Yapacak çok işim olduğunda stresli de olsam daha mutlu oluyorum. Bir
süre boyunca yapacak bir şey olmadığında -tez öğrencileri beni
anlayacaktır- hayatı tümüyle sorgulayıp depresyona girmem kaçınılmaz
oluyor. Hobilerime bile yoğun olduğum dönemlerde daha çok vakit
ayırırım.
Benim gibi meşgul olunca daha mutlu olan insanlar var mıdır diye
internette bir arama yapınca karşıma 2010 yılında yapılmış bir psikoloji
araştırması çıktı. Bu araştırmada doldurmaları için bir anket verilen katılımcılar, bir
sonraki anket için 15 dakika bekleyeceklerini biliyorlar. Önlerine iki
seçenek sunuluyor: İsterlerse doldurdukları anketi yakında bulunan bir
yere götürüp geri gelerek kalan zamanda bekleyebilirler. Veya
doldurdukları anketi kampüsteki daha uzak bir yere götürüp geri gelerek
bu onbeş dakikayı doldurabilirler. İki türlü de anketi teslim
ettiklerinde kendilerine şekerleme verileceğini biliyorlar.
Uzak mesafeyi yürümeyi tercih edenlerin sonuçta daha mutlu olduğu
ortaya çıkıyor. Çoğunluk ise yerinde durmayı tercih ediyor. Fakat
koşullar değişince kararlar da değişiyor. Katılımcılara kısa ve uzak
mesafedeki iki yerde farklı şekerlemeler verileceği söylenince çoğunluk
uzun mesafeyi tercih ediyor, çünkü uzun yolu katetmek için geçerli bir
mazeret bulmuş oluyorlar.
Kısaca, insanlar boş durmayı sevmiyor. Zamanımızı anlamsız işlerle de olsa doldurduğumuzda daha mutlu oluyoruz.
Bunu destekleyen bir örnek de gerçek hayattan; ABD'deki bir
havaalanından geliyor. Yolculardan bagaj bekleme sürelerinin çok uzun
olduğuna dair şikayetler alan havaalanı yönetimi bu şikayetleri dikkate
alarak bagaj kısmında çalışan eleman sayısını artırıyor. 8 dakikaya
düşen bekleme süresi normal kabul edilirken yolculardan gelen şikayet
sayısında azalma görülmüyor.
Bunun üzerine daha detaylı bir analiz yapan
havaalanı yönetimi yolcuların varış kapısından bagaj alımına bir dakika
kadar yürüdüklerini ve bagaj alımında yedi dakika kadar beklediklerini
görüyor. Yani yolcular zamanlarının büyük kısmını hiçbir şey yapmadan
bekleyerek geçiriyorlar.
Yönetim bunun üzerine akıllıca bir kararla varış kapılarını daha uzak
bir noktaya çekiyor ve yolcuların bagaj alımına kadar daha uzun bir
mesafe yürümelerini sağlıyor. Şikayetler neredeyse sıfıra iniyor.
Başta bahsettiğim bilimsel çalışmayı yürüten Christopher K. Hsee ise
asistan öğrencilerine boş durmamaları için anlamsız işler verdiğini
itiraf ediyor. Etik değil ama bu onları mutlu ediyor diyor.
Dipnot: Ben bu konuya bir de toplu taşımadan örnek vermek istiyorum. İki yaka arasındaki metrobüs yolculuğu çok kısa -en fazla 15 dk. kadar- olmasına rağmen insanlar metrobüste oturmak için birbirini ezerken, 40-50 dakika sürecek bir otobüse binerken böyle bir arbede yaşanmıyor. Bence bunun sebeplerinden biri metrobüs yolculuğunda hiçbir şey yapmadan metrobüse binilen ilk noktada beklenilmesi. Ara duraklarda inen yolcu sayısı az, kimse metrobüste ilerlemiyor, hayat çok statik ve sıkıcı. Otobüste ise duraklarda inenler binenler var, bindiğiniz yerde durmanız neredeyse imkansız. Tabii oturma şansınız da mevcut, hayat o kadar sıkıcı değil, insanlar da o kadar mutsuz değil. Siz ne dersiniz? :)
Kaynak:
http://www.sciencedaily.com/ releases/2010/07/100729101615. htm
http://www.nytimes.com/2012/ 08/19/opinion/sunday/why- waiting-in-line-is-torture. html?pagewanted=all&_r=0
http://www.sciencedaily.com/
http://www.nytimes.com/2012/
Resim kaynak:
http://sayiyorum.com/wp-content/uploads/2012/01/kuyrukta-beklemek.jpg
http://www.designofsignage.com/application/symbol/building/largesymbols/waiting.html
1 yorum:
Konuyla ilgili şöyle bi' yazı var; http://neselibeyin.com/2012/12/13/can-sikintisina-bir-gun-care-bulabilir-miyiz-gercekten/
Yorum Gönder