalışan araştırmacılar insan doğasının ilginç yönlerini keşfetmeye devam ediyor. Bunlardan biri de biz farkında olmadan, dış dünyanın davranışlarımızı güçlü bir şekilde etkilemesi. 90’ların sonunda yapılan bir deneyde katılımcılara yaşlılığı çağrıştıracak kelimeler gösteriliyor; hassas, kırışık gibi. Gösterilen kelimeler arasında yavaşlık veya zayıflık ile ilgili bir kelime yer almamasına rağmen, deneyin sonunda bu kelimeleri gören katılımcıların görmeyenlere göre koridorda çok daha yavaş yürüdükleri gözleniyor. Yani belli bir stereotipi (yaşlı) hatırlatacak kavramlara maruz kalanlar o stereotipin özelliklerini üzerlerine geçirip ona göre davranıyorlar.
Henüz ikna olmadınız mı? Bir örnek daha verelim. Yine iki grup katılımcıya kelimelerinin sırası karıştırılmış cümleler veriliyor. Katılımcılar bir yandan cümleleri sıraya sokarken bir yandan da ister istemez onlara gösterilen kelimelere maruz kalıyorlar. İlk gruba kibarlık ile ilgili, ikincisine ise kabalık ile ilgili kelimeler gösteriliyor. Bir süre sonra gerçekleştirmeleri istenen ikinci bir görev için deneyi yürüten kişinin yanına gidiyorlar. Yürütücüyü başka biriyle konuşurken buluyorlar (deney amaçlı ayarlanmış bir konuşma). Konuşma, katılımcılar tarafından bölünmezse 10 dakika boyunca sürecek şekilde ayarlanmış. Ve sonuçlar şöyle: Kibarlık ile ilgili kelimeleri görmüş olan grubun yüzde 83’ü konuşmayı bölmeyip 10 dakika boyunca bekliyor! Kabalık ile ilgili kelimeleri görmüş olan grubun ise yüzde 67’si konuşmayı bölmeyi tercih ediyor.
Yani belki de uyguladığımız kararlar, yaptığımız seçimler pek de özgür irademizi yansıtmıyor. Bize sunulan stereotiplerin içine girmeye oldukça meyilliyiz. Bilinçli bir şekilde düşünerek karar verdiğimizi sandığımız davranışlarımız, sadece çevremizden aldığımız uyaranlar sayesinde otomatik olarak gerçekleşiyor olabilir. Kısaca, önce düşünüp sonra davranmak yerine, önce davranıp sonra düşünüyor ve davranışlarımızı açıklamak için mantıklı nedenler buluyor olabiliriz.
Bu deneyler ışığında fırıncı kuyruğu örneğini tekrar gözden geçirelim. Sonuç çok basit: Güzel kokuları duyan insanlar, parasını bozdurmak isteyen birine daha yardımsever davranıyor. Yani oldukça otomatik bir şekilde, bilinçsizce karar veriyorlar.
En başta bahsedilen bukalemun etkisi de aslında ne kadar bilinçdışı etkilerle davrandığımızı gösteriyor. Eminim sizin de “bukalemunca” davrandığınız ve sonradan bunun farkına vardığınız anlar olmuştur. Kollarını göğsünde kavuşturmuş bir kişiyle konuşurken bir süre sonra sizin de kollarınızı kavuşturmanız veya bir arkadaşınızın kendine has konuşma biçimlerini ve vurgularını ara sıra kullanmanız...
Peki neden böyle yapıyoruz? Neden otomatik bir şekilde, hiç farketmeden karşımızdakinin davranışlarını kopyalıyoruz?
Belki de toplumsal iletişimin çok daha başarılı yürümesi ve birbirimize duyduğumuz yakınlığın artabilmesi için. Yapılan çalışmalar göstermiş ki, yaptığımız davranışları veya mimikleri taklit eden kişilerden taklit etmeyenlere nazaran daha fazla hoşlanıyoruz. Bir bukalemun gibi birbirimizin rengine girmemiz belki de bizi bir toplum olarak birarada tutan yapışkan bir madde görevi görüyor.
İkili ilişkilere de bir göz atmak gerekirse, uzun süredir birlikte olan çiftlerin birbirlerine fiziksel olarak benzedikleri söylenir. Bunun nedenlerinden biri de istemsiz bir şekilde birbirlerinin mimik ve hareketlerini taklit ediyor olmaları olabilir.
Son olarak, kendini karşıdaki kişinin yerine koyma becerisinin, yani empatinin orijinal anlamı da “hareket taklidi”ymiş. İnsanların hareketlerini taklit ederek kendimizi onların yerine koyuyor ve bizden farklı olanları biraz daha iyi anlıyor olabiliriz.
Dipnot: Bundan sonra size adres sormak için yaklaşan birine yardım etmeye “karar verdiğinizde”, ne kadar yardımsever biri olduğunuzu düşünüp sevinmeyin. Belki de yolda yürürken kulağınıza sevdiğiniz bir müzik çalınmıştı.

Bunu Bugün Öğrendim TheMagger ile Yayında

Pazartesi, Ocak 10, 2011 Gönderen Berna Arslan yorum yok
Daha önce de bahsettiğim TheMagger adlı 4 online dergiden oluşan site bugün yayına tüm dergileri hazır bir şekilde başladı.

Benim de theMet dergisinde çıkan Bukalemun Etkisi ve Özgür İrade adlı yazıma derginin kapanış yazısı olarak buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Dergi açıldığında yazıma ulaşmak için adres çubuğunun sonuna sayfa numarası olarak 1'i silip 93 yazmalısınız. (http://www.themagger.com/Magger/Dergiler/themetropolitan.aspx#/page/93)

İyi okumalar!

04 Ocak, 2011

236 - Twitter İletilerindeki Kadın-Erkek Farkları

Salı, Ocak 04, 2011 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Amaç Herdağdelen ve Marco Baroni tarafından hayata geçirilmiş başarılı bir proje: Twitter iletilerindeki kadın-erkek farkları.

Projeye ait sitede merak ettiğiniz kelimelerin cinsiyetlere göre dağılımını inceleyebilir, ayrıntılı sorgulama ile de kelimelerin hangi kelimeler ile bağlantıda kullanıldığını görebilirsiniz.

Ben de kendimce duygu kelimelerinin kullanımına bakayım dedim. Happy(mutlu), sad(üzgün), angry(kızgın), love(sevgi), hate(nefret), cry(ağlamak), laugh(gülmek), smile(gülümsemek) kelimelerinin istisnasız hepsinin kadın kullanıcılar tarafından erkeklere oranla daha fazla kullanıldığını gördüm. Aşağıdaki resimde de ağlamak kelimesinin kadın-erkek dağılımını görebilirsiniz.
Projede kullanıcıların cinsiyetleri isimlerine göre belirlenmiş. Burada tabii bazı hatalı sınıflandırmalar olabilir kullanıcının gerçek ismini verip vermediğine bağlı olarak. 

En zevkli kısmı da detailed query, yani ayrıntılı sorgulama kısmı. Örneğin arama kelimesi olarak believe-in(inanmak) yazdığınızda maalesef kadınlar tarafında çıkanlar biraz acıklı: fate(kader), karma, magic(büyü), clause(noel baba) gibi. Erkekler biraz daha politik olmayı tercih etmiş gibi görünüyor: warming(küresel ısınma), freedom(özgürlük), equality(eşitlik) gibi.

İlginç bir arama da sitenin örnek olarak verdiği cup(kupa) kelimesinin aranması. Aynı Türkçe'deki kupa gibi cup da futboldaki kupaya veya kahve kupasına denk geliyor olabilir. İşte kadın-erkek farkları da bu noktada ortaya çıkıyor:

Erkekler kupayı genelde futbol ile bağlantılı kullanırken, kadınlar da içecek ile ilgili kullanıyorlar. Siz de biraz karıştırın, eğlenceli bir site, yalnız Türkçe sözcük içermiyor sanırım.

02 Ocak, 2011

Bunu Bugün Öğrendim'in Artık Bir Köşesi Var!

Pazar, Ocak 02, 2011 Gönderen Berna Arslan yorum yok
Son günlerde bir tembellik sezdiniz ise önce bahanelerimi sıralamama izin verin. Öncelikle yurtdışından gelen iki yabancı arkadaşımla İstanbul'u gezerek geçirdim zamanımın çoğunu. Onlarla birlikte bazı yerleri yeniden keşfettim, yedim, içtim. 

Bir yandan da tabii evlilik işleri tam gaz devam etti. Ajandada birçok işin yanına yapıldı diye işaret koymuş olsam da yapılmayanlar da az buz değil. Bu arada umarım güzel bir yılbaşı gecesi geçirmişsinizdir.  

Size Bunu Bugün Öğrendim ile ilgili güzel haberlerim var. The Magger, yani Dergici, 10 Ocak'ta online olarak yayımlanmaya başlayacak 4 dergiyi içeren bir site. theSpot, theShot, theFemme ve theMet(ropolitan) adlı dergiler, farklı istekleri karşılayacak şekilde düzenlenmiş. İlk ikisi fotoğraf ağırlıklı. theFemme daha çok kadınları ilgilendirecek konulara sahip. 

Beni daha çok ilgilendiren theMet ise belirli bir konu hakkında olmayan ve içinde gezi, hobi, kültür vb. konularını barındıran bir dergi olacak. Veee... Bunu Bugün Öğrendim'in de theMet dergisinde bir köşesi olacak. 10 Ocak'ta ilk yazımı okuyabileceksiniz. Yazıların e-posta adresinize gelmesini isterseniz de şu sayfaya adresinizi bırakabilirsiniz.

10 Ocak'ta yazımı theMet'te okumayı ihmal etmeyin. Zaten tekrar hatırlatıyor olacağım =)