Ve bir önceki yazımda bahsettiğim dergi yazımı buraya da aktarıyorum:
Beraber çok zaman
geçirdiğiniz birinin mimiklerini, konuşma tarzını veya bir tikini kendinize
kopyaladığınız ve bunu daha sonra farkettiğiniz oldu mu?
“Bukalemun etkisi” diye
de adlandırılan bu kavram, kişilerin farkında olmadan karşısındaki kişinin
davranışlarını uygulaması anlamına geliyor. Bu uygulama, sıra arkadaşınızın
yazı yazma stilini edinmek de olabilir, ayağını sıkça sallayan birinin tikini kapmak
da.
Peki 10 liranızı
bozdurmak istediğinizde herhangi birinden rica etmek yerine fırının önündeki
kuyrukta bekleyen birine sormanızı tavsiye etsek? Ve yüksek bir olasılıkla
paranızı bozacak birinin çıkacağını söylesek?
Bu kadar ilgisiz
görünen iki olayın birbiriyle bağlantısı ne olabilir ki?
Psikoloji alanında
çalışan araştırmacılar insan doğasının ilginç yönlerini keşfetmeye devam
ediyor. Bunlardan biri de biz farkında olmadan, dış dünyanın davranışlarımızı güçlü
bir şekilde etkilemesi. 90’ların sonunda yapılan bir deneyde katılımcılara
yaşlılığı çağrıştıracak kelimeler gösteriliyor; hassas, kırışık gibi.
Gösterilen kelimeler arasında yavaşlık veya zayıflık ile ilgili bir kelime yer
almamasına rağmen, deneyin sonunda bu kelimeleri gören katılımcıların
görmeyenlere göre koridorda çok daha yavaş yürüdükleri gözleniyor. Yani belli
bir stereotipi (yaşlı) hatırlatacak kavramlara maruz kalanlar o stereotipin
özelliklerini üzerlerine geçirip ona göre davranıyorlar.
Henüz ikna olmadınız
mı? Bir örnek daha verelim. Yine iki grup katılımcıya kelimelerinin sırası
karıştırılmış cümleler veriliyor. Katılımcılar bir yandan cümleleri sıraya
sokarken bir yandan da ister istemez onlara gösterilen kelimelere maruz
kalıyorlar. İlk gruba kibarlık ile ilgili, ikincisine ise kabalık ile ilgili
kelimeler gösteriliyor. Bir süre sonra gerçekleştirmeleri istenen ikinci bir görev
için deneyi yürüten kişinin yanına gidiyorlar. Yürütücüyü başka biriyle konuşurken
buluyorlar (deney amaçlı ayarlanmış bir konuşma). Konuşma, katılımcılar tarafından
bölünmezse 10 dakika boyunca sürecek şekilde ayarlanmış. Ve sonuçlar şöyle: Kibarlık
ile ilgili kelimeleri görmüş olan grubun yüzde 83’ü konuşmayı bölmeyip 10
dakika boyunca bekliyor! Kabalık ile ilgili kelimeleri görmüş olan grubun ise
yüzde 67’si konuşmayı bölmeyi tercih ediyor.
Yani belki de
uyguladığımız kararlar, yaptığımız seçimler pek de özgür irademizi yansıtmıyor.
Bize sunulan stereotiplerin içine girmeye oldukça meyilliyiz. Bilinçli bir
şekilde düşünerek karar verdiğimizi sandığımız davranışlarımız, sadece
çevremizden aldığımız uyaranlar sayesinde otomatik olarak gerçekleşiyor
olabilir. Kısaca, önce düşünüp sonra davranmak yerine, önce davranıp sonra
düşünüyor ve davranışlarımızı açıklamak için mantıklı nedenler buluyor olabiliriz.
Bu deneyler ışığında fırıncı kuyruğu örneğini tekrar gözden geçirelim.
Sonuç çok basit: Güzel kokuları duyan insanlar, parasını bozdurmak isteyen
birine daha yardımsever davranıyor. Yani oldukça otomatik bir şekilde,
bilinçsizce karar veriyorlar.
En başta bahsedilen bukalemun
etkisi de aslında ne kadar bilinçdışı etkilerle davrandığımızı gösteriyor. Eminim
sizin de “bukalemunca” davrandığınız ve sonradan bunun farkına vardığınız anlar
olmuştur. Kollarını göğsünde kavuşturmuş bir kişiyle konuşurken bir süre sonra sizin
de kollarınızı kavuşturmanız veya bir arkadaşınızın kendine has konuşma
biçimlerini ve vurgularını ara sıra kullanmanız...
Peki neden böyle
yapıyoruz? Neden otomatik bir şekilde, hiç farketmeden karşımızdakinin
davranışlarını kopyalıyoruz?
Belki de toplumsal
iletişimin çok daha başarılı yürümesi ve birbirimize duyduğumuz yakınlığın
artabilmesi için. Yapılan çalışmalar göstermiş ki, yaptığımız davranışları veya
mimikleri taklit eden kişilerden taklit etmeyenlere nazaran daha fazla
hoşlanıyoruz. Bir bukalemun gibi birbirimizin rengine girmemiz belki de bizi bir
toplum olarak birarada tutan yapışkan bir madde görevi görüyor.
İkili ilişkilere de bir
göz atmak gerekirse, uzun süredir birlikte olan çiftlerin birbirlerine fiziksel
olarak benzedikleri söylenir. Bunun nedenlerinden biri de istemsiz bir şekilde
birbirlerinin mimik ve hareketlerini taklit ediyor olmaları olabilir.
Son olarak, kendini karşıdaki
kişinin yerine koyma becerisinin, yani empatinin orijinal anlamı da “hareket
taklidi”ymiş. İnsanların hareketlerini taklit ederek kendimizi onların yerine
koyuyor ve bizden farklı olanları biraz daha iyi anlıyor olabiliriz.
Dipnot:
Bundan sonra size adres sormak için yaklaşan birine yardım etmeye “karar
verdiğinizde”, ne kadar yardımsever biri olduğunuzu düşünüp sevinmeyin. Belki
de yolda yürürken kulağınıza sevdiğiniz bir müzik çalınmıştı.