29 Temmuz, 2010

Film: Başlangıç / Inception

Perşembe, Temmuz 29, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , 4 yorum

Tatil dönüşü yaptığım ilk iş Warner Bros'un davetiyle Cevahir AVM sinemasında imdb'nin en iyi filmler sıralamasında 3.lüğü elde etmiş Inception / Başlangıç filmini izlemek oldu. Öncelikle bu kadar iyi puan almış olması filme olan merakımı artırmıştı, ben de merakımı gidermemek üzere filmin konusunu okumadan, sadece sloganına bakarak filmi izlemeye gittim.

Filmin yönetmeni aynı zamanda Memento, The Prestige (Prestij) ve The Dark Knight (Kara Şövalye) filmlerinin de yönetmenliğini yapmış olan Christopher Nolan. Başrollerde ise son zamanların başarılı filmlerinde gördüğümüz Leonardo di Caprio, Aşkın (500) Günü'nden hatırlayabileceğimiz Joseph Gordon-Levitt ve Juno filminde ana karakteri canlandıran Ellen Page var. Ayrıca Marion Cotillard ve Michael Caine de filmin oyuncuları arasında yer alıyor.

Film, senaryosu ile her daim tetikte olacağınızı ve zihninizin boş durmayacağını garantiliyor. Özellikle ikinci yarısında hız kazanan filmin konusu ise şöyle: Rüya görürken insanların bilinçaltındaki bilgilere erişmeyi mümkün kılan bir teknoloji geliştirilmiştir. Başroldeki kahramanlarımızın yer aldığı bir grup kişi de önemli bilgileri çalıp satarak para kazanmaktadır. Di Caprio'nun canlandırdığı Dom Cobb, sürdürdüğü hayat sonucu ailesinden kopmuştur ve bir suçlu olarak aranmaktadır. Kendisine ailesine dönmek üzere bir şans verilir, ancak bunun için son bir işi tamamlaması gerekmektedir.

Eğer Memento, Matrix gibi filmleri beğendiyseniz, bu filmi de beğenme olasılığınız yüksek. İzleyiciyi devamlı düşündürerek canlı tutan, hareketli bir film. En çok hoşuma giden sahnelerden biri de rüya aleminde fizik kurallarının geçerli olmayışında olabilecekler oldu. Film, yarın vizyona giriyor. Kaçırmayın derim, izledikten sonra da yorumlarınızı beklerim.

22 Temmuz, 2010

Takip / İletişim

Perşembe, Temmuz 22, 2010 Gönderen Berna Arslan 2 yorum
Abone Ol (RSS, e-posta)

Yeni yazılardan haberdar olun. Buradaki bağlantıya tıklayarak yahoo, google vb. servisler ile yeni yazıları okuyabilir, veya açılan sayfada Get Bunu Bugün Öğrendim delivered by email bağlantısına tıklayarak yeni yazıların e-posta adresinize gelmesini sağlayabilirsiniz. 


İzleyici olmak için de sayfanın sağ tarafındaki İzleyici Ol kısmında bulunan izle butonuna tıklayabilirsiniz.




Twitter

Yeni yazı başlıklarını takip et.

Facebook

Facebook sayfamız burada, beğeniniz.

İletişim

bunubugunogrendim@yahoo.com

16 Temmuz, 2010

179 - Bilgisayar Oyunları Görsel Kapasiteyi Artırıyor mu?

Uzun süreli görsel belleğimizin sınırları bilinmiyor. Haftalar önce gördüğümüz bir fotoğrafı tekrar gördüğümüzde daha önce görmüş olduğumuzu hatırlama olasılığımız oldukça yüksek. Ancak kısa süreli belleğin belli sınırları var. Kısa süreli bellekteki bilgi, kısa süre boyunca ve sınırlı kapasitede tutulan bilgiye karşılık geliyor. 
Görsel hafızanın sınırları özellikle son zamanlarda çeşitli deneylerle araştırılıyor. Bu kapasitenin, farklı yaşlarda ve gruplarda değişip değişmediği de araştırılan konulardan biri. Düzenli olarak aksiyon bilgisayar oyunu oynayan ve oynamayanlar ile yapılan bir araştırmanın sonucu göstermiş ki, oyun oynayanların kısa süreli belleğinde daha çok veya daha doğru bilgi tutulabiliyor.
Örneğin gösterilen renkler daha ayrıntılı hatırlanabiliyor, daha çok nesne akılda tutulabiliyor. Hareket eden nesnelerin yollarını takip ederek akılda tutmak da daha gelişmiş gibi görünüyor.

Ancak nedensel bir bağlantı henüz kurulmamış. Yani aksiyon oyunu oynamak mı görsel kapasiteyi artırıyor yoksa görsel kapasitesi yüksek olanlar mı bu tip oyunları oynamaya eğilimli oluyor henüz bilinmiyor.

14 Temmuz, 2010

178 - Balıkçı Kedi

Çarşamba, Temmuz 14, 2010 Gönderen Berna Arslan , , yorum yok
Kediler suyu sevmez diye biliriz. Ancak buna karşı çıkan kedigillerden bir canlı var, o da balıkçı kedi diye çevirebileceğimiz "fishing cat". Uzun bir vücuda, kısa bacaklara ve kuyruğa sahip olan bu tür, kediye oldukça benzese de boyut olarak daha büyük. Aşağıdaki fotoğrafta Rus bir ailenin balık ve tavuk ile beslediği azman balıkçı kediyi normal bir kedi ile yanyana görebilirsiniz.
Su kenarlarından balık avlamayı seven bu tür, bazen de suya dalarak avını yakalıyor. Bu hayvanın yaşadığı yerler aşağıdaki dünya haritasında görülebilir. Daha fazla fotoğrafı için Wikipedia'ya da göz atabilirsiniz. Bu arada ev kedileri genel olarak suyu sevmez gibi görünse de vahşi doğada birçok kedigilin su ile arası iyi.
Dipnot: (1) Van kedilerinin suyu sevdiği ile ilgili bir şeyler okudum. Van kedisi sahipleri varsa bizi aydınlatablilir. 
            (2) Bilgi için Erdem Eren'e teşekkürler!..

07 Temmuz, 2010

176 - Amerika ve İngiliz Aksanı

Çarşamba, Temmuz 07, 2010 Gönderen Berna Arslan , , 1 yorum
18. yüzyılda Kuzey Amerika'da 13 koloni birleşip İngiltere İmparatorluğu'ndan ayrılarak Amerika Birleşik Devletleri'ni kurmuş. O zamanlarda Amerikalıların İngiliz aksanı konuştuğu, daha sonra da bu aksanın değişerek Amerikan aksanına dönüştüğünü düşünmek garip kaçmaz. Ancak gerçek bundan farklıymış.

Öncelikle Amerikan ve İngiliz aksanları arasındaki temel fark, Amerikan aksanının rhotic olması, yani örneğin "hard" kelimesindeki r sesini telaffuz etmesi, ancak İngiliz aksanının r sesini telaffuz etmemesi, yani non-rhotic olması. 

1776'da Amerikan ve İngiliz aksanları genel olarak 'rhotic' imiş. Daha sonra yüksek sınıflarda non-rhotic şeklinde telaffuz etmek, yani r harfini es geçmek prestijli bir durum haline gelmiş ve İngiltere'de yayılmaya başlamış. Birçok Amerikan aksanı ise olduğu gibi kalmış.

Sonuç, değişimin beklediğimizin tam tersine olmuş olması. Yani, daha köklü bir uygarlık olan İngilizlerin aksanı değişime uğramış. Birkaç istisna da var tabii: New York ve New England r'leri telaffuz etmemeye başlarken, İrlanda ve İskoçya aksanları hala r'leri telaffuz ediyormuş.


Şu sitede
haritaya tıklayarak çeşitli bölgelerin İngiliz aksanlarını dinleyebiliyorsunuz.

05 Temmuz, 2010

175 - Mayday

Pazartesi, Temmuz 05, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , yorum yok
Tehlike mesajı olan "mayday"i özellikle Amerikan filmlerinde sıkça duyarız. Peki neden tehlike anında mayday denir? Anlamı nedir diye merak edip biraz araştırdım. 1923 yılında ortaya atılmış olan bu kelimenin tüm kullanacaklar tarafından kolayca anlaşılabilir olması istenmiş.

Uçuşların çoğu o zaman Paris ve Londra arasında olduğundan, tehlike sinyali için bir kelime bulması istenen telsiz görevlisi Mockford, "mayday" kelimesi için Fransızca'da "venez m'aider", yani "gelin beni kurtarın" kavramından faydalanmış.

Tehlike anında mayday kelimesinin 3 kez arka arkaya söylenmesi gerekiyormuş. Böylece, tehlike anındaki çağrının benzer başka bir kelimeyle veya bu kavram hakkında yapılan diğer bir konuşmayla karışma ihtimali düşürülüyor.

174 - Ortoreksiya Nervosa - Sağlıklı Beslenme Takıntısı

Pazartesi, Temmuz 05, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , yorum yok
Gazetelerde sağlıklı beslenmeyle ilgili neredeyse her gün yeni bir haber çıkıyor. Bazısı günde 2.5 litre su içmemizi önerirken, gün geliyor yumurta hakkında söylenen kötü sözler geri alınıyor, tereyağının aslında o kadar da zararlı olmadığı iddia ediliyor vs.

Çağımız bireyselliğe ve ego tatminine fazlasıyla önem verdiğinden, vücudumuza iyi bakmak, "kendimizi şımartmak" oldukça moda. Vücudumuzu ideal biçimine sokmak ise çoğu zaman beslenmeden geçiyor. Beslenme bozuklukları son yıllarda gitgide artan kavramlar. Anoreksiya ve bulimiya özellikle genç kızlar arasında yaygın olan rahatsızlıklardan. Beslenme bozukluklarından biri ise başlıkta da ismi geçen "ortoreksiya nervosa", yani "sağlıklı beslenme takıntısı". 
Ortoreksiya kelimesinin kökeni iki kelimeye dayanıyor: orthos(doğru) ve oreksia(iştah). Yani biraraya geldiklerinde doğru beslenme gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Sonuna "nervosa" eklendiğinde ise, organik ve saf yiyeceklere duyulan takıntıyı ve sağlıksız beslenmeden aşırı derecede kaçınmayı anlıyoruz. Bu terim, 1997'de tanımlanmış.

Yağdan, hayvansal ve koruyucu madde içeren ürünlerden ve kişi tarafından sağlıksız olduğu düşünülen tüm yiyeceklerden kaçınmak anlamına geliyor bu hastalık. Hastalık, henüz resmi, tıbbi bir şekilde tanımlanmamış ve mental bozuklukların listelendiği DSM-IV listesinde yerini almamış. Hastalığın biyolojik boyutları tam olarak araştırılmamış olsa da obsesif-kompülsif bozukluğun yemek odaklı bir çeşidi olabileceği öne sürülmüş.

01 Temmuz, 2010

172 - Tarçın

Perşembe, Temmuz 01, 2010 Gönderen Berna Arslan , , , , , 2 yorum
Bir belgeselde raastladığıma göre tarçın, Sri Lanka'ya özgü her mevsim yaprakları olan bir ağaç türüymüş. Antik zamanlardan beri biliniyormuş. Hatta Musa'nın tarçını kullandığından Eski Ahit'te de bahsedilmiş. 
Farsça'da "darçin" gibi okunuyor, biz de bu dilden almış olabiliriz. Tarçın ağaçları 10-15 metre uzunluğundalar. Benim için şaşırtıcı olan tarçının ağaç kabuğunun kendisinden elde edilmesi.
2006 yılında Sri Lanka, dünyanın tarçın ihtiyacının yaklaşık yüzde 90'ını karşılamış. Çin, Hindistan ve Vietnam da bu ülkeyi üretimde takip ediyor.

Sri Lankalılar yemeklerinde tarçın, kakule, karabiber, karanfil ve zencefilden oluşan baharat karışımını sıkça kullanıyor. Bu karışım, çay gibi içeceklerde de kullanılabiliyor. Bu tip bir çayı keyifle içmek için iki seçeneğiniz var: Aşağıdaki tarifi deneyerek kendinize lezzetli bir çay yapabilir veya Türkiye'de çok tutulan zincir kahvecilerden birine gidip chai latte veya benzer isimli karışımları ısmarlayabilirsiniz. 

Tarife gelelim ve aşağıdaki Masala Chai tarifi için Yeraltı Mutfağı'na teşekkür edelim:   Bir karanfil, bir kakule, iki karabiber tanesi, bir küçük çubuk tarçın ve fındık büyüklüğünde taze zencefili havanda dövün. (Zencefili dövmek yerine ince kıyabilirsiniz, toz zencefil kullanacaksanız az bir miktar yeterli) Bu karışımı bir rakı bardağı suya ekleyin. Suyun içine bir tatlı kaşığı çay koyun. Bu karışımı ağır ateşte kaynamaya bırakın. Bir kez kabardıktan sonra kaynamasına izin vermeyin. Ara ara karıştırarak yaklaşık 15 dk. ağır ateşte tutun. (Elinizdeki suyun yaklaşık yarısı buharlaşmalı.) Başka bir kapta 1/3 krema, 2/3 süt olacak şekilde toplamda bir rakı bardağına denk gelecek şekilde karışım hazırlayın ve ısıtın. Kaynamasına izin vermeyin. Isınan karışımı kaynamakta olan baharatlı çay karışımına ekleyin. 10 dk. daha kısık ateşte ısıtın. Süzün ve afiyet olsun!

Son olarak 1972 yılından önce Sri Lanka'nın ismi Seylan olarak geçiyor ve ünlü Seylan Çayı'nın ismi de buradan kaynaklanıyormuş.

Dipnot: Farklı tatlar için süte hindistancevizi rendesi ekleyebilir veya bulabilirseniz süt yerine hindistancevizi sütü kullanabilirsiniz. Orijinallikten uzaklaşmak pahasına küçük bir vanilya çubuğu da ekleyebilirsiniz. Eğer yeterince ehl-i keyifseniz, miktarları artırarak bir tencerede günboyu ısıtabilir ve ara ara çayınızı keyifle yudumlayabilirsiniz.